Necm Sûresi 49. Ayet

وَاَنَّهُ هُوَ رَبُّ الشِّعْرٰىۙ  ...

Şüphesiz O, Şi’râ’nın Rabbidir.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَأَنَّهُ ve şüphesiz O
2 هُوَ O’dur
3 رَبُّ Rabbi ر ب ب
4 الشِّعْرَىٰ Şi’ra’nın ش ع ر
 

Önceki âyetlerde eleştirilen tavır vesilesiyle, o sırada muhatap­ların hakkında en fazla bilgiye sahip oldukları peygamberlerden Hz. İbrâhim ve Hz. Mûsâ’ya indirilen vahiylerin özüne değinilmektedir. Bu âyetlerin ilk kısmında (38-42. âyetlerde) hatırlatılan ilkeler ve bilgiler –konuya ilişkin başka naslar da dikkate alınarak– şöyle açıklanabilir: 

a) Sorumluluk: Kur’an’da değişik vesilelerle belirtildiği üzere, suçların ve cezaların şahsîliği esastır; –istese de– kimse başkasının günahını yüklenemez. b) Kesp: Herkes bütün sırlarını ve inceliklerini bilemeyeceğimiz bir sınav düzeni içinde iradî seçimler yapmak durumundadır. c) Hesap verme: Dünya hayatında iradî seçimle yaptığı her iş mahşer günü insanın önüne konacak, iyilik ve kötülükleri görülecek, bu konuda tamamen âdil bir yargılama yapılacaktır. d) Karşılık verme: Sözü edilen yargılamanın sonunda herkese yaptıklarının karşılığı tastamam verilecektir. e) Nihaî takdir: Yapılanların karşılığı verilirken kimsenin en küçük bir haksızlığa uğratılmayacağı kesin olmakla beraber, ilâhî lutuf ve bağışlama hususu Allah’ın mutlak iradesine bağlıdır; bu konuda mümine düşen, ümitvar olmak, ama buna güvenerek gevşeklik göstermemektir.

39-40. âyetler dürüstlükle çalışıp çabalamanın, alın teriyle kazanmanın Allah nezdindeki değerine de işaret etmektedir.

43-49. âyetlerde insanın hayat-ölüm çizgisi içinde cereyan eden her oluşun ve genelde evrende olup biten her şeyin Allah Teâlâ’nın irade ve kudretine bağlı bulunduğunu gösteren örnekler verilmekte; 50-54. âyetlerde de inkârcılıkları sebebiyle helâk edilen bazı eski toplumların başına gelenler hatırlatılmaktadır. 47. âyette geçen ve “öteki yaratma” diye tercüme edilen “en-neş’etü’l-uhrâ” tamlaması genellikle “öldükten sonra diriltme” mânasıyla açıklanmıştır. Râzî, önceki âyetlerde insanın yaratılışından söz edilmesini ve başka bazı delilleri dikkate alarak bu tamlamayla, cenine ruhun üflenmesine işaret edilmiş olabileceği kanaatine ulaştığını belirtir (XXIX, 21). 48. âyet “Zengin eden de O’dur, yoksul kılan da” şeklinde de anlaşılmıştır (Şevkânî, V, 135). 

49. âyette geçen Şi‘râ, bazı Arap kabilelerinin şans kaynağı saydıkları, bahtlarını kendisine bağladıkları ve bu sebeple taptıkları en parlak yıl­dız olarak anlaşılmıştır. Batı dillerinde yazılan meâl ve tefsirlerde, Şi‘râ karşılığında genellikle “Sirius” kelimesinin kullanılması da bu anlamdan hareketle yapılmış bir çeviridir (meselâ bk. Arthur J. Arberry, The Koran, s. 552; Hamidullah, Le Saint Coran, s. 528). Sirius, dilimizde Akyıldız veya Şuarayıyemânî olarak bilinen ve Büyükköpek takım yıldızı içinde yer alan en parlak yıldızın adıdır. Öyle anlaşılıyor ki, âyette Allah’ın Şi‘râ’nın da rabbi olduğu belirtilerek, bir tür şirk olan ve yukarıda değinilen telakkilerin temelden yıkılması hedeflenmektedir. 

53. âyette geçen “altı üstüne getirilmiş şehirler” genellikle, Lût kavmi ve oturdukları yerler şeklinde açıklanmıştır; fakat benzer felâketlere uğratılarak ilâhî cezaya çarptırılmış bütün toplumların kastedilmiş olması da muhtemeldir (Râzî, XXIX, 24).

 

وَاَنَّهُ هُوَ رَبُّ الشِّعْرٰىۙ

 

أَنَّ  ve masdar-ı müevvel, atıf harfi وَ ‘la  38. ayetteki masdar-ı müevvel  أَلَّا تَزِرُ وَازِرَة ‘ye matuf olup mahallen mecrurdur. 

İsim cümlesidir. أَنَّ  masdar harfidir. İsim cümlesine dahil olur. İsmini nasb haberini ref yapar, cümleye masdar anlamı verir.  هُ  muttasıl zamiri  أَنَّ ’nin ismi olarak mahallen mansubdur. هُوَ رَبُّ الشِّعْرٰى  cümlesi  أَنَّ ’nin haberi olarak mahallen merfûdur. 

Munfasıl zamir  هُوَ  mübteda olarak mahallen merfûdur.  رَبُّ  haber olup lafzen merfûdur. Aynı zamanda muzâftır. الشِّعْرٰى  muzâfun ileyh olup elif üzere mukadder kesra ile mecrurdur. الشِّعْرٰى  maksur isimdir.

Maksur isimler: Sondan bir önceki harfi fethalı olup son harfi (ى) olan isimlere “maksur isimler” denir. Maksur isimler genellikle (ى) ile biter. Fakat çok az olarak (ا) ile biten maksur isimler de vardır. Maksur isimlerin sonunda yer alan bu harflere “elif-i maksure” denir.  اَلْفَتَى – اَلْعَصَا  gibi…

Maksur isimlerin îrab durumu şöyledir: Merfu halinde takdiri damme ile, mansub halinde takdiri fetha ile, mecrur halinde takdiri kesra ile îrab edilir. Yani maksur isimler merfû, mansub, mecrur hallerinde hep takdiri olarak (takdiren) îrab edilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)


 
 

وَاَنَّهُ هُوَ رَبُّ الشِّعْرٰىۙ


Ayet, atıf harfi وَ ’la gelmiştir. Tekid ve masdar harfi  اَنَّ ’nin dahil olduğu isim cümlesi  وَاَنَّهُ هُوَ رَبُّ الشِّعْرٰىۙ , masdar tevilinde, (38. ayete) matuftur. Masdar-ı müevvel, sübut ifade eden isim cümlesi, faide-i haber inkârî kelamdır.

اَنَّ ’nin haberi olan  هُوَ رَبُّ الشِّعْرٰىۙ  cümlesi, mübteda ve haberden oluşmuş sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır.

رَبُّ الشِّعْرٰىۙ  izafeti  هُوَ ’nin haberidir. Haberin izafet formunda gelmesi, veciz ifade kastına matuftur. Bu izafette rab ismine izafesi  الشِّعْرٰىۙ ‘ya tazim içindir.

Ayette mütekellim Allah Teâlâ olduğu halde Rab isminin zikredilmesi  tecrîd sanatıdır.

İsim cümleleri, mübteda ve haberden oluşur. Zaman ifade etmez. Asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa, asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karînelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

O, yıldızların Rabbidir, onları harekete geçirendir. Nitekim Cenab-ı Hak da, O, Şi'râ yıldızının Rabbidir buyurmuştur. Cenab-ı Hak, onlar bunu kabul etmeyip inkâr ettikleri için, araya fasıl zamiri getirerek, ifâdeyi te'kîd etmistir. (Fahreddin er-Râzî)

Yüce Allah başka şeylerin de Rabbi olmakla birlikte  شِّعْرٰىۙ  yıldızının Rabbi olduğunu sözkonusu etmesinin sebebi Arapların bu yıldıza ibadet etmeleri idi. Yüce Allah böylece onlara  شِّعْرٰىۙ  yıldızının da bir Rabbinin olduğunu, kendisinin asla rab olmadığını göstermektedir. (Kurtubî) 

الشِّعْرٰىۙ , esasen  ذكرى  vezninde şuur manasına masdar olup, göğün birinci derecede parlak yıldızlarından en parlak iki yıldıza isim olarak verilmiştir. Parlaklık derecesi 1. olan yıldızlardan Şi'râ adıyla iki yıldız vardır. Bunlardan birine Şi'rây-ı Yemânî veya Âbûr diğerine de Şi'rây-ı Şâmî veya Gumeysâ denilir. (Elmalılı)