Kamer Sûresi 31. Ayet

اِنَّٓا اَرْسَلْنَا عَلَيْهِمْ صَيْحَةً وَاحِدَةً فَـكَانُوا كَـهَش۪يمِ الْمُحْتَظِرِ  ...

Şüphesiz biz, onların üzerine tek bir korkunç ses gönderdik de, onlar, ağıldaki hayvanların çiğneyip ufaladıkları kuru çöpler gibi oldular.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 إِنَّا elbette biz
2 أَرْسَلْنَا gönderdik ر س ل
3 عَلَيْهِمْ onların üzerine
4 صَيْحَةً sayha (korkunç bir ses) ص ي ح
5 وَاحِدَةً tek و ح د
6 فَكَانُوا oldular ك و ن
7 كَهَشِيمِ kuru ot gibi ه ش م
8 الْمُحْتَظِرِ ağıldaki ح ظ ر
 
Semûd, Sâlih peygamberin gönderildiği kavmin adıdır; Allah Teâlâ onları sınamak üzere mûcizevî özellik taşıyan bir dişi deve göndermiş, mevcut sudan dönüşümlü yararlanmaları yönünde bir kural koymuş, böylece onlar bir sınamaya tâbi tutulmuş, peygamberin Allah’­tan getirdiği buyruk ve yasaklara saygılı olduklarını davranışlarıyla ortaya koymaları için kendilerine bir fırsat tanınmıştı. Fakat onlar inançsızlıklarını açığa vuran bir davranış sergilediler ve zarar vermemeleri emredilen deveyi hunharca öldürdüler (bilgi için bk. A‘râf 7/73-79, Hûd 11/61-68; Şuarâ 26/141-159). 23. âyette (aynı şekilde 33. âyette) “uyarılar” diye çevrilen kelimeyi “uyarıcı açıklama ve öğütler” veya “uyarıcı peygamberler” mânasında anlamak mümkündür. 31. âyetin “hayvan ağılındaki kuru çalılar gibi” diye çevrilen kısmı, bu tamlamayı oluşturan kelimelerin değişik anlamları bulunduğu için, “ağılı çeviren çubukların döküntüleri; yanmış kemikler; köhnemiş duvardan dökülen topraklar gibi” mânalarla da açıklanmıştır (Taberî, XXVII, 103-104).
 

اِنَّٓا اَرْسَلْنَا عَلَيْهِمْ صَيْحَةً وَاحِدَةً 

 

 İsim cümlesidir.  اِنَّ  tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir. İsmini nasb haberini ref eder.  نَا  mütekellim zamiri  اِنَّ ’nin ismi olarak mahallen mansubdur. اَرْسَلْنَا  fiili اِنَّ ’nin haberi olarak mahallen merfûdur. 

اَرْسَلْنَا  sükun üzere mebni mazi fiildir. Mütekellim zamiri  نَا  fail olarak mahallen merfûdur. عَلَيْهِمْ  car mecruru  اَرْسَلْنَا  fiiline mütealliktir.  صَيْحَةً  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur.  وَاحِدَةً  kelimesi  صَيْحَةً ‘in sıfatı olup fetha ile mansubdur.

Varlıkları niteleyen kelimelere sıfat denir. Arapça’da sıfatın asıl adı na’t ( النَّعَتُ )dır. Sıfatın nitelediği isme de men’ut ( المَنْعُوتُ ) denir. Bir ismi doğrudan niteleyen sıfata hakiki sıfat, dolaylı olarak niteleyen sıfata da sebebi sıfat denir.

Sıfat ile mevsuftan oluşan tamlamaya sıfat tamlaması denir. Sıfat tek kelime (isim), cümle ve şibh-i cümle olabilir. Ve sıfat birden fazla gelebilir.

Sıfat mevsûfuna: cinsiyet, adet, marifelik - nekrelik ve îrab bakımından uyar.

Sıfat iki kısma ayrılır: 1. Hakiki sıfat  2. Sebebi sıfat.

Bir ismi doğrudan niteleyen sıfata “hakiki sıfat”, dolaylı olarak niteleyen sıfata da “sebebi sıfat” denir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi) 

اَرْسَلْنَا  fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil if’âl babındandır. Sülâsîsi  رسل ’dir.

İf’al babı fiile tadiye (geçişlilik) kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar. Bazan da fiilin mücerret manasını ifade eder.  

 فَـكَانُوا كَـهَش۪يمِ الْمُحْتَظِرِ

 

İsim cümlesidir.  كَانَ  nakıs, mebni mazi fiildir. İsim cümlesinin önüne geldiğinde, ismini ref haberini nasb eder.  كَانُوا ’nun ismi, cemi müzekker olan  و  muttasıl zamiridir, mahallen merfûdur.  كَـهَش۪يمِ car mecruru  كَانُوا ’nun mahzuf haberine mütealliktir. الْمُحْتَظِرِ muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur. 

الْمُحْتَظِرِ  sülâsi mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan iftiâl babının ism-i failidir.

İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

 

اِنَّٓا اَرْسَلْنَا عَلَيْهِمْ صَيْحَةً وَاحِدَةً فَـكَانُوا كَـهَش۪يمِ الْمُحْتَظِرِ


Beyanî istînâf olarak fasılla gelen cümlenin fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldir.

اِنَّ  ile tekid edilmiş, sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi faide-i haber inkârî kelamdır.  اَرْسَلْنَا عَلَيْهِمْ ر۪يحاً صَرْصَراً ف۪ي يَوْمِ نَحْسٍ مُسْتَمِرٍّۙ  cümlesi  اِنَّٓ ‘nin haberidir. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Müsnedin mazi fiil cümlesi olarak gelmesi hükmü takviye hudus, temekkün ve istikrar ifade etmiştir. 

Mazi fiil sebata, temekkün ve istikrara işaret eder. (Hâlidî, Vakafât, S.107)

Yalnızca bir isim cümlesi bile devam ve sübut ifade ettiğinden bu ve benzeri cümleler,  اِنَّ, isim cümlesi ve isnadın tekrarı sebebiyle üç katlı bir tekid ve yerine göre de tahsis ifade eden çok muhkem/sağlam cümlelerdir. (Elmalılı, Kadr/1)

Cümlede takdim-tehir sanatı vardır. اَرْسَلْنَا  fiiine müteallik car mecrur  عَلَيْهِمْ , durumun onlara has olduğunu vurgulamak için mef’ûle takdim edilmiştir.

اَرْسَلْنَا  fiili, azamet zamirine isnadla tazim edilmiştir.

Önceki ayetteki müfret mütekellim zamirden bu ayette azamet zamirine iltifat vardır.

Allah Teâlâ, Kur'an'da ne zaman kendisinden azamet zamiriyle bahsetse hemen öncesinde veya sonrasında vahdaniyetinin bilinmesi için kendisine ait tekil bir zamir gelir. (Fâdıl Sâlih Samerrâî, Beyânî Tefsîr Yolu, c. 2, s. 467)

وَاحِدَةً  kelimesi  صَيْحَةً  için sıfattır. Sıfat, mevsûfunun sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için yapılan tetmim ıtnâbı sanatıdır.

صَيْحَةً (tek bir çığlık) den maksat, Cebrail’in haykırışıdır. (Keşşâf)

صَيْحَةً ‘deki tek manasındaki nekrelik, tazim ifade eder.

فَـكَانُوا كَـهَش۪يمِ الْمُحْتَظِرِ  cümlesi, makabline  فَ  ile atfedilmiştir. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır. Cümleler arasında manen ve lafzen mutabakat mevcuttur.

Nakıs fiil  كان ’nin dahil olduğu sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır. 

Cümlede, îcâz-ı hazif sanatı vardır.  كَـهَش۪يمِ  car mecruru,  كَانَ ‘ nin mahzuf haberine mütealliktir. الْمُحْتَظِرِ  muzâfun ileyhtir. 

كَـهَش۪يمِ ‘in muzafun ileyhi olan  الْمُحْتَظِرِ , humasi mezid  افتعال  babının ism-i fail kalıbı olan sıfat-ı müşebbehe vezninde gelerek mübalağa ifade etmiştir. Bu kalıp bu vasfın mevsûfta sürekli varlığına, sıfatın mevsûfun bir parçası gibi ondan ayrılmayan bir özelliği olduğuna işaret eder.

هَش۪يمِ ; kurumuş, kırılmış parçalanmış, yerle bir olmuş çalı-çırpı, الْمُحْتَظِرِ ; çalıyla ağıl yapan kişi demektir. Bu kişinin yaptığı ağıl zamanla kurur, hayvanlar çiğner, kırılıp parçalanır. (Keşşâf)

فَـكَانُوا كَـهَش۪يمِ الْمُحْتَظِرِ (Ağılcı çırpısının kı­rıntıları haline geldiler.) cümlesinde mürsel mücmel teşbih vardır. (Safvetü’t Tefâsir)