Kamer Sûresi 49. Ayet

اِنَّا كُلَّ شَيْءٍ خَلَقْنَاهُ بِقَدَرٍ  ...

Gerçekten biz, her şeyi bir ölçü ve dengede yarattık.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 إِنَّا elbette biz
2 كُلَّ her ك ل ل
3 شَيْءٍ şeyi ش ي ا
4 خَلَقْنَاهُ yarattık خ ل ق
5 بِقَدَرٍ bir kadere göre ق د ر
 
Her şeyin Allah Teâlâ tarafından bir ölçüye veya takdire göre yaratılmış olması, “her şeyin hikmetin gereklerine uygun biçimde, sağlam, belli bir düzen ve denge içinde” yahut “Allah’ın ezelî ilminde mâlûm ve kayıtlı olan şekle göre” mânalarıyla açıklanmıştır (Zemahşerî, IV, 48-49). Bu ifade, devamında yer alan “buyruğunun tek ve göz açıp kapayıncaya kadar olup bitmesi” ifadesiyle birlikte değerlendirilerek burada Cenâb-ı Allah’ın iradesini belirleyecek veya etkileyecek hiçbir güç bulunmadığı gibi, O’nun için zaman, mekân vb. faktörlerin söz konusu olmadığına ve kudretine sınır düşünülemeyeceğine vurgu yapıldığı söylenebilir.
 
Ebû Hüreyre (ra) haber verdiğine göre Kureyşli müşrikler Resûlullah (sav) ile kader hakkında tartışmaya geldiklerinde “ Yüz üstü ateşe sürüklenecekleri gün onlara :” Tadın bakalım şimdi, Sekar’ın dokunuşunu!” denilecek. Biz her şeyi bir kaderle yarattık”( Kamer 54/48-49) âyetleri nâzil olmuştur. 
(Müslim, Kader 19; Ahmed b Hanbel, Müsned ,II,444).

Riyazus Salihin, 61 Nolu Hadis
Ömer İbnü’l-Hattâb radıyallahu anh şöyle dedi:
Bir gün Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in huzurunda bulunduğumuz sırada, elbisesi beyaz mı beyaz, saçları siyah mı siyah, yoldan gelmiş bir hali olmayan ve içimizden kimsenin tanımadığı bir adam çıkageldi. Peygamber’in yanına sokuldu, önüne oturdu, dizlerini Peygamber’in dizlerine dayadı, ellerini (kendi) dizlerinin üstüne koydu ve:
- Ey Muhammed, bana İslâm’ı anlat! dedi.
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
- “İslâm, Allah’tan başka ilah olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın resûlü olduğuna şehâdet  etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı (tastamam) vermen, ramazan orucunu (eksiksiz) tutman, yoluna güç yetirebilirsen Kâbe’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdu. Adam:
- Doğru söyledin dedi. Onun hem sorup hem de tasdik etmesi tuhafımıza gitti. Adam:
- Şimdi de imanı anlat bana, dedi. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
- “Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine iman etmendir” buyurdu.
Adam tekrar:
- Doğru söyledin, diye tasdik etti ve:
- Peki ihsan nedir, onu da anlat, dedi. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
- “İhsan, Allah’a onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdu.
Adam yine:
- Doğru söyledin dedi, sonra da:
- Kıyâmet ne zaman kopacak? diye sordu.
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem:
- “Kendisine soru yöneltilen, bu konuda sorandan daha bilgili değildir” cevabını verdi.
Adam:
- O halde alâmetlerini  söyle, dedi.
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
- “Annelerin, kendilerine câriye muamelesi yapacak çocuklar doğurması, yalın ayak, başı kabak, çıplak koyun çobanlarının, yüksek ve mükemmel binalarda birbirleriyle yarışmalarıdır ” buyurdu.
Adam, (sessizce) çekip gitti. Ben bir süre öylece kalakaldım. Daha sonra Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem:
- “Ey Ömer, soru soran kişi kimdi, biliyor musun?” buyurdu. Ben:
- Allah ve Resûlü bilir, dedim.
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
- “O Cebrâil’di, size dininizi öğretmeye geldi” buyurdu.
(Müslim, Îmân 1, 5. Ayrıca bk. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16; Nesâi, Mevâkît 6; İbni Mâce, Mukaddime, 9)
 

اِنَّا كُلَّ شَيْءٍ خَلَقْنَاهُ بِقَدَرٍ

 

İsim cümlesidir.  اِنَّ  tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir. İsmini nasb haberini ref eder.  نَا  mütekellim zamiri  اِنَّ ’nin ismi olarak mahallen mansubtur. 

كُلَّ  mahzuf fiilin mef’ûlun bihi olup fetha ile mansubdur. شَيْءٍ  muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur.   

خَلَقْنَاهُ  fiili  اِنَّ ‘nin haberi olarak mahallen merfûdur.  خَلَقْنَاهُ  sükun üzere mebni mazi fiildir. Mütekellim zamiri  نا  fail olarak mahallen merfûdur. Muttasıl zamir  هُ  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur. بِقَدَرٍ  car mecruru mahzuf hale mütealliktir.

 

اِنَّا كُلَّ شَيْءٍ خَلَقْنَاهُ بِقَدَرٍ


Ayet istînâfiyye olarak fasılla gelmiştir.  اِنَّ  ile tekid edilmiş, sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber inkârî kelamdır. Veciz ifade kastına matuf  كُلَّ شَيْءٍ  izafeti, iştigal üzere, takdiri  خَلَقْنَا  olan mahzuf fiilin mef’ûlüdür. 

Mef’ûlün fiilden önce gelip, fiilin sonunda bu mef’ûle aid bir zamir bulunması iştigaldir. (Meral Çörtü, Arapça Dilbilgisi Nahiv)

خَلَقْنَاهُ بِقَدَرٍ  cümlesi , اِنَّ ‘nin haberidir. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. Cümlede müsnedin mazi fiil sıygasında cümle olarak gelmesi hükmü takviye, hudûs, temekkün ve istikrar ifade etmiştir. Fiil azamet zamirine isnadla tazim edilmiştir.

Mazi fiil sebat, temekkün ve istikrar ifade eder. (Hâlidî, Vakafât, s. 107)

بِقَدَرٍ  car mecruru,  كُلَّ شَيْءٍ ‘den mahzuf hale mütealliktir. Halin hazfi, îcâz-ı hazif sanatıdır.

شَيْءٍ ‘deki nekrelik, kesret ve nev ifade eder. İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karinelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi) 

Yalnızca bir isim cümlesi bile devam ve sübut ifade ettiğinden bu ve benzeri cümleler, اِنَّ , isim cümlesi ve isnadın tekrarı sebebiyle üç katlı bir tekid ve yerine göre de tahsis ifade eden çok muhkem/sağlam cümlelerdir. (Elmalılı Kadr/1.)  

Ayet-i kerîme’de geçen  كُلَّ شَيْءٍ ‘in mukadder bir fiil ile mansubdur ki, onu da  خَلَقْنَا  fiili açıklamaktadır. Ayrıca بِقَدَرٍ  car mecruru  كُلَّ ‘den haldir. Her şeyi takdir edilmiş olarak yarattık demektir. Ayet-i kerîme’de geçen  كُلَّ , bir kıraatta mübteda olarak ref ile okunmuştur. Haberi ise  خَلَقْنَاهُ ’dur. (Celâleyn Tefsiri)

كُلَّ شَيْءٍ (her şey) ifadesi, kendisini takip eden  خَلَقْنَاهُ (yaratmışızdır) fiilinin açıkladığı gizli bir fiille mansūbdur. Merfû olarak كُلّ شَيْءٍ  şeklinde de okunmuştur. قَدَر   ve  قَدر kelimeleri ölçüp biçme anlamındadır. Âyette her iki şekilde de okunmuştur; yani her şeyi ilâhi hikmetin gerektirdiği biçimde ölçülü, muhkem ve düzenli olarak yarattık. Yahut Levh-i Mahfûz’da takdir edildiği ve yazıldığı biçimde yarattık. Her şey meydana gelmeden önce tarafımızca malum olup onun nasıl ve ne zaman olacağını bilmekteyiz. (Keşşâf)

الخَلْقُ  kelimesi aslında arzu edilen bir şekilde bir zat yaratmaktır. Zatları yaratmak konusunda hakiki manada kullanılır. Diğerlerinden farklılık ve belirginlik konusunda zatlara benzediği için mecazen manalar için de kullanılır. (Âşûr)