يَوْمَ يُسْحَبُونَ فِي النَّارِ عَلٰى وُجُوهِهِمْۜ ذُوقُوا مَسَّ سَقَرَ
Vahiy ile bildirilenleri inkâr etme tavrını inatla sürdüren toplumlardan örnekler verildikten sonra bu âyetlerde, inkârcılıkta öncekilere benzeyen Kur’an’ın muhataplarına çarpıcı sorular yöneltilmektedir: Siz onlardan daha mı iyisiniz? Sizin sorumluluktan istisna edildiğinize dair ilâhî kitaplarda özel bir hüküm veya elinizde bir belge mi var? Ya da çok güçlü ve dayanışma içinde olduğunuzu, dolayısıyla asla yenilmeyeceğinizi mi sanıyorsunuz? Ardından verilen ilâhî cevap da şunu ortaya koymaktadır: İman esasına değil dünyevî çıkar anlayışına dayalı olan bu birlik ve güç çok sürmeyecektir; onların asıl cezaları âhirette karşılarına çıkacaktır ve oradaki ceza buradakine göre çok daha şiddetlidir. 45. âyet daha çok müslümanların Bedir Savaşı’nda kazandıkları zaferle izah edilmiş olmakla beraber (Taberî, XXVII, 108-109), 43-44. âyetlerdeki hitap Hz. Muhammed’in peygamberliğini izleyen bütün dönemlerde yaşayanlara yani Kur’an’ın her devirdeki muhataplarına yöneliktir. Dolayısıyla aynı sonuç, yani inkârcılık temeline dayalı güçlerin, birliklerin bozulmaya mahkûm olduğu ve ayrıca bu tür dayanışma grubu mensuplarını âhirette daha ağır bir cezanın beklediği gerçeği bütün dönemler için geçerlidir. Elmalılı’nın belirttiği gibi, 44. âyetteki ifadede, zaman ilerledikçe toplumsal örgütlenme imkânlarının ve medeniyet vasıtalarının artacağına, dolayısıyla bu tür şımarık kesimlerin bu imkânlara daha fazla güvenip böbürleneceklerine işaret bulunduğu söylenebilirse de (VII, 4653), bu durum, doğru inanç ve erdemli yaşayışın, bütün bâtıl inançları, ahlâk bozukluklarını, haksız ve zalim uygulamaları mutlaka yeneceği gerçeğini değiştirmez; sûrenin ana tezi de budur.
Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 192-193
Seqara سقر :
Bu kelime سقرَتْهُ الشَّمْسُ güneş onu yaktı sözünden gelmektedir, yani güneş onu yaktı ve eritti.
سَقَر Cehenneme özel isim yapılmıştır ve cehennem ateşinin bildiğimiz dünyevi ateşten farklı özelliklere sahip olduğuna dikkat çekmektedir.
سَقَر cehennem gibi onu kuşatıp ateşin mahalli olması için değil bizzat ateş için alem/özel isimdir. Bu kelimedeki asıl mana renk ve vasıfta değişime yol açan şiddetli sıcaktır. Yani ona girenin hal, keyfiyet ve özelliklerini bırakmaz. Bilakis onları değiştirip mahveder, sonrasında da onu rahat ve boş bırakmayıp azabına devam eder.
Kurtubi’ye göre ise Saqar سَقَر, kemiği değil de eti yakıp tahrip eder. (Müfredat-Tahqiq)
Kuran’ı Kerim’de isim formunda 4 defa geçmiştir. (Mu'cemu-l Mufehres)
Türkçede kullanılan bir şekli olmamakla birlikte sakar sözcüğü işâri olarak bu kavramı hatırlatabilir. (Kuranı Anlayarak Okuma Rehberi)
يَوْمَ يُسْحَبُونَ فِي النَّارِ عَلٰى وُجُوهِهِمْۜ
Fiil cümlesidir. يَوْمَ zaman zarfı mahzuf fiile mütealliktir. Takdiri, تقول لهم خزنة جهنّم (Cehennem bekçileri onlara… der) şeklindedir.
يَوْمَ , hem cümleye hem de tek kelimeye (müfrede) muzâf olan zarflardandır. Cümleye muzâf olduğunda, muzâfun ileyh cümlesinin başında اَنْ bulunmaz. Bu duruma pratikte çok rastlanılmaktadır. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
يُسْحَبُونَ fiil ile başlayan cümle muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
يُسْحَبُونَ fiili نَ ‘un sübutuyla merfû, meçhul muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı naib-i fail olarak mahallen merfûdur.
فِي النَّارِ car mecruru يُسْحَبُونَ fiiline mütealliktir. عَلٰى وُجُوهِ car mecruru naib-i failin mahzuf haline mütealliktir. Takdiri, منكبّين على وجوههم şeklindedir. Muttasıl zamir هِمْ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
ذُوقُوا مَسَّ سَقَرَ
ذُوقُوا fiili نَ ’un hazfıyla mebni emir fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur.
مَسَّ mef’ûlün bih olup fetha ile mansubdur. سَقَرَ muzâfun ileyh olup gayri munsarif olduğu için kesra yerine fetha ile mecrurdur.
Gayri munsarif isimler: Kesra (esre) ve tenvini alamayan isimlerdir. Gayri munsarif isimler esre yerine fetha alırlar. Yani bu isimler ref halinde damme, nasb halinde fetha, cer halinde yine fetha alırlar.
Gayri munsarif “memnu’un mine’s-sarf (اَلْمَمْنُوعُ مِنَ الصَّرفِ)” da denir. Arapçada kullanılmakla birlikte arapça kökenli olmayan alem (özel) isimler (Yer, ülke, kişi adları vb. gibi isimler) de gayri munsariftir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)يَوْمَ يُسْحَبُونَ فِي النَّارِ عَلٰى وُجُوهِهِمْۜ ذُوقُوا مَسَّ سَقَرَ
يَوْمَ zaman zarfı, takdiri تقول لهم خزنة جهنّم (Cehennem bekçileri onlara der…) olan mahzuf fiile mütealliktir. Bu takdire göre cümle müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Muzâfun ileyh olarak mahallen mecrur olan يُسْحَبُونَ فِي النَّارِ عَلٰى وُجُوهِهِمْ cümlesi, müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. Muzari fiil hudûs ve teceddüt, istimrar ve tecessüm ifade etmiştir.
فِي النَّارِ car mecruru يُسْحَبُونَ fiiline mütealliktir. عَلٰى وُجُوهِهِمْ mahzuf hale mütealliktir. Halin hazfi, îcâzı hazif sanatıdır.
فِي النَّارِ ibaresindeki ف۪ي harfinde istiare vardır. Bilindiği gibi فِی harfi zarfiye manası içerir. İçi olan bir şeye benzetilen النَّارِ , mazruf mesabesindedir. Bu harf, mübalağa için kullanılmıştır. İnsanın ateşe maruz kalması, adeta bir şeyin, bir kabın içinde kapatılmasına benzetilmiştir. Çünkü ateş, hakiki manada zarfiyeye yani içine girilmeye müsait değildir. Camî, her iki durumdaki mutlak irtibattır.
Mahzuf fiilin mekulü’l-kavl cümlesi ذُوقُوا مَسَّ سَقَرَ , emir üslubunda talebî inşâî isnaddır. Veciz ifade kastına matuf مَسَّ سَقَرَ izafetinde مَسَّ , mef’ûlun bih v muzâf, سَقَرَ muzâfun ileyhtir.
ذُوقُوا مَسَّ سَقَرَ ifadesi tehekkümî istiaredir. Azap acı bir yiyeceğe benzetilip bu yiyecek hazf edilmiş, levazımı olan tatmak fiili zikredilmiştir. Azabın korkunçluğunu mübalağa içindir. Aralarındaki zıddiyet, tehekküm ve alay maksadıyla tenasübe benzetilmiştir. Câmi’ acıyı hissetmektir.
مسّ masdarı سَقَرَ ‘ ya muzaf olmuştur. Bu nispette, istiare sanatı vardır. Canlılara mahsus olan dokunma fiili سَقَرَ ‘ya nispet edilmiş, böylece cansız olan bir şey canlı yerinde kullanılmıştır. Mübalağa için gelen bu üslupta tecessüm sanatı da vardır.
سَقَرَ , cehennemin isimlerindendir.
مَسَّ , bütün cinslere şamil masdar vezninde gelerek mübalağa ifade etmiştir. Masdarlar bir fiilin ihtiva ettiği bütün manaları içerirler. Yani; ism-i fail ve ism-i mefûlü de ifade eder. Masdarlar bir fiilin ihtiva ettiği bütün manaları içerirler. Yani; ismi fail (etkin sıfat) ve ismi mefûlü (edilgen sıfat) de ifade eder.
‘Kavurucunun dokunuşunu…’ anlamındaki مَسَّ سَقَرَ ifadesi; وجد مس الحمى (Ateşli hastalığın dokunuşunu hissetti.), وذاق طعم الضرب (Darbenin acısını tattı.) ifadeleri gibidir; çünkü cehennem ateşi, hararetiyle onlara dokununca ve acısıyla yalazlayınca sanki onlara dokunuşlar gerçekleştirmektedir. Tıpkı zehirli bir hayvanın acı ve elem verecek şekilde ısırması gibi. سَقَرَ , cehennemin bir özel ismidir. Ateş birini yakıp vücudunu karartınca سقرته النار وصقرته denir. (Keşşâf)
سَقَرَ , güneş çalması denilen bir nevi yakmadır ki, rengi değiştiriverir. سَقَرَ , bu manadan alınarak cehenneme isim yapılmıştır ki, alemiyet ve müenneslikten dolayı gayr-i munsariftir. Kelimenin yabancı olduğunu söyleyenler de vardır. (Elmalılı Hamdi Yazır)
المَسُّ kelimesi mecaz-ı mürsel yoluyla ‘isabet’ manasında kullanılmıştır. (Âşûr)