Vâkıa Sûresi 25. Ayet

لَا يَسْمَعُونَ ف۪يهَا لَغْواً وَلَا تَأْث۪يماًۙ  ...

Orada ne boş bir söz, ne de günaha sokan bir şey işitirler.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 لَا
2 يَسْمَعُونَ işitmezler س م ع
3 فِيهَا orada
4 لَغْوًا boş bir söz ل غ و
5 وَلَا ve ne de
6 تَأْثِيمًا günaha sokan bir laf ا ث م
 

“Mukarrebûn” (Allah’a en yakın olanlar) diye nitelenen “es-sâbikūne’s-sâbikūn” (önde olanlar, o önde olanlar) grubu ile “Allah ve resulüne ilk iman edenler, ilk muhacirler, iki kıbleye doğru da namaz kılmış sahâbîler” şeklinde belirli kimselerin kastedildiği yorumları yapılmış olmakla beraber, İbn Atıyye esasen âyetin dünyada iken iyilik yapma ve kötülüklerden sakınma hususunda öncü konumunda olan ve âhiret mutluluğunda da en önde olmayı hak eden bütün insanları kapsadığını belirtir (diğer yorumlarla birlikte bk. Taberî, XXVII, 170-171; İbn Atıyye, V, 240; Şevkânî, V, 172).

13. âyette geçen ve “çoğu” diye tercüme edilen sülle kelimesi “az olsun çok olsun insan topluluğu”nu ifade eden bir kelimedir. Buna göre âyeti “bir kısmı öncekilerdendir” şeklinde çevirmek mümkündür. Fakat sonrakilerden söz eden 14. âyette “birazı” dendiği için buna da “çoğu” anlamı verilmiştir. Burada Kur’an’ın muasırları ve sonrasını kapsayan bir tasniften söz edildiği kabul edilirse, “sâbikūn”dan çoğunun öncekilerden olduğunu izah kolaylaşır; zira bu grubun öncüleri sahâbe-i kirâmdır. Bu tasnifin geçmiş ümmetleri de kapsadığı kabul edildiğinde ise, gelip geçmişlerden “sâbikūn”un çokluğu, bütün peygamberleri içine almasıyla izah edilebilir (İbn Atıyye, V, 241).

15-26. âyetlerde ve daha sonra da 28-37. âyetlerde cennet nimetiyle ödüllendirilecek ve onurlandırılacak kimseleri bekleyen hayata ilişkin canlı tasvirlere yer verilmektedir. 17. âyette, dünyadaki tasavvurlarımıza göre hatıra gelebilecek bir soruya cevap verilmekte; cennette dünyada olduğu gibi bir kısım insanların diğerlerine hizmet vermesinin söz konusu olmayacağı, cennetle ödüllendirilen herkesin “hizmet edilen” konumunda bulunacağı, ikramları sunmak üzere –sonsuza dek genç kalacak– hizmetçiler tahsis edileceği bildirilmektedir (başka yorumlarla birlikte bk. Şevkânî, V, 173-174). 19. âyetteki cennet içkilerinin içenlere baş ağrısı vermeyeceğine dair ifade “toplantıları dağıtılmaz, ağızlarının tadını kaçıracak bir durumla karşılaşmazlar”, aynı içkinin sarhoşluk vermeyeceğine dair ifade ise “içtikleri tükenmez” mânalarıyla da açıklanmıştır (İbn Atıyye, V, 242; cennet ve nimetleri hakkında bilgi ve değerlendirme için bk. Bakara 2/25; Zuhruf 43/68-73; Nebe‘ 78/31-36; Mutaffifîn 83/22-28; Bekir Topaloğlu, “Cennet”, DİA, VII, 376-386).

 

لَا يَسْمَعُونَ ف۪يهَا لَغْواً وَلَا تَأْث۪يماًۙ

 

Fiil cümlesidir. لَا  nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır.  يَسْمَعُونَ  fiili  نَ ‘un sübutuyla merfû muzari fiildir.  ف۪يهَا  car mecruru  يَسْمَعُونَ  fiiline mütealliktir.  لَغْواً  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur. 

وَ  atıf harfidir. لَا  nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır.  تَأْث۪يماًۙ  kelimesi  لَغْواً 'e mütealliktir.

 

لَا يَسْمَعُونَ ف۪يهَا لَغْواً وَلَا تَأْث۪يماًۙ

 

 

Ayet, istînâfiyye olarak fasılla gelmiştir. Fasıl sebebi kemâl-i ittisâldir. Menfi muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.  

Hudûs, istimrar ve teceddüt ifade eden muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar. 

Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

Cümlede takdim-tehir sanatı vardır.  لَا يَسْمَعُونَ  fiiline müteallik olan car mecrur  ف۪يهَا , ihtimam için mef’ûl olan  لَغْواً ‘e takdim edilmiştir. Mef’ûl ve ona atfedilen  تَأْث۪يماًۙ ‘deki nekrelik umum ve şümule işaret eden cins içindir. 

Masdar vezninde gelen  وَلَا تَأْث۪يماً ‘deki nefy harfi  لَا , olumsuzluğu tekid eden zaid harftir. 

لَغْواً - تَأْث۪يماًۙ  kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.