وَلَوْ شَٓاءَ اللّٰهُ مَٓا اَشْرَكُواۜ وَمَا جَعَلْنَاكَ عَلَيْهِمْ حَف۪يظاًۚ وَمَٓا اَنْتَ عَلَيْهِمْ بِوَك۪يلٍ
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | وَلَوْ | ve eğer |
|
2 | شَاءَ | isteseydi |
|
3 | اللَّهُ | Allah |
|
4 | مَا |
|
|
5 | أَشْرَكُوا | ortak koşmazlardı |
|
6 | وَمَا |
|
|
7 | جَعَلْنَاكَ | biz seni yapmadık |
|
8 | عَلَيْهِمْ | onların üzerine |
|
9 | حَفِيظًا | bekçi |
|
10 | وَمَا | ve değilsin |
|
11 | أَنْتَ | sen |
|
12 | عَلَيْهِمْ | onlara |
|
13 | بِوَكِيلٍ | vekil |
|
Hz. Peygamber’in görevi, insanları Allah’ın âyetlerine imana davet yanında, bizzat kendisinin de bunlara uyması, Allah’tan başka tanrı bulunmadığını ikrar etmesi ve böylece şirke sapanlardan uzaklaşmasıdır. Allah dileseydi onlar da şirk koşmazlardı; fakat ilâhî düzen ve hikmet, insanlardan kiminin kendi seçimleriyle iman etmelerine, kiminin de şirk, küfür gibi dalalet çeşitlerine sapmalarına imkân verecek şekilde tecelli etmiştir. Bu sebeple Hz. Peygamber’in inkârcılar üzerinde koruyuculuk ve bekçilik yapmak gibi bir sorumluluğu yoktur.
Kaynak : Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: 2 Sayfa: 452
وَلَوْ شَٓاءَ اللّٰهُ مَٓا اَشْرَكُواۜ
وَ atıf harfidir. لَوۡ gayrı cazim şart harfidir. Cümleye muzâf olur. شَٓاءَ şart fiilidir. ٱللَّهُ lafza-i celâli fail olup lafzen merfûdur. شَٓاءَ fiilinin mef’ûlu mahzuftur. Takdiri, شاء الله إيمانهم (Allah onların imanını dilerse) şeklindedir.
شَٓاءَ ’nin mef'ûlu mahzuftur, لَوْ ’in cevabının delaletiyle hazfedilmiştir. Takdiri, ولَوْ شاءَ اللَّهُ عَدَمَ إشْراكِهِمْ ما أشْرَكُوا (Allah Teâlâ onların şirk koşmasını istemeseydi şirk koşmazlardı.) şeklindedir. (Âşûr)
Şartın cevabı مَٓا اَشْرَكُوا’dur. مَٓا nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır. اَشْرَكُوا damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı fail olup mahallen merfûdur.
وَمَا جَعَلْنَاكَ عَلَيْهِمْ حَف۪يظاًۚ
وَ atıf harfidir. مَٓا nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır. جَعَلْنَاكَ sükun üzere mebni mazi fiildir. Mütekellim zamiri نَا fail olarak mahallen merfûdur.
Muttasıl zamir كَ mef’ûlun bih olarak mahallen mansubtur. عَلَيْهِمْ car mecruru حَف۪يظاً’e müteallıktır.
حَف۪يظاً kelimesi جَعَلْنَاكَ fiilinin ikinci mef’ûlun bihi olup fetha ile mansubtur.
حَف۪يظاً kelimesi sülâsî mücerred olan حفظ fiilinin ism-i failidir.
وَمَٓا اَنْتَ عَلَيْهِمْ بِوَك۪يلٍ
وَ atıf harfidir. مَٓا nefy harfi olup لَيْسَ gibi amel eder. اَنْتَ munfasıl zamiri مَا ’nın ismi olarak mahallen merfûdur. عَلَيْهِمْ car mecruru وَك۪يلٍ’e müteallıktır.
بِ harfi zaiddir. وَك۪يلٍ lafzen mecrur, مَا ’nın haberi olarak mahallen mansubtur.
وَك۪يلٍ mübalağalı ism-i fail kalıbıdır. Bu kalıp bu vasfın mevsufta sürekli varlığına, sıfatın mevsufun bir parçası gibi ondan ayrılmayan bir özelliği olduğuna işaret eder.
Mübalağalı ism-i fail: Bir varlıkta bir niteliğin aşırı derecede bulunduğunu gösteren, fiilden türeyen, sıfat cinsinden isimlerdir. Mübalağalı ism-i failler Allah için kullanılırsa sıfat, insanlar için kullanılırsa mübalağa ya da lakap olurlar. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)وَلَوْ شَٓاءَ اللّٰهُ مَٓا اَشْرَكُواۜ
Şart üslubunda gelen bu cümlede وَ istînâf harfi, لَوۡ gayrı cazim şart edatıdır. Şart gerçekleşmediği için cevabının da gerçekleşmediğini bildiren bir edattır.
Cevap cümlesi مَٓا اَشْرَكُوا, menfi mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidâî kelamdır.
Şart ve cevap cümlelerinden oluşan terkip, şart üslubunda haberî isnaddır.
Şart fiili olan شَاۤءَ ’nin mef’ûlü mahzuftur. Genel olarak شَٓاءُ fiilinin mef'ûlü bu cümlede olduğu gibi hazfedilir. Çünkü ibham; ilgi uyandırır, muhatabı dinlemeye teşvik eder. Ancak mef'ûl alışılmadık, garîb bir şey olursa bu kuralın dışına çıkılarak zikredilir. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur’an Işığında Belâgat Dersleri Meâni İlmi)
Müsnedün ileyhin lafza-i celâlle gelmesi telezzüz, teberrük ve haşyet duyguları uyandırma kastının yanında konunun önemini de vurgulamaktadır.
Mütekellimin Allah Teâlâ olması hasebiyle ayetteki lafza-i celâllerde tecrîd sanatı vardır.
وَمَا جَعَلْنَاكَ عَلَيْهِمْ حَف۪يظاًۚ
لَوْ شَٓاءَ اللّٰهُ cümlesine matuftur. Menfi mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Car-mecrur عَلَيْهِمْ amili olan حَف۪يظاًۚ ’e önemine binaen takdim edilmiştir.
Kasr manası kastedilmediği için حَف۪يظاًۚ nekre olarak gelmiştir.
وَمَٓا اَنْتَ عَلَيْهِمْ بِوَك۪يلٍ
Ayetin son cümlesi istînâfa matuftur. Menfi isim cümlesi formunda faide-i haber inkârî kelamdır. Sübut ifade eder. Nefy harfi ليس ,مَٓا gibi amel etmiştir.
Cümlede takdim-tehir sanatı vardır. عَلَيْهِمْ amili بِوَك۪يلٍ’e takdim edilmiştir. Müsned olan بِوَك۪يلٍ’deki بِ harfi zaiddir. Tekid ifade eder.
اَنْتَ zamirinin başına olumsuzluk harfi مَٓا geldiği için kasr olmuştur.
Müsnedün ileyhin nefyden sonra gelmesi ve müsnedin de fiil olması durumunda bu takdim kesinlikle tahsis ifade eder. Olumsuz mananın yanında bir de olumlu mana ifadesi vardır. Bu kaide; haber, fiile benzer bir lafız olduğu zaman da geçerlidir. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur’an Işığında Belâgat Dersleri Meâni İlmi)
Burada müsnedün ileyh, tahsis ifade eder
عَلَيْهِمْ - مَٓا kelimelerinin tekrarında reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatı vardır.
Son cümledeki olumsuzluk yanında haberin başında بِ harfinin gelmesi olumsuzluğu tekid içindir. Bunun hiç bir ihtimali olmadığını ifade eder.
وَك۪يلٍ - حَف۪يظاًۚ kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.