En'âm Sûresi 147. Ayet

فَاِنْ كَذَّبُوكَ فَقُلْ رَبُّكُمْ ذُورَحْمَةٍ وَاسِعَةٍۚ وَلَا يُرَدُّ بَأْسُهُ عَنِ الْقَوْمِ الْمُجْرِم۪ينَ  ...

Eğer seni yalanlarlarsa, de ki: “Rabbiniz geniş rahmet sahibidir. (Bununla beraber) suçlu bir toplumdan O’nun azabı geri çevrilmez.”
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 فَإِنْ eğer
2 كَذَّبُوكَ seni yalanladılarsa ك ذ ب
3 فَقُلْ de ki ق و ل
4 رَبُّكُمْ Rabbiniz ر ب ب
5 ذُو sahibidir
6 رَحْمَةٍ rahmet ر ح م
7 وَاسِعَةٍ bol و س ع
8 وَلَا (fakat)
9 يُرَدُّ geri çevrilmez ر د د
10 بَأْسُهُ O’nun azabı ب ا س
11 عَنِ -dan
12 الْقَوْمِ toplum- ق و م
13 الْمُجْرِمِينَ suçlu ج ر م
 

Hz. Peygamber’den, eğer müşrikler İslâm’ın çağrısına uyarak eski bâtıl uygulamalarından vazgeçer ve yeni dinin hükümlerini tatbik ederlerse Allah’ın rahmetinin son derece geniş olduğunu, bundan yararlanma imkânlarının bulunduğunu, şayet kendisini yalanlayarak eski fikirlerinde devam ederlerse, O’nun son derece şiddetli olan azabından bütün mücrimler gibi onların da kurtulmalarının mümkün olmadığını hatırlatması istenmektedir

Kaynak : Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: 2 Sayfa: 482

 

فَاِنْ كَذَّبُوكَ فَقُلْ رَبُّكُمْ ذُورَحْمَةٍ وَاسِعَةٍۚ

 

فَ  atıf harfidir. 

فَ : Matuf ve matufun aleyh arasında hiç zaman geçmediğini, işin hemen yapıldığını ifade eder.  فَ  ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştiremez. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

اِنْ  şart harfi iki muzari fiili cezm eder.  كَذَّبُوكَ  şart fiili olup damme üzere mebni mazi fiildir. Mahallen meczumdur. Zamir olan çoğul  و ‘ı fail olarak mahallen merfûdur. 

Muttasıl zamir  كَ  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubtur.

فَ  şartın cevabının başına gelen rabıta harfidir.  قُلْ  sükun üzere mebni emir fiildir. Faili ise müstetir olup takdiri  أنت ‘dir.

Mekulü’l-kavli,  رَبُّكُمْ ذُورَحْمَةٍ وَاسِعَةٍۚ’dir.  قُلْ  fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubtur.

رَبُّكُمْ  mübteda olup olup lafzen merfûdur. Muttasıl zamir  كُمْ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. 

ذُو  kelimesi haber olup ref alameti  و ’dır. Harfle îrab olan beş isimden biridir.  رَحْمَةٍ  muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur.

وَاسِعَةٍ  kelimesi  رَحْمَةٍ ‘in sıfatıdır.

Varlıkları niteleyen kelimelere sıfat denir. Arapça’da sıfatın asıl adı na’t (النَّعَتُ)’dır. Sıfatın nitelediği isme de men’ut (المَنْعُوتُ) denir. Bir ismi doğrudan niteleyen sıfata hakiki sıfat, dolaylı olarak niteleyen sıfata da sebebi sıfat denir.

Sıfat ile mevsuftan oluşan tamlamaya sıfat tamlaması denir. Sıfat tek kelime (isim), cümle ve şibh-i cümle olabilir. Ve sıfat birden fazla gelebilir.

كَذَّبُو  fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil tef’il babındandır. Sülâsîsi  كذب ’dir.

Bu bab fiile çokluk (fiilin, failin veya mef‘ûlun çokluğu), bir tarafa yönelme, mef'ûlü herhangi bir vasfa nispet etmek, gidermek, bir terkibi kısaltmak, eylemin belli bir zaman diliminde meydana gelmesi, özneyi fiilin türediği şeye benzetmek, sayruret, isimden fiil türetmek, hazır olmak, bir şeyin aralıklarla tekrarlanması manalarını katar.

وَاسِعَةٍۚ  kelimesi sülâsî mücerred olan  وسع  fiilinin ism-i failidir.

İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)


وَلَا يُرَدُّ بَأْسُهُ عَنِ الْقَوْمِ الْمُجْرِم۪ينَ


وَ  atıf harfidir. 

و : Matuf ve matufun aleyhin hükümde ortak olduğunu belirtir. İkisi arasında tertip (sıra) olduğunu göstermez. Vav ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştirebilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

لَا  nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır.  يُرَدُّ  meçhul, merfû muzari fiildir.

بَأْسُهُ  naib-i fail olup lafzen merfûdur. Muttasıl zamir  هُ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.

عَنِ الْقَوْمِ  car mecruru  يُرَدُّ  fiiline müteallıktır. 

عَنْ harf-i ceri mecruruna mücaveze, sebep, kaynak-rivayet, bedel, hal, zaman-mekân zarfı gibi manalar kazandırabilir. Burada sebep manasındadır. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

الْمُجْرِم۪ينَ  kelimesinin cer alameti  ى  harfidir. Çünkü cemi müzekker salimler harfle îrablanırlar.

الْمُجْرِم۪ينَ  sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan if’al babının ism-i failidir.

İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

 

فَاِنْ كَذَّبُوكَ فَقُلْ رَبُّكُمْ ذُورَحْمَةٍ وَاسِعَةٍۚ 

 

Ayet  فَ  ile 145. ayetteki ayetteki  قل  cümlesine atfedilmiştir. İki cümle arasında inşâ üslubunda olmak bakımından ittifak vardır. Cümle şart üslubunda talebî inşâî isnaddır.

Şart cümlesi olan  كَذَّبُوكَ  müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. 

كَذَّبُوكَ  fiili istimrar manasındadır. Yani; bu hüccetten sonra da hala yalanlamaya devam ederlerse, demektir. (Âşûr)

فَ  karînesiyle gelen cevap cümlesi, emir üslubunda talebî inşâî isnaddır.

Cevap cümlesinde mekulü’l-kavl, isme isnad edilmiş isim cümlesi formunda gelerek olayın vukuunun kesinliğine işaret etmiştir.

Müsnedün ileyhin Rabb ismiyle marife olması telezzüz, destek ve muhabbet  içindir.

رَبَّكَ  izafetinde Peygamber Efendimizi teşrif manası vardır. Allah’ın ona olan büyük lütfuna işaret eder. 

Müsnedin izafet şeklinde gelmesi, az sözle çok anlam ifadesinin yanında, müsnedün ileyhe tazim ifade eder. Çünkü müsned tazim anlamındaki kelimeye muzaf olmakla müsnedün ileyhin de tazimine işaret etmiştir

رَحْمَةٍ  ve  وَاسِعَةٍۚ  kelimelerindeki tenvin kesret, nev ve tazim ifade eder.

 

وَلَا يُرَدُّ بَأْسُهُ عَنِ الْقَوْمِ الْمُجْرِم۪ينَ

Mekulü’l-kavle matuf olan cümle menfi muzari fiil sıygasında, faide-i haber ibtidaî kelamdır.

الْقَوْمِ ,الْمُجْرِم۪ينَ ’in sıfatıdır. Dolayısıyla cümlede ıtnâb sanatı vardır. 

رَحْمَةٍ -  وَاسِعَةٍۚ ve  الْمُجْرِم۪ينَ - كَذَّبُوكَ  kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.

Yüce Allah’ın rahmeti çok geniş olmakla beraber, günahkârlara er veya geç azabı da kesindir. Şu halde Allah’ın iradesini ilgilendiren şeylerin bazılarının ceza ve azab olduğu da muhakkaktır. İlâhî takdirde insan için serbestlik de var, zorlama da vardır. Ayette özetlendiği üzere ilâhî, buyruklar, emir ve yasak, helal ve haram, sevap ve ceza mecburiyette değil serbestlikte vardır. Taat, bu buyruklara serbestçe uymak; günah ise bu buyruklara yine serbestçe karşı gelmektir. Böyle serbest davranışları ve kulun dilemesini yaratmayı takdir, İlâhî iradeyi, kulun iradesine bağlamak ve tertib demek olduğundan bunlar da kaza ve kaderdir, sırf zorlama değildir. Gerçi Allah dilemeyince kimse bir şey yapamaz. Ancak suçun takdir edilmesi ve ilâhî iradeye yakınlığı Allah’ın rızası değil, suçlunun rızası bakımındandır. (Elmalılı)