مَنْ يُصْرَفْ عَنْهُ يَوْمَئِذٍ فَقَدْ رَحِمَهُۜ وَذٰلِكَ الْفَوْزُ الْمُب۪ينُ
Âhirette azaptan kurtulan kimse rahmet-i ilâhiyyeye nâil olacaktır. Kuşkusuz insan için bundan daha büyük bir kurtuluş yoktur; çünkü ebedî hayattaki mutluluğu bu şekildeki bir kurtuluşa bağlıdır.
Kaynak : Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: 2 Sayfa: 384
مَنْ يُصْرَفْ عَنْهُ يَوْمَئِذٍ فَقَدْ رَحِمَهُۜ
مَنْ şart ismi iki fiili cezm eder. Mübteda olarak mahallen merfûdur. يُصْرَفْ şart fiilidir. Meçhul mebni meczum muzari fiildir. Naib-i faili müstetir olup takdiri هُو ’dir. Aynı zamanda mübtedanın haberidir.
Muzari fiillerin ( أَنَا – أَنْتَ – نَخْنُ ... ) zamirleri fail (özne) konumunda olduklarında zorunlu olarak müstetir olurlar yani bariz zamir olarak açık şekilde yazılmaları mümkün olmadığı gibi bunların yerine açık bir isim söylenmesi de mümkün değildir. ( هُوَ - هِيَ) zamirlerinin müstetir oluşu ise mazi fiilde de muzari fiilde de vücûben değil cevazendir, yani bunların müstetir zamir olarak kullanılmaları zorunlu olmayıp bu zamirlerin yerine istenildiği takdirde açık isim getirilmesi de mümkündür. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
عَنْهُ car mecruru يُصْرَفْ fiiline müteallıktır.
يَوْمَ zaman zarfı, إذ için muzâftır. يُصْرَفْ fiiline müteallıktır. إذ mahzuf cümleye muzâftır. Kelimenin sonundaki tenvin mahzuf muzâfun ileyhten ivazdır.
فَ şartın cevabının başına gelen rabıta harfidir. قَدْ tahkik harfidir. Tekid ifade eder.
رَحِمَهُ fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هُو ’dir. Muttasıl zamir هُ mef’ûlun bih olarak mahallen mansubtur.
وَذٰلِكَ الْفَوْزُ الْمُب۪ينُ
İsim cümlesidir. İsaret ismi ذٰلِكَ mübteda olarak mahallen merfûdur. ل harfi buud yani uzaklık bildiren harf, ك ise muhatap zamiridir.
الْفَوْزُ haber olup lafzen merfudur. الْمُب۪ينُ ise الْفَوْزُ kelimesinin sıfatıdır.
الْمُب۪ينُ sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan if’âl babının ism-i failidir. İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)مَنْ يُصْرَفْ عَنْهُ يَوْمَئِذٍ فَقَدْ رَحِمَهُۜ
Cümle, istînâfiyyedir. Şart üslubunda haberî isnaddır. Şart ismi مَنْ , mübtedadır.
Müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelam olan يُصْرَفْ عَنْهُ يَوْمَئِذٍ cümlesi şarttır.
Müsnedin muzari fiille gelmesi hudûs, teceddüt ve hükmü takviye ifade eder. Ayrıca muzari fiildeki tecessüm özelliği muhatabın muhayyilesini etkiler.
Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber talebî kelam olan فَقَدْ رَحِمَهُۜ cümlesi şartın cevabıdır. فَ karînesiyle gelen cümlede tahkik harfi قَدْ , cümleyi tekid etmiştir. Şart ve cevap cümlelerinden oluşan terkip, faide-i haber talebî kelamdır ve mübteda olan مَنْ ’in haberidir.
Şart ve cevap fiilleri mazi ve muzari gelebilir. Ancak aslolan ikisinin de muzari gelmesidir.
Şart cümlesi mazi ve muzari fiille olur. Cevap cümlesi ise mazi ve muzari cümleleriyle gelebildiği gibi diğer cümlelerle de gelebilir.
Cevap cümlesi; başına hiçbir edat gelmeyen olumlu mazi ve muzari olarak geldiğinde başına cevap (rabıt ف ‘si) gelmez. Ayrıca لَمْ (cahd-ı mutlak) ve لَا (nefyi istikbal) ile menfi olan muzari olarak geldiğinde de umumiyetle başına cevap (rabıt ف ‘si) gelmez, bunun haricinde gelen cümle çeşitlerinde ise umumiyetle başına cevap (rabıt ف‘si) gelir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
مَن يُصْرَفْ عَنْهُ يَوْمَئِذٍ فَقَدْ رَحِمَهُ sözü; عَذَابَ kelimesinin sıfatı olarak bir şart-ceza cümlesidir. (Âşûr)
إنِّيَ أخافُ إنْ عَصَيْتُ رَبِّي عَذابَ يَوْمٍ عَظِيمٍ sözünden maksat, mukabili olan ‘’Eğer O’na itaat edersem Rabbimin bana merhamet edeceğini umuyorum’’ manasıdır. Çünkü azaptan uzaklaştırılan kişi rahmettedir. Bu mana mezheb-i kelamî üslubunda ifade edilmiştir. Bu üslupta medlûlun anlaşılması için delil zikredilir. Bu; bir çeşit kinaye ve bed’i’ bir üsluptur. (Âşûr)
وَذٰلِكَ الْفَوْزُ الْمُب۪ينُ
Mübteda ve haberden müteşekkil cümle istînâfiyeye matuftur. Faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Müsnedün ileyhin işaret ismiyle gelmesi, işaret edilenin önemini ve şerefini ifade eder. İşaret edilen o günün azabından kurtuluştur.
ذٰلِكَ ’de istiare vardır. Bilindiği gibi işaret isimleri mahsus şeyler için kullanılır. Burada olduğu gibi aklî bir şeye işaret ismiyle işaret edilirse aklî olan hissî olana benzetilmiş olduğundan istiare oluşur. Câmi’ her ikisindeki vücudun tahakkukudur.
Ayetin sonunda da ذٰلِكَ şeklindeki işaret ismi gelmiştir. Bu; işaret edilenin manevi değerinin çok yüksek olduğunu gösterir. Dil alimleri sadece mühim bir haber vermek istedikleri zaman muşârun ileyhi işaret ismiyle kâmil olarak temyiz ederler. Çünkü bu şekilde işaret ederek verdikleri haber başka hiçbir kelamda bu kadar açık bir şekilde ortaya konmaz. (Muhammed Ebu Musa, Hâ-Mîm Sureleri Belâğî Tefsiri 5, Duhan/57, s. 190)
الْفَوْزُ kelimesindeki tarif, ahd-i ilmîdir.
الْفَوْزُ için sıfat olan الْمُب۪ينُ , tekid ve medih için gelmiştir.
Ayet, mana olarak önceki ayetin mukabilidir.
ذٰلِكَ işin mükâfat cihetinden neticesini belirlemek için gelmiştir.
Ve مُبِين kelimesi belirmek, açık olmak, gözükmek, görünmek, ortaya çıkmak, meydana çıkmak, zuhur etmek, aşikâr olmak, belli olmak manasındaki اَبانَ fiilinden ism-i faildir.(Âşûr)
Bu cümle, istinafî olup azabın korkunçluğunu tekid eder. (Ebüssuûd)