Mümtehine Sûresi 7. Ayet

عَسَى اللّٰهُ اَنْ يَجْعَلَ بَيْنَكُمْ وَبَيْنَ الَّذ۪ينَ عَادَيْتُمْ مِنْهُمْ مَوَدَّةًۜ وَاللّٰهُ قَد۪يرٌۜ وَاللّٰهُ غَفُورٌ رَح۪يمٌ  ...

Ola ki Allah sizinle, içlerinden düşman olduğunuz kimseler arasına bir sevgi (ve yakınlık) koyar. Allah, hakkıyla gücü yetendir. Allah çok bağışlayandır, çok merhametlidir.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 عَسَى belki de ع س ي
2 اللَّهُ Allah
3 أَنْ
4 يَجْعَلَ koyar ج ع ل
5 بَيْنَكُمْ sizinle ب ي ن
6 وَبَيْنَ arasına ب ي ن
7 الَّذِينَ
8 عَادَيْتُمْ düşman olduklarınız ع د و
9 مِنْهُمْ onlardan
10 مَوَدَّةً bir sevgi و د د
11 وَاللَّهُ ve Allah
12 قَدِيرٌ kadirdir ق د ر
13 وَاللَّهُ ve Allah
14 غَفُورٌ çok bağışlayandır غ ف ر
15 رَحِيمٌ çok esirgeyendir ر ح م
 
Ebû Hureyre radıyallahu anhtan rivayete göre, Peygamber Efendimiz şöyle demiştir:
”Sevdiğini ölçülü sev, belki bir gün düşmanın olabilir. Kızdığına da ölçülü kız, belki bir gün dostun olabilir.”
 (Tirmizî, Birr ve’s-Sıla, 60)
 

  Aseye  عَسَى :

  عسى Arzu ve ümit etmektir. Kelimedeki asıl mana, tahakkuk edip fiiliyata geçme bakımından kuvvettir. Müfessirlerin çoğu لَعَلَّ  ve عَسَى kelimelerini dolaylı anlamlarla yorumlamışlar ve arzu ve ümit etmenin Allah’dan sadır olmasının sahih olmadığını söylemişlerdir.  Fakat onlar bu konuda yanlış bir görüşe sahiptirler. Zira Yüce Allah O’nun değil insanların O’ndan dilekte bulunmaları için o kelimeleri zikreder.  (Müfredat-Tahqiq) 

  Kuran’ı Kerim’de fiil olmak üzere toplam 30 defa geçmiştir. (Mu'cemu-l Mufehres)

  Türkçede kullanılan bir türevi bulunmamakla birlikte Kuran-ı Kerim'de 10'dan fazla geçmesi sebebiyle kitabın Arapça kelimeler sözlüğü bölümüne alınmıştır.(Kuranı Anlayarak Okuma Rehberi)

 

عَسَى اللّٰهُ اَنْ يَجْعَلَ بَيْنَكُمْ وَبَيْنَ الَّذ۪ينَ عَادَيْتُمْ مِنْهُمْ مَوَدَّةًۜ 

 

Fiil cümlesidir.  عَسَى  elif üzere mukadder fetha ile mebni nakıs fiildir.  كَانَ  gibi ismini ref haberini nasb eder. اللّٰه  lafza-i celâli  عَسَى ’nın ismi olup lafzen merfûdur.

اَنْ  ve masdar-ı müevvel,  عَسَى ’nın haberi olarak mahallen mansubtur.  يَجْعَلَ  fetha ile mansub muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri  هُو ’dir.

بَيْنَكُمْ  zaman zarfı mahzuf ikinci mef’ûlün bihe mütealliktir. Muttasıl zamir  كُمْ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. 

بَيْنَ  zaman zarfı atıf harfi وَ ‘la makabline matuftur. Cemi müzekker has ism-i mevsûl  الَّذ۪ينَ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. İsm-i mevsûlun sılası  عَادَيْتُمْ ‘dür. 

عَادَيْتُمْ  sükun üzere mebni mazi fiildir. Muttasıl zamir  تُمْ  fail olarak mahallen merfûdur.  مِنْهُمْ car mecruru  الَّذ۪ينَ  cemi müzekker has ism-i mevsûlunün mahzuf haline mütealliktir.  مَوَدَّةً  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur. 

عَادَيْتُمْ  sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Mufâale babındandır. babındadır. Sülâsîsi  عدى ’dir.   

Mufâale babı fiile müşareket (ortaklık), bir işi peşpeşe yapmak, teksir (çokluk, bir işi çok yapmak) gibi anlamlar katar.

جَعَلَ  değiştirme manasında kalp fiillerindendir. Değiştirme manasına gelen  جَعَلَ  kelimesi 3 şekilde gelir: 1. Bir şeyden başka bir şey meydana getirmek  2. Bir halden başka bir hale geçmek 3. Bir şeyle başka bir şeye hükmetmek. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)  


 وَاللّٰهُ قَد۪يرٌۜ 

 

İsim cümlesidir.  وَ  istînâfiyyedir.  اللّٰهُ  lafza-i celâl mübteda olup lafzen merfûdur. قَد۪يرٌ  mübtedanın haberi olup lafzen merfûdur.

قَد۪يرٌ  kelimesi, mübalağalı ism-i fail kalıbındandır. Bu kalıp bu vasfın mevsûfta sürekli varlığına, sıfatın, mevsûfun bir parçası gibi ondan ayrılmayan bir özelliği olduğuna işaret eder.

Mübalağalı ism-i fail: Bir varlıkta bir niteliğin aşırı derecede bulunduğunu gösteren, fiilden türeyen, sıfat cinsinden isimlerdir. Mübalağalı ism-i failler Allah için kullanılırsa sıfat, insanlar için kullanılırsa mübalağa ya da lakap olurlar. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi) 


 وَاللّٰهُ غَفُورٌ رَح۪يمٌ

 

İsim cümlesidir.  وَ  istînâfiyyedir.  ٱللَّهُ  lafza-i celâli mübteda olup lafzen merfûdur. غَفُورٌ  haber olup lafzen merfûdur.  رَح۪يمٌ  ikinci haber olup lafzen merfûdur.

غَفُورٌ -  رَح۪يمٌ  isimleri mübalağa sıygasındadır. Son derece affeden ve son derece merhamet eden demektir.

Mübalağalı ism-i fail kalıp bu vasfın mevsufta surekli var oluşuna, sıfatın, mevsûfun bir parçası gibi ondan ayrılmayan bir özelliği olduğuna işaret eder.

Bir varlıkta bir niteliğin aşırı derecede bulunduğunu gösteren, fiilden türeyen, sıfat cinsinden isimlerdir. Mübalağalı ism-i failler Allah için kullanılırsa sıfat, insanlar için kullanılırsa mübalağa ya da lakap olurlar. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

 

عَسَى اللّٰهُ اَنْ يَجْعَلَ بَيْنَكُمْ وَبَيْنَ الَّذ۪ينَ عَادَيْتُمْ مِنْهُمْ مَوَدَّةًۜ 

 

Ayet istînâfiyye olarak fasılla gelmiştir. Terecci manalı nakıs fiil  عَسَى ’nın dahil olduğu cümle, gayrı talebî inşâî isnaddır.

Tereccî, husûlu arzu edilen ve sevilen, imkân dahilinde olan bir şeyin istenmesidir. 

“Umulur ki” anlamında olan bu harf, Allah Teâlâ’ya isnad edildiğinde “...olsun diye, ...olması için” şeklinde tercüme edilir. Dolayısıyla cümle vaz edildiği inşâ formundan çıkıp haber manası kazandığı için mecaz-ı mürsel mürekkebdir.

عسى  fiili Allah Teâlâya isnat edildiğinde gereklilik ifade eder, kulların kelamında ise ümit ve arzu ifade eder, Allah’a nispeti kesinlik, kullara nispeti şek ve zanna dayanan nisbettir. (Celâleddin es-Suyûtî, c. 1, s. 53)

Müsnedün ileyhin bütün esma-i hüsnaya şamil lafza-i celâlle gelmesi kalplerde telezzüz, teberrük ve muhabbet duyguları uyandırmak içindir. Ayette Allah’ın rahmetini ummak yönünde bir teşvik vardır.

Masdar harfi  اَنْ  ve akabindeki müspet muzari fiil cümlesi  يَجْعَلَ بَيْنَكُمْ وَبَيْنَ الَّذ۪ينَ عَادَيْتُمْ مِنْهُمْ مَوَدَّةًۜ , masdar teviliyle  عَسَى ’nın haberi konumundadır. Müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Masdar-ı müevvel muzari fiil olarak gelmiş, hudûs, teceddüt ve tecessüm ifade etmiştir. Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.

Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

Zaman zarfı  بَيْنَكُمْ , mahzuf ikinci mef’ûle mütealliktir. Mef’ûlün hazfi, îcâz-ı hazif sanatıdır.

Fiilin birinci mef’ûlü olan  مَوَدَّةًۜ ‘deki nekrelik nev ve tazim ifade eder. 

Cümlede takdim-tehir sanatı vardır. Mekan zarfı  بَيْنَكُمْ  ve ona matuf olan  بَيْنَ الَّذ۪ينَ ,  ihtimam  için mef’ûl  مَوَدَّةًۜ ‘e takdim edilmiştir. 

بَيْنَ  için muzâfun ileyh konumunda olan cemi müzekker has ism-i mevsûl  الَّذ۪ينَ ‘nin sılası olan  عَادَيْتُمْ  cümlesi, müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Mazi fiil sebata, temekkün ve istikrara işaret eder. (Halidî, Vakafât, S.107)

 مِنْهُمْ  car mecruru, ism-i mevsûlün mahzuf haline mütealliktir. Halin hazfi, îcâz-ı hazif sanatıdır.

مَوَدَّةً  ve  عَادَيْتُمْ  arasında tıbâk-ı îcab sanatı vardır.

بَيْنَكُمْ  ve  بَيْنَهُمْ  yerine  بَيْنَ الَّذ۪ينَ عَادَيْتُمْ مِنْهُمْ  gelmiştir.  عَادَيْتُمْ مِنْهُمْ  ibaresi mevsuftan kinayedir. Yani burada davranışları zikredilmiş, şahısları kastedilmiştir. Burada mevsuftan kinaye yapılmasının amacı ise onların “düşmanlık” olan davranışlarına vurgu yapmak içindir. 

بَيْنَ ‘nin tekrarında ıtnâb ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.

Bu ayet de gösteriyor ki cihadın asıl maksadı düşmanlık değil, dostluğu umumileştirmektir. Allah düşmanlarından uzaklaşmakla onlara buğzetmek de dostluğun gereği gibi O’nun rızası için samimiyeti genelleştirme vesilesidir. (Elmalılı Hamdi Yazır)

عَسى ; mukarebe fiillerindendir. Burada müslümanların Allah’tan umması manasında veya sadece reca manasında kullanılmıştır. (Âşûr)


وَاللّٰهُ قَد۪يرٌۜ وَاللّٰهُ غَفُورٌ رَح۪يمٌ

 

وَ , istînâfiyyedir. Cümle ta’lil hükmünde müstenefedir.

İstînâfiyye وَ ‘ı (diğer adı ibtidaiyyedir) yalnızca mahalli olmayan cümleleri birbirine bağlar. Ve ardından gelen cümlenin öncekine îrab ve hükümde ortak olmadığını gösterir. Bu harfe kendisinden sonra gelen cümlenin öncekine bağlı olduğunun zannedilmemesi için istînâfiyye denilmiştir. (Rıfat Resul Sevinç, Belâgatta Fasıl-Vaslın Genel Kuralları Ve “Vâv”ın Kullanımı)

وَاللّٰهُ قَد۪يرٌۜ  cümlesi mübteda ve haberden müteşekkil, sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır.  اللّٰهُ  mübteda, قَد۪يرٌ  haberdir.

Ayette mütekellim Allah Teâlâ olduğu halde  اللّٰهِ  isminin zikredilmesi tecrîd sanatıdır.

Müsnedin ileyhin bütün esma-i hüsnaya ve kemâl sıfatlara şamil olan lafza-i celâlle  marife olması telezzüz, teberrük ve haşyet duyguları uyandırmak içindir.

وَاللّٰهُ غَفُورٌ رَح۪يمٌ  cümlesi atıf harfi وَ ‘la makabline atfedilmiştir. Mübteda ve haberden müteşekkil sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Ayette mütekellim Allah Teâlâ’dır. Dolayısıyla lafza-i celâlde tecrîd sanatı, hükmün illetini belirtmek ve ikazı artırmak için zamir makamında, bütün esma-i hüsnayı ve kemâl sıfatları bünyesinde toplayan lafza-i celâlin tekrarlanmasında ıtnâb ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.

İsim cümlesi sübut ifade eder. İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karinelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

Allah'a aid  غَفُورٌ - رَح۪يمٌ - قَد۪يرٌۜ  sıfatlarındaki nekrelik, bu sıfatların Allah Teâlâ’da varlık derecesinin tasavvur edilemez olduğuna işaret eder.

غَفُورٌ - رَح۪يمٌ - قَد۪يرٌۜ  kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır. Bu kelimelerin ayetin anlamıyla olan mükemmel uyumu teşâbüh-i etrâf  sanatıdır.

Bu sıfatların üçü de, mübalağalı ism-i fail kalıbında gelerek mübalağa ifade etmiştir. Bu kalıp bu vasfın mevsufta sürekli varlığına, sıfatın mevsufun bir parçası gibi ondan ayrılmayan bir özelliği olduğuna işaret eder.

Haber olan iki vasfın arasında  و  olmaması Allah Teâlâ’da ikisinin birden mevcudiyetini gösterir. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

Burada zamir makamında ism-i celâlin zahir olarak zikredilmesi, hükmün illetini bildirmek içindir. Çünkü (Allah kelimesinin masdarı olan) ulûhiyet, Allah Teâlâ'nın kemâl sıfatlarını ifadede asıldır. (Ebüssuûd)

Mesel tarikinde tezyîl olan bu cümle ıtnâb babındandır. Tezyîl cümlesi, önceki cümleyi tekid için gelmiştir. Öncesinde konusu geçen meselin vuku bulmasından bağımsız olarak, ara vermeden başka bir ifadeye yer verilmesidir. Mesel tarikinde olanlar müstakil olarak da bir mana ifade eder. Yani müstakil olarak dillerde dolaşır, atasözü gibi halk arasında bilinir.