سَوَٓاءٌ عَلَيْهِمْ اَسْتَغْفَرْتَ لَهُمْ اَمْ لَمْ تَسْتَغْفِرْ لَهُمْۜ لَنْ يَغْفِرَ اللّٰهُ لَهُمْۜ اِنَّ اللّٰهَ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الْفَاسِق۪ينَ
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | سَوَاءٌ | eşittir |
|
2 | عَلَيْهِمْ | onlara |
|
3 | أَسْتَغْفَرْتَ | mağfiret dilesen de |
|
4 | لَهُمْ | onlar için |
|
5 | أَمْ | ya da |
|
6 | لَمْ |
|
|
7 | تَسْتَغْفِرْ | mağfiret dilemesen de |
|
8 | لَهُمْ | onlar için |
|
9 | لَنْ | asla |
|
10 | يَغْفِرَ | bağışlamayacaktır |
|
11 | اللَّهُ | Allah |
|
12 | لَهُمْ | onları |
|
13 | إِنَّ | çünkü |
|
14 | اللَّهَ | Allah |
|
15 | لَا |
|
|
16 | يَهْدِي | yola iletmez |
|
17 | الْقَوْمَ | topluluğu |
|
18 | الْفَاسِقِينَ | yoldan çıkan |
|
سَوَٓاءٌ عَلَيْهِمْ اَسْتَغْفَرْتَ لَهُمْ اَمْ لَمْ تَسْتَغْفِرْ لَهُمْۜ
وَ atıf harfidir. سَوَٓاءٌ mukaddem haber olup lafzen merfûdur. عَلَيْهِمْ car mecruru سَوَٓاءٌ ’e mütealliktir. Muttasıl zamir هِم muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. Hemze tesviye manasındadır. Çünkü hemze-i tesviye, kendisinden sonra gelen cümleyi masdar (müfred) hükmüne koyar.
Masdar-ı müevvel, muahhar mübteda olup mahallen merfûdur.
اَسْتَغْفَرْتَ sükun üzere mebni mazi fiildir. Muttasıl zamir تَ fail olarak mahallen merfûdur.
لَهُمْ car mecruru اَسْتَغْفَرْتَ ’ye mütealliktir.
اَمْ atıf harfidir. Çoğunlukla soru edatlarıyla birlikte kullanılır ve muhataptan bu edatın öncesi ile sonrasındaki unsurlardan birini tayin ve tercih etmesini zorunlu kılar. Genellikle soru edatı olan hemze ile (اَ) birlikte kullanılır. İkiye ayrılır:
1. Muttasıl اَمْ
2. Munkatı’ اَمْ (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
لَمْ تَسْتَغْفِرْ cümlesi اَسْتَغْفَرْتَ cümlesine matuftur. لَمْ muzariyi cezm ederek manasını olumsuz maziye çeviren harftir. تَسْتَغْفِرْ sükun üzere meczum muzari fiildir. لَهُمْ car mecruru لَمْ تَسْتَغْفِرْ fiiline mütealliktir.
لَنْ يَغْفِرَ اللّٰهُ لَهُمْۜ
Fiil cümlesidir. لَنْ muzariyi nasb ederek manasını olumsuz müstakbele çeviren harftir. Tekid ifade eder.
يَغْفِرَ fetha ile mansub muzari fiildir. اللّٰهُ lafza-i celâli, fail olup lafzen merfûdur. لَهُمْ car mecruru يَغْفِرَ fiiline mütealliktir.
اِنَّ اللّٰهَ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الْفَاسِق۪ينَ
İsim cümlesidir. اِنَّ tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir. İsmini nasb haberini ref eder. اللّٰهَ lafza-i celâli, اِنَّ ’nin ismi olup fetha ile mansubdur. لَا يَهْدِي fiili اِنَّ ’nin haberi olarak mahallen merfûdur.
لَا nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır. يَهْدِي fiili ی üzere mukadder damme ile merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ’dir.
الْقَوْمَ mef’ûlun bih olup fetha ile mansubtur. الْفَاسِق۪ينَ kelimesi الْقَوْمَ ’nin sıfatıdır. الْفَاسِق۪ينَ cemi müzekker salim olduğu için ي ile nasb olur.
الْفَاسِق۪ينَ kelimesi sülâsî mücerred olan فسق fiilinin ism-i failidir.
İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
سَوَٓاءٌ عَلَيْهِمْ اَسْتَغْفَرْتَ لَهُمْ اَمْ لَمْ تَسْتَغْفِرْ لَهُمْۜ
Ayet istînâfiyye olarak fasılla gelmiştir. Sübut ifade eden isim cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır. Cümlede takdim-tehir sanatı vardır. سَوَٓاءٌ , mukaddem haberdir.
اَسْتَغْفَرْتَ لَهُمْ cümlesinin başında mahzuf bir tesviye hemzesi vardır. Bu hemze masdariyyedir. Cümle masdar teviliyle muahhar mübteda konumundadır. سواء استغفارك وعدمه (İstiğfar etmen ve etmemen aynıdır.) demektir. Masdar-ı müevvel, müspet mazi fiil sıygasında gelerek temekkün ve istikrara işaret etmiştir.
لَمْ تَسْتَغْفِرْ لَهُمْ cümlesi, cümlesine dahil olan اَمْ , atıf harfidir. Tezat nedeniyle makabline atfedilen cümle, menfi muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. لَمْ edatı, تَسْتَغْفِرْ fiilini cezm ederek manasını menfi maziye çevirmiştir.
اَسْتَغْفَرْتَ - لَمْ تَسْتَغْفِرْ kelimeleri arasında iştikak cinası, tıbâk-ı selb ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.
عَلَيْهِمْ - لَهُمْ kelimeleri arasında tıbâk-ı îcab sanatı vardır.
لَنْ يَغْفِرَ اللّٰهُ لَهُمْۜ
Beyanî istînâf olarak fasılla gelen cümlenin fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldir.
Menfî muzari fiil sıygasında faide-i haber talebî kelamdır.
Müsnedün ileyhin bütün esma-i hüsnaya ve kemâl sıfatlara şamil olan lafza-i celâlle marife olması mehabet ve haşyet duyguları uyandırmak içindir.
Ayette mütekellim Allah Teâlâ olduğu halde اللّٰهِ isminin zikredilmesi tecrîd sanatıdır.
لَنْ يَغْفِرَ - اَسْتَغْفَرْتَ kelimeleri arasında tıbâk-ı selb, اَسْتَغْفَرْتَ - تَسْتَغْفِرْ - يَغْفِرَ kelimeleri arasında ise iştikak cinası ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.
اِنَّ اللّٰهَ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الْفَاسِق۪ينَ
Ta’liliyye olarak fasılla gelen cümlenin fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldir. Ta’lil cümleleri ıtnâb sanatı babındandır.
اِنَّ ile tekid edilmiş, sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber inkârî kelamdır.
Yalnızca bir isim cümlesi bile devam ve sübut ifade ettiğinden, اِنَّ , isim cümlesi ve isnadın tekrarı ile tekid edilen bu ve benzeri cümleler col muhkem/sağlam cümlelerdir.
İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
Lafza-i celâl mübteda, menfi muzari fiil sıygasındaki لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الْفَاسِق۪ينَ cümlesi haberdir.
Müsnedün ileyhin, bütün esma-i hüsnaya ve kemâl sıfatlara şamil lafza-i celâlle gelmesi teberrük ve telezzüz amacına matuftur.
Cümlede mütekellimin Allah Teâlâ olması hasebiyle lafza-i celâlde tecrîd sanatı vardır.
Cümlede müsnedin muzari fiil olarak gelmesi hükmü takviye, hudûs ve teceddüt ifade eder. Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.
الْقَوْمَ için sıfat olan الْفَاسِق۪ينَ kelimesi, ism-i fail vezninde gelerek bu özelliğin istimrar ve istikrarına işaret etmiştir.
İsim cümlesindeki ism-i fail istimrar ifade eder. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
İsm-i fail sübuta, istikrara ve sıfatın mevsûfa olan bağlılığına delalet eder. (Halidî, Vakafat, s. 80)
Sıfat, mevsûfunun sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için yapılan tetmim ıtnâbı sanatıdır.
Cümle, mesel tarikinde tezyîldir. Tezyîl cümleleri ıtnâb babındandır.
Tezyîl cümlesi, önceki cümleyi tekid için gelmiştir. Mesel tarikinde olanlar müstakil olarak da bir mana ifade eder. Yani müstakil olarak dillerde dolaşır, atasözü gibi halk arasında bilinir.
Nefy harfinin müsnedün ileyhden sonra gelmesi ve müsnedin de fiil olması halinde bu terkip hükmü takviye ifade eder. Ancak bazı karîneler vasıtasıyla tahsis de ifade edebilir. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)