Talâk Sûresi 9. Ayet

فَذَاقَتْ وَبَالَ اَمْرِهَا وَكَانَ عَاقِبَةُ اَمْرِهَا خُسْراً  ...

Böylece yaptıklarının cezasını tattılar ve işlerinin sonu tam bir hüsran oldu.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 فَذَاقَتْ taddı ذ و ق
2 وَبَالَ vebalini و ب ل
3 أَمْرِهَا işinin ا م ر
4 وَكَانَ ve idi ك و ن
5 عَاقِبَةُ sonucu ع ق ب
6 أَمْرِهَا işinin ا م ر
7 خُسْرًا bir ziyan خ س ر
 

فَذَاقَتْ وَبَالَ اَمْرِهَا 


Ayet atıf harfi  ف  ile önceki ayetteki  وَعَذَّبْنَاهَا عَذَاباً نُكْراً  cümlesine matuftur.

Fiil cümlesidir.  ذَاقَتْ  fetha üzere mebni mazi fiildir.  تْ  te’nis alametidir. Faili müstetir olup takdiri  هى ‘dir.  وَبَالَ  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur. Aynı zamanda muzâftır. 

اَمْرِهَا  muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur. Muttasıl zamir  هَا  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.

 

 وَكَانَ عَاقِبَةُ اَمْرِهَا خُسْراً


وَ  haliyyedir. İstînâfiyye olması da caizdir.  كَانَ عَاقِبَةُ اَمْرِهَا خُسْراً  cümlesi  قَدْ  takdiriyle hal olup mahallen mansubdur.

كَانَ  nakıs, mebni mazi fiildir. İsim cümlesinin önüne geldiğinde, ismini ref haberini nasb eder.  عَاقِبَةُ  kelimesi  كَانَ ‘nin ismi olup lafzen merfûdur. Aynı zamanda muzâftır.  اَمْرِهَا  muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur. 

Muttasıl zamir  هَا  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.  خُسْراً  kelimesi  كَانَ ‘nin haberi olup lafzen mansubdur.
 

فَذَاقَتْ وَبَالَ اَمْرِهَا 


Cümle atıf harfi  فَ  ile önceki ayetteki  وَعَذَّبْنَاهَا عَذَاباً نُكْراً  cümlesine atfedilmiştir. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Mazi fiil sebata, temekkün ve istikrara işaret eder. (Hâlidî, Vakafât, S.107)

Mef’ûl olan  وَبَالَ اَمْرِهَا , izafet formunda gelerek az sözle çok anlam ifade etmiştir.

فَذَاقَتْ وَبَالَ اَمْرِهَا  ifadesi istiaredir. Burada kişilerin yaptıklarının sonucuna uğramaları, güzel bir yiyeceği tatmalarına benzetilmiş, bu yiyecek hazf edilmiş, levazımı olan tatmak fiili zikredilmiştir. Azabın korkunçluğunu mübalağa içindir. Aralarındaki zıddiyet, tehekküm ve alay maksadıyla tenasübe benzetilmiştir. Vebalin keder ve sıkıntısını yaşamak, sanki tatma duyusuyla hissedilir gibidir. Câmî’, hissetmektir. 

الذَّوْقُ ; burada kayıtsız şartsız hisler manasındadır. Mecaz-ı mürseldir. (Âşûr)

 

 وَكَانَ عَاقِبَةُ اَمْرِهَا خُسْراً


وَ , haliyyedir. Cümle,  قَدْ  takdiriyle haldir. Hal cümleleri, anlamı açıklamak için yapılan ıtnâb sanatıdır.

Nakıs fiil  كَان ’nin dahil olduğu sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır.

كَانَ ’nin ismi olan  عَاقِبَةُ اَمْرِهَا , izafet formunda gelerek az sözle çok anlam ifade etmiştir.

خُسْراً  haberidir.

عَاقِبَةُ  için müzekker fiil kullanılmıştır.  كَانَتْ  buyurulmamıştır. Çünkü buradaki akıbet ‘azap’ manasındadır. Eğer müennes geldiyse cennet manasındadır. Müenneslik ve müzekkerliğin manaya göre gelmesi makamı gözetmenin hoş misallerindendir. (Fâdıl Sâlih Sâmerrâî, Murâatü’l Maqâm, S. 106)

كَان ’nin haberi isminin içine karışır ve adeta onun mahiyetinden bir cüz olur. (Muhammed Ebu Musa, Hâ-Mîm Sureleri Belâgî Tefsiri, c. 5, s.124)

كانَ  fiili mazi fiil olarak getirilmiştir. Çünkü konuşma esas olarak bu fiilin bu dünyadaki sonuçlarıyla ilgiliydi. (Âşûr)

Akıbetleri bir tüccarın satışındaki zarara uğramasına benzetilmiştir. (Âşûr)

اَمْرِهَا  izafetinin, önemine dikkat çeken tekrarında ıtnâb ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.

 خُسْراً  ve  وَبَالَ  kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.