اَعَدَّ اللّٰهُ لَهُمْ عَذَاباً شَد۪يداً فَاتَّقُوا اللّٰهَ يَٓا اُو۬لِي الْاَلْبَابِۚۛ اَلَّذ۪ينَ اٰمَنُواۚۛ قَدْ اَنْزَلَ اللّٰهُ اِلَيْكُمْ ذِكْراًۙ
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | أَعَدَّ | hazırlamıştır |
|
2 | اللَّهُ | Allah |
|
3 | لَهُمْ | onlara |
|
4 | عَذَابًا | bir azab |
|
5 | شَدِيدًا | şiddetli |
|
6 | فَاتَّقُوا | o halde korkun |
|
7 | اللَّهَ | Allah’tan |
|
8 | يَا أُولِي | sahipleri |
|
9 | الْأَلْبَابِ | sağduyu |
|
10 | الَّذِينَ |
|
|
11 | امَنُوا | inanmış olan |
|
12 | قَدْ | andolsun |
|
13 | أَنْزَلَ | indirdi |
|
14 | اللَّهُ | Allah |
|
15 | إِلَيْكُمْ | size |
|
16 | ذِكْرًا | bir uyarı |
|
اَعَدَّ اللّٰهُ لَهُمْ عَذَاباً شَد۪يداً فَاتَّقُوا اللّٰهَ يَٓا اُو۬لِي الْاَلْبَابِۚۛ اَلَّذ۪ينَ اٰمَنُواۚۛ
Fiil cümlesidir. اَعَدَّ fetha üzere mebni mazi fiildir. اللّٰهُ lafza-i celâl fail olup lafzen merfûdur. لَهُمْ car mecruru اَعَدَّ fiiline mütealliktir. عَذَاباً mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur. شَد۪يداً kelimesi شَد۪يداً ‘nin sıfatı olup fetha ile mansubdur.
Varlıkları niteleyen kelimelere sıfat denir. Arapça’da sıfatın asıl adı na’t ( النَّعَتُ )dır. Sıfatın nitelediği isme de men’ut ( المَنْعُوتُ ) denir. Bir ismi doğrudan niteleyen sıfata hakiki sıfat, dolaylı olarak niteleyen sıfata da sebebi sıfat denir.
Sıfat ile mevsuftan oluşan tamlamaya sıfat tamlaması denir. Sıfat tek kelime (isim), cümle ve şibh-i cümle olabilir. Ve sıfat birden fazla gelebilir.
Sıfat mevsûfuna: cinsiyet, adet, marifelik - nekrelik ve îrab bakımından uyar.
Sıfat iki kısma ayrılır: 1. Hakiki sıfat 2. Sebebi sıfat
Hakiki sıfat: 1- Müfred olan sıfatlar 2- Cümle olan sıfatlar olmak üzere ikiye ayrılır.
1. Müfred olan sıfatlar: Müfred olan sıfatlar genellikle ism-i fail, ism-i mef’ûl, mübalağalı ism-i fail, sıfat-ı müşebbehe, ism-i tafdil, masdar, ism-i mensub ve sayı isimleri şeklinde gelir.
Gayrı akil (akılsız çoğullar) mevsûf olarak geldiğinde sıfatını müfred müennes olarak da alır.
2. Cümle olan sıfatlar: 1- İsim cümlesi olan sıfatlar, 2- Fiil cümlesi olan sıfatlar, 3- Şibh-i cümle olan sıfatlar. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
فَ mukadder şartın cevabının başına gelen rabıta veya fasiha harfidir. Takdiri, إن أعدّ اللَّه العذاب لمن عتا عن أمره فاتّقوه (Allah eğer emrine boyun eğmeyenlere karşı azab hazırladıysa O’ndan sakının) şeklindedir.
اتَّقُوا illet harfinin hazfıyla mebni emir fiildir. Faili müstetir olup takdiri أنت ‘dir. اللّٰهَ lafza-i celâl mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur.
يَٓا nida harfidir. اُو۬لِي münada olup cemi müzekker salim kelimelere mülhak olduğu için nasb alameti ي ‘dir. İzafetten dolayı ن düşmüştür. الْاَلْبَابِ muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur.
Münada; kendisine seslenilen ve seslenen kişiye yönelmesi istenilen kişidir. Münada, fiili hazfedilmiş mef’ûlün bihtir. Münadaya “ey, hey” anlamlarına gelen nida harfleri ile seslenilir. En yaygın kullanılan nida edatı يَا ’dır.
Münada irab yönünden mureb münada ve mebni münada olmak üzere 2 kısma ayrılır.
Mureb münada lafzen mansub olur ve 3 şekilde gelir: 1) Muzâf, 2) Şibh-i muzâf, 3) Nekre-i gayrı maksude.
Mebni münada merfû üzere mebni, mahallen mansub olur. 3 şekilde gelir: 1) Müfred alem, 2) Nekre-i maksude, 3) Harf-i tarifli isim. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
اَلَّذ۪ينَ cemi müzekker has ism-i mevsûl اُو۬لِي ‘den bedel veya atf-ı beyandır. İsm-i mevsûlun sılası اٰمَنُوا ‘dur. Îrabdan mahalli yoktur.
Bedel: Metbuundaki kapalılığı açıklamak ve pekiştirmek gibi sebeplerle getirilen ve irab bakımından metbuuna uyan tabidir. Bedelden önce gelen ve bedelin irabını almış olduğu kelimeye “mübdelün minh” denir.
Bedel 3 gruba ayrılır: 1. Bedel-i kül, 2. Bedel-i ba’z, 3. Bedel-i iştimâl. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
اٰمَنُوا damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur.
اَعَدَّ fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil if’âl babındandır. Sülâsîsi عدد ’dir.
اٰمَنُواۚۛ fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil if’âl babındandır. Sülâsîsi أمن ‘dir.
إِفْعَال babı fiile tadiye (geçişlilik), kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak), mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar. Bazen de fiilin mücerret manasını ifade eder.
اتَّقُوا fiili, sülâsî mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil iftiâl babındadır. Sülâsîsi وقي ’dir.
İftiâl babı fiile mutavaat (dönüşlülük), ittihaz (edinmek, bir şeyi kendisi için yapmak), müşareket (ortaklık), izhar (göstermek), ihtiyar (seçmek), talep ve çaba göstermek manaları katar. İfteale kalıbı hem soyut hem somut anlamlı fiiller için kullanılır.
قَدْ اَنْزَلَ اللّٰهُ اِلَيْكُمْ ذِكْراًۙ
Fiil cümlesidir. قَدْ tahkik harfidir.Tekid ifade eder. اَنْزَلَ fetha üzere mebni mazi fiildir. اللّٰهُ lafza-i celâl fail olup lafzen merfûdur. اِلَيْكُمْ car mecruru اَنْزَلَ fiiline mütealliktir. ذِكْراً mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur.
اَنْزَلَ fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil if’âl babındandır. Sülâsîsi نزل ‘dir.
إِفْعَال babı fiile tadiye (geçişlilik), kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak), mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar. Bazen de fiilin mücerret manasını ifade eder.
اَعَدَّ اللّٰهُ لَهُمْ عَذَاباً شَد۪يداً
Ayet istînâfiyye olarak fasılla gelmiştir. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Mazi fiil sebata, temekkün ve istikrara işaret eder. (Hâlidî, Vakafât, S.107)
Ayette mütekellim Allah Teâlâ olduğu halde اللّٰهِ isminin zikredilmesi tecrîd sanatıdır.
Müsnedin ileyhin bütün esma-i hüsnaya ve kemâl sıfatlara şamil olan lafza-i celâlle marife olması korku ve haşyet duyguları uyandırmak içindir.
Cümlede takdim-tehir sanatı vardır. Car mecrur لَهُمْ , durumun onlara has olduğunu vurgulamak için mef’ûle takdim edilmiştir.
عَذَاباً ‘in sıfatı olan شَد۪يداً , mübalağalı ism-i fail kalıbı olan sıfat-ı müşebbehe vezninde gelerek mübalağa ifade etmiştir. Bu kalıp bu vasfın mevsûfta sürekli varlığına, sıfatın mevsûfun bir parçası gibi ondan ayrılmayan bir özelliği olduğuna işaret eder. Sıfat, mevsûfunun sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için yapılan tetmim ıtnâbı sanatıdır.
Kâfirlerin ahirette karşılaşacakları şiddetli azabın vaat edildiği bu fiil cümlesinde, geçmiş zaman ifade eden mazi اَعَدَّ (hazırladı) sıygasının kullanılması, o azabın şimdiden hazırlanmış olup kendilerini beklediğini işaret ederek, korkuyu artırmaktadır.
اَعَدَّ fiili, aslında güzel şeyler için kullanılır. İstiare yoluyla, kafirleri bekleyen akıbetin korkunçluğu için mübalağa yapılmıştır.
عَذَاباً ’deki tenvin azabın tahayyül edilemez derece ve çeşitte olduğuna işarettir. Ayrıca, شَد۪يداً ’le sıfatlanması bu korkunçluğu arttırır.
لَهُمْ - ذَاقَتْ kelimelerinde müfred cemi arasında geçişe güzel bir iltifat sanatı vardır.
Bu kelamda mezkûr tehdit, tekrar edilmiş ve bunun mutlaka beklenen bir hakikat olduğu beyan edilmiştir.
Mezkûr hesaptan (hesaba çekmişiz), onların günahlarının bir, bir sayılıp Hafaza Meleklerinin defterlerine geçirilmesi, azaptan da, dünyada onlara isabet eden azap kastedilebilir. (Ebüssuûd)
فَاتَّقُوا اللّٰهَ يَٓا اُو۬لِي الْاَلْبَابِۚۛ اَلَّذ۪ينَ اٰمَنُواۚۛ
Şart üslubunda gelen müstenefe cümlesinde فَ , mahzuf şartın cevabına dahil olan rabıta harfidir. Cevap cümlesi olan فَاتَّقُوا اللّٰهَ , emir üslubunda talebî inşâî isnaddır.
يَٓا اُو۬لِي الْاَلْبَابِ cümlesi nida üslubunda talebî inşaî isnaddır.
يَٓا nida, اُو۬لِي الْاَلْبَابِۚۛ münadadır. Müzekkerin müennesi de kapsadığı bu nidada tağlib sanatı vardır.
Takdiri إن أعدّ اللَّه العذاب لمن عتا عن أمره (Allah eğer emrine boyun eğmeyenlere karşı azap hazırlamışsa…) olan şart cümlesinin hazfi, îcâz-ı hazif sanatıdır.
Mukadder şart ve mezkûr cevabından müteşekkil terkip, şart üslubunda talebî inşâî isnaddır.
اَلَّذ۪ينَ cemi müzekker has ism-i mevsûlu, اُو۬لِي ’den bedeldir. Bedel atıf harfi getirilmeksizin ve tefsir ve izah maksadıyla bir kelimenin açıklanması için bir başkasının getirilmesiyle yapılan ıtnâb sanatıdır.
İsm-i mevsûlun sılası olan اٰمَنُوا cümlesi, müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
اٰمَنُواۚۛ ve فَاتَّقُوا kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.
فاتَّقُوا اللَّهَ يا أُولِي الألْبابِ الَّذِينَ آمَنُوا Bu tefrî’ önceki sorumluluklar (farzlara), özellikle de وتِلْكَ حُدُودُ اللَّهِ ومَن يَتَعَدَّ حُدُودَ اللَّهِ فَقَدْ ظَلَمَ نَفْسَهُ şeklindeki Talak suresi 1. Ayete yöneliktir. Ve bu, (وكَأيِّنْ مِن قَرْيَةٍ عَتَتْ عَنْ أمْرِ رَبِّها ورُسُلِهِ) şeklindeki Talak suresinin 8. Ayetinin hazırlık yaptığı şeyin sonucudur. (Âşûr)
Müminlere olan nidanın أُولِي الألْبابِ olarak nitelendirilmesi, sağlıklı akılların, psikolojik olarak mükemmel olması ve faydalarının gerçek ve kalıcı olması nedeniyle Allah korkusuna davet ettiklerinin göstergesidir. (Âşûr)
الَّذِينَ آمَنُوا kısmı أُولِي الألْبابِ 'dan bedeldir. (Âşûr)
قَدْ اَنْزَلَ اللّٰهُ اِلَيْكُمْ ذِكْراًۙ
Beyanî istînâf olarak fasılla gelen cümlenin fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldir.
Tahkik harfi قَدْ ile tekid edilmiş, mazi fiil sıygasında, faide-i haber talebî kelamdır.
Müsnedin ileyhin bütün esma-i hüsnaya ve kemâl sıfatlara şamil olan lafza-i celâlle marife olması telezzüz, teberrük ve haşyet duyguları uyandırmak içindir.
Ayette mütekellim Allah Teâlâ’dır. Dolayısıyla lafza-i celâlde tecrîd sanatı, hükmün illetini belirtmek ve ikazı artırmak için zamir makamında zahir ismin tekrarlanmasında ıtnâb ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.
Cümlede takdim-tehir sanatı vardır. Car mecrur اِلَيْكُمْ , durumun onlarla ilgili olduğunu vurgulamak için mef’ûle takdim edilmiştir.
Mef’ûl olan ذِكْراًۙ kelimesinindeki nekrelik tazim ifade eder.
الذِّكْرُ , Kur'andır. (Âşûr)
Kur'an-ı Kerim'in indirilmesi (vahyi), Allah'ın Resulüne (sav) melek aracılığıyla iletilmesidir, bunun için الإنْزالُ kelimesinde istiare vardır. Zikir de göklerde yükseltilmiş bir şeye benzetilmiştir. (Âşûr)