Mülk Sûresi 11. Ayet

فَاعْتَرَفُوا بِذَنْبِهِمْۚ فَسُحْقاً لِاَصْحَابِ السَّع۪يرِ  ...

İşte böylece günahlarını itiraf ederler. Artık alevli ateştekiler Allah’ın rahmetinden uzak olsun!
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 فَاعْتَرَفُوا itiraf ettiler ع ر ف
2 بِذَنْبِهِمْ günahlarını ذ ن ب
3 فَسُحْقًا uzak olsun س ح ق
4 لِأَصْحَابِ halkı ص ح ب
5 السَّعِيرِ çılgın ateş س ع ر
 

Bazı âhiret sahnelerini tasvir eden bu âyetler, kimlerin daha güzel davranacağını sınamak için ölümün ve hayatın yaratıldığını ifade eden 2. âyetle irtibatı olup, bu dünyada Allah’a isyan edenlerin öte dünyada çekecekleri cezayı, O’na karşı saygılı olup günah işlemekten korunanların elde edecekleri ödülleri açıklamaktadır. 6-8. âyetlerdeki tasvirler cezanın ne derece şiddetli olduğunu daha iyi hissettirme amacına yöneliktir. 8. âyette “uyarıcı” diye çevirdiğimiz nezîrden maksat peygamberdir (İbn Âşûr, XXIX, 25). Âyette dünyada peygamberin çağrısına ve uyarılarına kulak tıkayıp inkâr ve isyanlarını sürdürmekte direnenlere, yarın kıyamet gününde, “Size bir uyarıcı gelmemiş miydi?” diye sorulacağını bildiren ifade aslında yaşayanlar için bir uyarıdır. 9-11. âyetler o gün iş işten geçtikten sonra değil, fakat bugün fırsat eldeyken o uyarıya kulak vermek, yani peygamberi tanımak, ayrıca Allah’ın insanlığa büyük lutfu olan aklı ve diğer bilgi imkânlarını da kullanarak hak ve hidayet yolunu bulmak gerektiğine, ebedî kurtuluşun ancak bu sayede kazanılabileceğine işaret etmektedir. 12. âyet ise müminlerin nâil olacağı uhrevî mutluluğun veciz bir özetidir.

Kaynak :  Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 419
 

فَاعْتَرَفُوا بِذَنْبِهِمْۚ 


Fiil cümlesidir.  فَ  istînâfiyyedir.  اعْتَرَفُوا  damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı fail olarak mahallen merfûdur.  بِذَنْبِهِمْ  car mecruru  اعْتَرَفُوا  fiiline mütealliktir. Muttasıl zamir  هِمْ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.

 

 فَسُحْقاً لِاَصْحَابِ السَّع۪يرِ


Fiil cümlesidir.  فَ  istînâfiyyedir.  سُحْقاً  mahzuf fiilin mef'ûlu mutlakıdır. Takdiri, ألزمهم الله سحقا (Allah onlara ezilmeyi iha olmayı farz kıldı)  şeklindedir.

Mef’ûlu mutlak: Fiil ile aynı kökten gelen masdardır. Mef’ûlu mutlak harf-i cer almaz. Harf-i cer alırsa hal olur. Mef’ûlu mutlak cümle olmaz. Mef’ûlu mutlak üçe ayrılır:

1. Tekid (Kuvvetlendirmek) İçin: Fiilin manasını kuvvetlendirir. Masdar olur. Daima müfreddir. Fiilinden sonra gelir. Türkçeye “muhakkak, şüphesiz, gerçekten, çok, iyice, öyle ki” diye tercüme edilir.

2. Nev’ini (Çeşidini) Belirtmek İçin: Fiilin nasıl meydana geldiğini ve nev’ini bildirir. Nev’ini bildiren mef’ûlu mutlak umumiyetle sıfat veya izafet terkibi halinde gelir. Tesniye ve cemi de olabilir. Fiilinin önüne geçebilir. Türkçeye “gibi, şeklinde, aynen, tıpkı, tam” diye tercüme edilir.

3. Adedini (Sayısını) Belirtmek İçin: Failin yaptığı işin sayısını belirtir. Adedini belirten mef’ûlu mutlak  فَعْلَةً  vezninden gelen bina-ı (masdar-ı) merreden yapılır.

مَرَّةً  kelimesi de mef’ûlu mutlak olur. Fiilinin önüne geçebilir. Türkçeye “kere, defa” diye tercüme edilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi) 

لِاَصْحَابِ  car mecruru  سُحْقاً ‘ e mütealliktir. السَّع۪يرِ  muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur. 

اعْتَرَفُوا  fiili, sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. İftiâl babındadır. Sülâsîsi  عرف ’dir.

İftiâl babı fiile mutavaat (dönüşlülük), ittihaz (edinmek, bir şeyi kendisi için yapmak), müşâreket (ortaklık), izhar (göstermek), ihtiyar (seçmek), talep ve çaba göstermek manaları katar. İfteale kalıbı hem soyut hem somut anlamlı fiiller için kullanılır.

 

فَاعْتَرَفُوا بِذَنْبِهِمْۚ 


فَ , istînâfiyyedir. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Mazi fiil sebata, temekkün ve istikrara işaret eder. (Hâlidî, Vakafât, S.107)

Ayette geçen  ذَنْبِ (günah) kelimesi, lügatte “cezayı gerektiren eylem, Allah’ın emir ve yasaklarına aykırı büyük ya da küçük, derecesi ne olursa olsun her türlü davranış” anlamına gelir. En büyük günah ise Allah’a şirk koşmak ve O’nu inkâr etmektir, yani küfürdür. Bağlamdan da anlaşılacağı üzere buradaki  ذَنْبِ (günah) kelimesiyle, müşriklerin kendilerine gönderilen uyarıcıyı yalanlamaları, yani Allah’a ve hesap gününe inanmamaları kastedilmiştir. (Tahir Taşdelen, Mülk Suresi’nin Edebi Tahlili Ve Türkçe Kur’an Mealine Yansıması)

الاعتراف , bir suçu bildiğini ikrardır.  الذنب  da, Allah'ı inkâr etmeleri, Allah'ın ayetlerini ve peygamberlerini yalanlamalarıdır. (Rûhu’l Beyân)


 فَسُحْقاً لِاَصْحَابِ السَّع۪يرِ


فَ , istînâfiyyedir. Cümlede masdar veznindeki  سُحْقاً , mahzuf fiil için mef'ûlu mutlak olarak mansubdur. Fiilin hazfi, icâz-ı hazif sanatıdır. Takdiri,  ألزمهم الله  (Allah onlara farz kıldı) şeklindedir. Bu takdire göre cümle müspet muzari fiil sıygasında, faide-i haber talebî kelamdır. Cümle haber üslubunda gelmesine rağmen beddua manası taşıdığı için mecaz-ı mürsel mürekkebdir.

السحق  kelimesi, uzak olma anlamındadır. Bu kelime, tıpkı  العنق (boyun) ve  والطنب  (çadır ipi) denilmesi gibi kullanılır. Zeccac şöyle der: "Bu kelime, ayette, mef'ûlu mutlak olarak mansub kılınmıştır ki mana, "Allah onları rahmetinden uzaklaştırsın..." şeklinde olmak üzere, kelamın takdiri  أسحقهم اللّه سحقا  şeklindedir." (Fahreddin er-Râzî, Âşûr)

فَسُحْقاً ‘a müteallik olan car mecrur لِاَصْحَابِ السَّع۪يرِ (Ateş ashabı) ifadesinde istiare vardır. Cehennemde kalış arkadaşlığa benzetilmiştir. Arkadaşlar birbirinin karakterini taşır. 

Veciz ifade kastına matuf لِاَصْحَابِ السَّع۪يرِ  izafeti  اَصْحَابِ ‘yi tahkir içindir. 

اَصْحَابِ السَّع۪يرِ  ibaresindeki  اَصْحَابُ  kelimesinin kökü  صحب ’dir. Sahip, yer veya zaman bakımından başkasından ayrılmayan demektir. Bu birliktelik bedenle veya destekle olabilir. Peygamberimizin sahabesi de aynı kökün türevidir. Bir şeye sahip olmayı da Türkçede kullanıyoruz. Sohbet de aynı kelimeden dilimize geçmiştir.

ف۪ٓي اَصْحَابِ السَّع۪يرِ  ibaresindeki  ف۪ي  harfinde istiare-i tebeiyye vardır.  ف۪ي  harfindeki zarfiyet manası dolayısıyla  اَصْحَابِ , içine girilebilen bir şeye benzetilmiştir. Burada  ف۪ي  harfi kendi manasında kullanılmamıştır. Çünkü dostlar, hakiki manada zarfiyeye yani içine girilmeye müsait değildir. Mübalağa için bu üslup kullanılmıştır.