اَمَّنْ هٰذَا الَّذ۪ي هُوَ جُنْدٌ لَكُمْ يَنْصُرُكُمْ مِنْ دُونِ الرَّحْمٰنِۜ اِنِ الْكَافِرُونَ اِلَّا ف۪ي غُرُورٍۚ
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | أَمَّنْ | yahut kimdir? |
|
2 | هَٰذَا | şu |
|
3 | الَّذِي | olan |
|
4 | هُوَ | o |
|
5 | جُنْدٌ | askeriniz |
|
6 | لَكُمْ | sizin |
|
7 | يَنْصُرُكُمْ | size yardım edecek |
|
8 | مِنْ |
|
|
9 | دُونِ | dışında |
|
10 | الرَّحْمَٰنِ | Rahman’nın |
|
11 | إِنِ | hayır |
|
12 | الْكَافِرُونَ | kafirler |
|
13 | إِلَّا | ancak |
|
14 | فِي | içindedirler |
|
15 | غُرُورٍ | derin bir gaflet ve aldanma |
|
Yüce Allah’ın başka bir eseri olan kuşların uçma yeteneğine işaret edilerek Allah’ın kudretinin bir işareti daha gözler önüne serilmektedir. Yer çekimine rağmen kuşların gökyüzünde kanat çırparak uçması ve süzülmesi, her gün gördüğümüz için önemini gözden kaçırdığımız, gerçekte ise Allah’ın sanat ve kudretini gösteren hârika olaylardandır. Kuşlara bu yeteneği veren Allah’tır. Burada Allah’ın merhametini yansıtan Rahmân isminin kullanılmış olması, O’nun mahlûkata merhametle muamele ettiğini, varlık düzeninin O’nun rahmetinden bir yansıma olduğunu ima eder. 21. âyette “rızık” kelimesiyle ifade edilen nimetler de Rahmân isminin sürekli tecellisi olup bu tecelli bir an kesilecek olsa hayatın bütünüyle yok olacağına dikkat çekilmektedir.
Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 422-423اَمَّنْ هٰذَا الَّذ۪ي هُوَ جُنْدٌ لَكُمْ يَنْصُرُكُمْ مِنْ دُونِ الرَّحْمٰنِۜ
اَمْ munkatıadır. بل ve hemze manasındadır. Çoğunlukla soru edatlarıyla birlikte kullanılır ve muhataptan bu edatın öncesi ile sonrasındaki unsurlardan birini ta’yin ve tercih etmesini zorunlu kılar. Genellikle soru edatı olan hemze ile (اَ) birlikte kullanılır. İkiye ayrılır: Muttasıl اَمْ . Munkatı’ اَمْ (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
İsim cümlesidir. Müşterek ism-i mevsûl مَّنْ mübteda olarak mahallen merfûdur. İşaret ismi هٰذَا haber olarak mahallen merfûdur. Müfred müzekker has ism-i mevsûl الَّذ۪ي işaret isminden bedel olarak mahallen merfûdur. İsm-i mevsûlun sılası هُوَ جُنْدٌ لَكُمْ ‘dir. Îrabdan mahalli yoktur.
Munfasıl zamir هُوَ mübteda olarak mahallen merfûdur. جُنْدٌ haber olup lafzen merfûdur. لَكُمْ car mecruru جُنْدٌ ‘un mahzuf sıfatına mütealliktir. يَنْصُرُكُمْ fiili جُنْدٌ ‘un ikinci sıfatı olup mahallen merfûdur.
Varlıkları niteleyen kelimelere sıfat denir. Arapça’da sıfatın asıl adı na’t ( النَّعَتُ )dır. Sıfatın nitelediği isme de men’ut ( المَنْعُوتُ ) denir. Bir ismi doğrudan niteleyen sıfata hakiki sıfat, dolaylı olarak niteleyen sıfata da sebebi sıfat denir.
Sıfat ile mevsuftan oluşan tamlamaya sıfat tamlaması denir. Sıfat tek kelime (isim), cümle ve şibh-i cümle olabilir. Ve sıfat birden fazla gelebilir.
Sıfat mevsûfuna: cinsiyet, adet, marifelik - nekrelik ve îrab bakımından uyar.
Sıfat iki kısma ayrılır: 1. Hakiki sıfat 2. Sebebi sıfat
Hakiki sıfat: 1- Müfred olan sıfatlar 2- Cümle olan sıfatlar olmak üzere ikiye ayrılır.
1. Müfred olan sıfatlar: Müfred olan sıfatlar genellikle ism-i fail, ism-i mef’ûl, mübalağalı ism-i fail, sıfat-ı müşebbehe, ism-i tafdil, masdar, ism-i mensub ve sayı isimleri şeklinde gelir.
Gayrı akil (akılsız çoğullar) mevsûf olarak geldiğinde sıfatını müfred müennes olarak da alır.
2. Cümle olan sıfatlar: 1- İsim cümlesi olan sıfatlar, 2- Fiil cümlesi olan sıfatlar, 3- Şibh-i cümle olan sıfatlar. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
يَنْصُرُكُمْ damme üzere merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ‘dir. Muttasıl zamir كُمْ mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur. مِنْ دُونِ car mecruru يَنْصُرُكُمْ ‘deki failin mahzuf haline mütealliktir. الرَّحْمٰنِ muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur.
اِنِ الْكَافِرُونَ اِلَّا ف۪ي غُرُورٍۚ
اِنْ nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır. الْكَافِرُونَ mübteda olup ref alameti و ‘dır. Cemi müzekker salim kelimeler harfle îrablanır. اِلَّا hasr edatıdır. ف۪ي غُرُورٍ car mecruru mahzuf habere mütealliktir.
الْكَافِرُونَ kelimesi, sülâsi mücerredi كفر olan fiilin ism-i failidir.
İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
اَمَّنْ هٰذَا الَّذ۪ي هُوَ جُنْدٌ لَكُمْ يَنْصُرُكُمْ مِنْ دُونِ الرَّحْمٰنِۜ
Ayet istînâfiyye olarak fasılla gelmiştir. İstifham üslubunda talebî inşâî isnaddır.
اَمْ munkatı olup بل ve hemze manasındadır. İstifham harfi مَّنْ mübteda, هٰذَا haberdir.
İstifham üslubunda gelmiş olmasına rağmen tahkir ve istihza amacı taşıyan cümle mecaz-ı mürsel mürekkebdir. Ayrıca mütekellim Allah Teâlâ olduğu için ifadede tecâhül-i ârif sanatı vardır.
الَّذ۪ي müfred müzekker has ism-i mevsûl هٰذَا ‘dan bedeldir. Bedel, atıf harfi getirilmeksizin ve tefsir ve izah maksadıyla bir kelimenin açıklanması için bir başkasının getirilmesiyle yapılan ıtnâb sanatıdır.
Mevsûlün sılası olan هُوَ جُنْدٌ لَكُمْ cümlesi, mübteda ve haberden müteşekkil sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi faide-i haber ibtidaî kelamdır.
هُوَ mübteda, جُنْدٌ haberdir.
لَكُمْ car mecruru, جُنْدٌ ’un mahzuf sıfatına mütealliktir. Sıfatın hazfi îcâz-ı hazif sanatıdır.
Cümlede müsnedin هٰذَا ile ve sonrasında mevsûlle ifade edilmesi, orduyu tahkir içindir. İsm-i işaret, cem’ ve tecessüm özelliğiyle işaret edileni göz önüne koyarak dikkat çeker.
İsm-i işaretle Kâbe ve etrafında bulunan, kâfirlerin Allah'ın dışında yardım umdukları bütün putlara işaret edilmiştir. (Âşûr)
Müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelam olan يَنْصُرُكُمْ cümlesi جُنْدٌ için ikinci sıfattır. Sıfat, mevsûfunun sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için yapılan tetmim ıtnâbı sanatıdır. Müspet muzari fiil sıygasında, faide-i haber ibtidaî kelamdır. Teceddüt, istimrar ve tecessüm ifade etmiştir. Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.
Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler.(Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi )
مِنْ دُونِ الرَّحْمٰنِ izafeti, kısa yoldan çok anlam ifade etmek maksadının yanında الرَّحْمٰنِ ’ın dışındakileri tahkir içindir.
Ayette mütekellim Allah Teâlâ olduğu halde الرَّحْمٰنِ isminin zikredilmesi tecrîd sanatıdır.
اِنِ الْكَافِرُونَ اِلَّا ف۪ي غُرُورٍۚ
Cümle istînâfiyye olarak fasılla gelmiştir. Sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber inkârî kelamdır.
Cümlede îcaz-ı hazif sanatı vardır. ف۪ي غُرُورٍ car mecruru mübteda olan الْكَافِرُونَ ’nin mahzuf haberine mütealliktir.
Nefiy harfi اِنْ ve istisna edatı اِلَّا ’nın oluşturduğu kasr, mübteda ve haber arasındadır. الْكَافِرُونَ maksûr/mevsûf, ف۪ي غُرُورٍۚ sıfat/maksûrun aleyh yani kasr-ı mevsûf, ale’s-sıfattır. Kafirler gurur içinde olmaya hasredilmişlerdir.
Mecrur haber, vasıf kuvvetindedir. Haber olarak gelen mecrurlar, zarflar, mübtedanın bununla vasıflandığını ifade ederler. Nahiv alimlerinin açıkladığı gibi kelamda كائِنٍ benzeri bir müstekar takdiriyle husûl ve sübut ifade eder. (Âşûr, Şuarâ/113)
غُرُورٍۚ ‘deki nekrelik nev, kesret ve tahkir ifade etmektedir.
ف۪ي غُرُورٍۚ ibaresindeki ف۪ي harfinde istiare vardır. Bilindiği gibi فِی harfi zarfiye manası içerir. Ayetteki غُرُورٍۚ , içi olan bir şeye benzetilerek istiare yapılmıştır. Câmi’, her ikisindeki mutlak irtibattır. Bu istiareyle, içinde bulundukları halin kötülüğünün şiddeti, kendini beğenmişliğin, onları kapalı bir mekân gibi tamamen kuşattığı şeklinde ifade edilerek vurgulanmıştır.
Elif lamla marifelik, istiğrak içindir.
Bu cümlede önceki cümledeki muhatab zamirinden الْكَافِرُونَ şeklinde zahir isme iltifat edilmesi tahkir amacıyla yapılan ıtnâb sanatıdır.
Müşrikler, maruz kalabilecekleri her türlü kötülük ve felaket anında Allah dışında taptıkları ilahlarının koruması altında güven içinde olacaklarına inanmaktadırlar. Kasr üslubunun bulunduğu bu ayetin tümünü göz önüne aldığımızda müşriklerin bu inanışları yalanlanmış ve onlara Rahmân’dan başka kimsenin yardım edemeyeceği belirtilmiştir. Dolayısıyla buradaki kasr üslubu, izâfî kasrın kasr-ı kalb türüne girer. (Tahir Taşdelen, Mülk Suresi’nin Edebi Tahlili Ve Türkçe Kur’an Mealine Yansıması)
Ayrıca ayette dikkat geçen bir diğer edebî nükte ise müşrikleri zemmetmek için zamir yerine zahir isim, yani الْكَافِرُونَ kelimesinin kullanılmasıdır. Diğer taraftan الْكَافِرُونَ kelimesindeki lâm-ı ta’rîf, istiğrak manasında olup sadece bu olay bağlamında değil, genel olarak her zamanda ve şartta tüm kâfirlerin bir aldanış içinde olduğunu belirtmektedir. (Tahir Taşdelen, Mülk Suresi’nin Edebi Tahlili Ve Türkçe Kur’an Mealine Yansıması - Âşûr)