Mülk Sûresi 23. Ayet

قُلْ هُوَ الَّـذ۪ٓي اَنْشَاَكُمْ وَجَعَلَ لَكُمُ السَّمْعَ وَالْاَبْصَارَ وَالْاَفْـِٔدَةَۜ قَل۪يلاً مَا تَشْكُرُونَ  ...

De ki: “O, sizi yaratan ve size kulaklar, gözler ve kalpler verendir. Ne kadar da az şükrediyorsunuz!”
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 قُلْ de ki ق و ل
2 هُوَ O’dur
3 الَّذِي
4 أَنْشَأَكُمْ sizi yaratan ن ش ا
5 وَجَعَلَ ve veren ج ع ل
6 لَكُمُ size
7 السَّمْعَ işitme (duyusu) س م ع
8 وَالْأَبْصَارَ ve gözler ب ص ر
9 وَالْأَفْئِدَةَ ve gönüller ف ا د
10 قَلِيلًا ne kadar az ق ل ل
11 مَا
12 تَشْكُرُونَ şükrediyorsunuz ش ك ر
 

Doğduğunda hiçbir bilgiye sahip olmayan insana bilgi vası­talarından kulaklar, gözler ve kalpler (akıllar) verildiğinin hatırlatılması, insanın en değerli ve ayırıcı niteliğinin gözlem ve düşünme kapasitesi olduğuna ve bu nimetleri verene şükretmek gerektiğine işaret eder. Bu nimetler aynı zamanda Allah’ın eşsiz sanatını ve sonsuz kudretini göstermesi bakımından da önemlidir. Muhatabın sağduyusuna hitap edilerek onun yanlış inanç ve tutumlardan kurtulması, Allah’ın varlığına ve birliğine iman etmesi istenmektedir. Allah Teâlâ’nın sonsuz kudretini gösteren delillerden biri de insanoğlunun yeryüzünde yaratılması, türetilmesi ve çoğaltılmasıdır. Onları bu şekilde türetip yer­yü­züne yayma gücüne sahip olan Allah, öldükten sonra dirilterek huzurunda toplamaya da kadirdir. Nitekim 24. âyetin son cümlesinde, “Sadece O’nun huzurunda gelip toplanacaksınız” ifadesiyle buna işaret edilmiştir (bu âyetlerin tefsiri için ayrıca bk. Nahil 16/78; Mü’minûn 23/78-79).

Kaynak :  Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 423
 

قُلْ هُوَ الَّـذ۪ٓي اَنْشَاَكُمْ وَجَعَلَ لَكُمُ السَّمْعَ وَالْاَبْصَارَ وَالْاَفْـِٔدَةَۜ 


Fiil cümlesidir. قُلْ  sükun üzere mebni emir fiildir. Faili müstetir olup takdiri  أنت ‘dir.

Mekulü’l-kavli  هُوَ الَّـذ۪ٓي اَنْشَاَكُمْ ‘dir.  قُلْ  fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur. Munfasıl zamir هُوَ  mübteda olarak mahallen merfûdur. Müfred müzekker has ism-i mevsûl  الَّذ۪ي  mübtedanın haberi olarak mahallen merfûdur. İsm-i mevsûlun sılası  اَنْشَاَكُمْ ‘dir. Îrabdan mahalli yoktur. 

اَنْشَاَكُمْ  fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ‘dir.Muttasıl zamir  كُمْ  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur. 

جَعَلَ  atıf harfi  وَ ‘la  اَنْشَاَكُمْ ‘e matuftur. جَعَلَ  değiştirme anlamında kalp fiilleridendir.

Kalp fiilleri (iki mef’ûl alan fiiller); bir mef’ûl ile manası tamamlanamayıp ikinci mef’ûle ihtiyaç duyan fiillerdir. Bu fiiller isim cümlesinin önüne gelirler, mübteda ve haberi iki mef’ûl yaparak nasb ederler. 3 gruba ayrılırlar:

1. Bilmek manasında olanlar.

2. Sanmak manası ifade edenler, kesine yakın bilgi ifade ederler. “Sanmak, zannetmek, saymak, kendisine öyle gelmek” gibi manalara gelir.

3. Değiştirme manası ifade edenler. Aynı anlama gelmedikleri halde görevleri itibariyle onlara benzerliklerinden kalp fiilleri adı altına girmişlerdir.

Değiştirme manasına gelen fiiller ‘etti, yaptı, kıldı, edindi, dönüştürdü, değişik bir hale getirdi’ gibi manalara gelir.

Bilgi ve zan fiillerinden sonra bazen  اَنَّ ’li ve  اَنْ ’li cümleler gelir, bu cümleler iki mef’ûl kabul edilir. Bilmek, sanmak ve değiştirme manasına gelen bu fiiller 3 şekilde gelebilir: 1) İki mef’ûl alanlar, 2) İki mef’ûlünü masdar-ı müevvel cümlesi olarak alanlar, 3) İki mef’ûlü hazif olanlar. Kalp fiilleri iki mamûlü arasında olduğunda amel etmeleri de etmemeleri de caizdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

لَكُمُ  car mecruru  جَعَلَ  fiiline mütealliktir.  السَّمْعَ  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur. الْاَبْصَارَ  ve  الْاَفْـِٔدَةَ  atıf harfi  وَ ‘la  السَّمْعَ ‘ya matuftur. 

اَنْشَاَكُمْ  fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil if’âl babındandır. Sülâsîsi  نشأ ’dir.

إِفْعَال  babı fiile tadiye (geçişlilik) kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar. Bazan da fiilin mücerret manasını ifade eder.  


 قَل۪يلاً مَا تَشْكُرُونَ


Fiil cümlesidir.  قَل۪يلاً  mastardan naib, amili  تَشْكُرُونَ ’nin mef’ûlu mutlakı olup fetha ile mansubdur.  مَا  zaid olup tekid içindir. 

Mef’ûlu mutlak: Fiil ile aynı kökten gelen masdardır. Mef’ûlu mutlak harf-i cer almaz. Harf-i cer alırsa hal olur. Mef’ûlu mutlak cümle olmaz. Mef’ûlu mutlak üçe ayrılır:

1. Tekid (Kuvvetlendirmek) İçin: Fiilin manasını kuvvetlendirir. Masdar olur. Daima müfreddir. Fiilinden sonra gelir. Türkçeye “muhakkak, şüphesiz, gerçekten, çok, iyice, öyle ki” diye tercüme edilir.

2. Nev’ini (Çeşidini) Belirtmek İçin: Fiilin nasıl meydana geldiğini ve nev’ini bildirir. Nev’ini bildiren mef’ûlu mutlak umumiyetle sıfat veya izafet terkibi halinde gelir. Tesniye ve cemi de olabilir. Fiilinin önüne geçebilir. Türkçeye “gibi, şeklinde, aynen, tıpkı, tam” diye tercüme edilir.

3. Adedini (Sayısını) Belirtmek İçin: Failin yaptığı işin sayısını belirtir. Adedini belirten mef’ûlu mutlak  فَعْلَةً  vezninden gelen bina-ı (masdar-ı) merreden yapılır.

مَرَّةً  kelimesi de mef’ûlu mutlak olur. Fiilinin önüne geçebilir. Türkçeye “kere, defa” diye tercüme edilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

تَشْكُرُونَ  fiili  نَ ‘un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı fail olarak mahallen merfûdur.

 

قُلْ هُوَ الَّـذ۪ٓي اَنْشَاَكُمْ وَجَعَلَ لَكُمُ السَّمْعَ وَالْاَبْصَارَ وَالْاَفْـِٔدَةَۜ 


Ayet istînâfiyye olarak fasılla gelmiştir. Emir üslubunda talebî inşaî isnaddır.

قُلْ  fiilinin mekulü’l-kavli olan  هُوَ الَّـذ۪ٓي اَنْشَاَكُمْ  cümlesi, mübteda ve haberden oluşmuş faide-i haber inkârî kelamdır. Cümle kasrla tekid edilmiştir. هُوَ  maksûr/mevsûf,  الَّـذ۪ٓي  sıfat/maksûrun aleyh yani kasr-ı mevsûf, ale’s-sıfattır. Şirki dile getirenleri, putların yaratılışta, his ve algı vermede Allah'la ortak olduğuna inanan kimse konumuna indirgeyerek kasr-ı ifrad yapılmıştır. (Aşûr)

Ayrıca müsnedin ism-i mevsûlle gelmesi, bahsin önemini vurgulamak, tazim ve gelen habere dikkat çekmek içindir. 

Has ism-i mevsûlün sılası olan  اَنْشَاَكُمْ , müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

İlaveten ism-i mevsûlun tercih edilmesi; ism-i mevsûlden sonra gelecek sıla cümlesini merakla beklemeye sevk eder. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

Aynı üslupta gelen  وَجَعَلَ لَكُمُ السَّمْعَ وَالْاَبْصَارَ وَالْاَفْـِٔدَةَ  cümlesi, atıf harfi  وَ ‘la sıla cümlesine atfedilmiştir. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Cümlede takdim-tehir sanatı vardır. جَعَلَ  fiiline müteallik car mecrur  لَكُمُ , ihtimam için mef’ûllere takdim edilmiştir.

اَنْشَاَكُمْ  ifadesinden sonra  وَجَعَلَ لَكُمُ السَّمْعَ وَالْاَبْصَارَ وَالْاَفْـِٔدَةَۜ  cümlesinin zikri, hususun umuma atfı babında ıtnâb sanatıdır.

Mef’ûllerden,  السَّمْعَ  işitme duyusu tekil, الْاَبْصَارَ  göz ve  الْاَفْـِٔدَةَۜ  kalp ise çoğul olarak gelmiştir. Müfretten cemiye iltifat sanatıdır. 

السَّمْعَ - الْاَبْصَارَ - الْاَفْـِٔدَةَۜ  kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı sanatı vardır.

Allah Teâlâ'nın  اَنْشَا ‘de topladığı yarattığı şeyler,  السَّمْعَ وَالْاَبْصَارَ وَالْاَفْـِٔدَةَ  şeklinde sayılmıştır. Cem' ma’at-taksim sanatı vardır.

Surede  قُلْ  emir fiiliyle başlayan ayetler genellikle istînâfiyye cümlesi olduğu için mukadder bir sorunun cevabı niteliğini taşırlar. Buradaki mukadder soru “Bizi kim yarattı?” veya “Allah’a şirk koşmadan O’nun varlığına ve birliğine inanmamızı sağlayacak deliller nedir?” soruları olamaz. Çünkü müşrikler kendilerini Allah’ın yarattığını çok iyi biliyorlardı. Zuhruf, 43/87. Ayrıca sureye bütüncül olarak bakıldığında müşriklerin, tüm bu delilleri bildikleri halde inatları yüzünden inkâr ettikleri anlaşılmaktadır. Bu nedenle surede  قُلْ  emir fiiliyle gelen inşâ üslubunun, müşriklere yönelik bir tehdit ve korkutma amacı taşıdığını söylenebilir. (Tahir Taşdelen, Mülk Suresi’nin Edebî Tahlili Ve Türkçe Kur’an Mealine Yansıması)


قَل۪يلاً مَا تَشْكُرُونَ


İstînâfiiye olarak fasılla gelmiştir. Cümlede îcâz-ı hazif ve takdim-tehir sanatları vardır. قَل۪يلاً , amili  تَشْكُرُونَ  olan masdardan naib olarak gelmiştir. Bu takdire göre müspet muzari fiil cümlesi, faide-i haber inkârî kelamdır. Cümledeki zaid harf  مَا  ve mef'ûlü mutlak tekid unsurlarıdır. 

Cümlenin takdiri  تَشْكُرُونَ شُكْراً قليلاً  (Az bir şükürle şükrediyorsunuz) şeklindedir. 

قَل۪يلا  keli­mesinin nekre olarak gelmesi azlık ifade etmek içindir. Cümledeki  مَا  edatı, bu belirsizlikten çıkan azlık manasını pekiştirmektedir. Bu, şükretmemekten kinayedir. (Sâbûnî, Safvetü’t Tefâsîr)