Mülk Sûresi 27. Ayet

فَلَمَّا رَاَوْهُ زُلْفَةً س۪ٓيـَٔتْ وُجُوهُ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا وَق۪يلَ هٰذَا الَّذ۪ي كُنْتُمْ بِه۪ تَدَّعُونَ  ...

Onu (azabı) yakından gördükleri zaman inkâr edenlerin yüzleri kötüleşir ve onlara, “İşte bu, (alaylı bir biçimde) isteyip durduğunuz şeydir” denir.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 فَلَمَّا ne zaman ki
2 رَأَوْهُ onu görünce ر ا ي
3 زُلْفَةً yakından ز ل ف
4 سِيئَتْ kötüleşti س و ا
5 وُجُوهُ yüzleri و ج ه
6 الَّذِينَ kimselerin
7 كَفَرُوا inkar eden(lerin) ك ف ر
8 وَقِيلَ ve dendi ق و ل
9 هَٰذَا işte budur
10 الَّذِي
11 كُنْتُمْ olduğunuz şey ك و ن
12 بِهِ onu
13 تَدَّعُونَ çağırıyor(lar) د ع و
 

فَلَمَّا رَاَوْهُ زُلْفَةً س۪ٓيـَٔتْ وُجُوهُ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا وَق۪يلَ هٰذَا الَّذ۪ي كُنْتُمْ بِه۪ تَدَّعُونَ


فَ  istînâfiyyedir.  لَمَّٓا  kelimesi  حين (...dığı zaman) manasında şart anlamı taşıyan zaman zarfıdır. Cümleye muzâf olur.  س۪ٓيـَٔتْ ‘in cevabına müteallik olup mahallen mansubdur.

لَمَّا ; muzârinin başında cezm, kalb ve nefî harfi, mazinin başında ise zaman zarfıdır. 

لَمَّا ; maziden önce vakta ki,...dığı zaman, manalarına gelen, cezmetmeyen, şart manalı zaman zarfıdır. Şart fiili de, cevap fiili de mazi veya mazi manalı olmalıdır. (Meral Çörtü, Cümle Kuruluşu ve Tercüme Tekniği)  

رَاَوْهُ  ile başlayan fiil cümlesi muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.  رَاَوْهُ  fiili mahzuf elif üzere mukadder damme ile mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur. Muttasıl zamir  هُ  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur.  زُلْفَةً  kelimesi,  رَاَوْهُ ‘daki zamirin hali olup fetha ile mansubdur. 

Hal, cümlede failin, mef’ûlun veya her ikisinin durumunu bildiren lafızlardır (kelime veya cümle). Hal, “nasıl?” sorusunun cevabıdır. Halin durumunu açıkladığı kelimeye “zül-hal” veya “sahibu’l-hal” denir. Umumiyetle hal nekre, sahibu’l hal marife olur. Hal mansubdur. Türkçeye “…rek, …rak, …dığı, halde  iken, olduğu halde” gibi ifadelerle tercüme edilir. Sahibu’l hal açık isim veya zamir olduğu gibi müstetir (gizli) zamir de olabilir. Hali sahibu’l hale bağlayan zamire rabıt zamiri denir. Bu zamir bariz (açık), müstetir (gizli) veya mahzuf (hazf edilmiş) olarak gelir.

Hal sahibu’l-hale ya  و (vav-ı haliye) ya zamirle veya her ikisi ile bağlanır. Hal üçe ayrılır: 1. Müfred olan hal (Müştak veya camid), 2. Cümle olan hal (İsim veya fiil), 3. Şibh-i cümle olan hal (Harf-i cerli veya zarflı isim). (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi) 

س۪ٓيـَٔتْ  fetha üzere mebni, meçhul mazi fiildir.  تْ  te’nis alametidir.  وُجُوهُ  naib-i fail olup lafzen merfûdur.

Cemi müzekker has ism-i mevsûl  الَّذ۪ينَ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. İsm-i mevsûlun sılası  كَفَرُوا ‘dur. Îrabdan mahalli yoktur. 

كَفَرُوا  damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur. ق۪يلَ  cümlesi atıf harfi وَ ‘la  س۪ٓيـَٔتْ ‘e matuftur.  ق۪يلَ  fetha üzere mebni, meçhul mazi fiildir.

Mekulü’l-kavli,  هٰذَا الَّذ۪ي كُنْتُمْ ‘dir.  ق۪يلَ  fiilinin naib-i faili olarak mahallen merfûdur.

İşaret ismi  هٰذَا  mübteda olarak mahallen merfûdur. Müfred müzekker has ism-i mevsûl   الَّذ۪ي  haber olarak mahallen merfûdur. İsm-i mevsûlun sılası  كُنْتُمْ بِه۪ ‘dir. Îrabdan mahalli yoktur. 

كُنْتُمْ  nakıs, mebni mazi fiildir. İsim cümlesinin önüne geldiğinde, ismini ref haberini nasb eder.  تُمْ  muttasıl zamiri  كان ’nin ismi olarak mahallen merfûdur. 

بِه۪  car mecruru  تَدَّعُونَ  fiiline mütealliktir. Muzaf mahzuftur. Takdiri,  بإنذاره  (Onları korkutmakla) şeklindedir. 

تَدَّعُونَ  fiili  نَ ‘un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı fail olarak mahallen merfûdur. 

تَدَّعُونَ  fiili, sülâsî mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil iftiâl babındadır. Sülâsîsi دعو ’dir. İftial babının fael fiili  د ذ ز  olursa iftial babının  ت  si  د  harfine çevrilir.

İftiâl babı fiile mutavaat (dönüşlülük), ittihaz (edinmek, bir şeyi kendisi için yapmak), müşareket (ortaklık), izhar (göstermek), ihtiyar (seçmek), talep ve çaba göstermek manaları katar. İfteale kalıbı hem soyut hem somut anlamlı fiiller için kullanılır.
 

فَلَمَّا رَاَوْهُ زُلْفَةً س۪ٓيـَٔتْ وُجُوهُ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا


فَ , istînâfiyyedir. Şart üslubunda gelen terkipte  لَمَّا  edatı, حين (...dığı zaman) manasında şart anlamı da taşıyan zaman zarfıdır. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelam olan  رَاَوْهُ زُلْفَةً  şart cümlesi,  لَمَّا ’nın muzâfun ileyhidir.

Nahivcilere göre şart fiili olarak kullanılan mazi fiil gelecek zaman ifade eder. (Fâdıl Sâlih Samerrâî Tefsir, c. 2, s. 88.)

رَأوْهُ  fiili gelecek zaman olarak kullanılmıştır. Kesin gerçekleşeceğine dair maziye benzetilerek mazi sıygası olarak getirilmiştir. Tıpkı Nahl suresi 1. ayette geçen  أتى أمْرُ اللَّهِ sözündeki gibi. (Âşûr)

زُلْفَةً  kelimesi  رَاَوْهُ  fiilindeki mansub zamirin halidir. Hal, cümlede failin, mefulün veya her ikisinin durumunu bildiren lafızlardır. 

Haynûne manasındaki  لَمَّا  aslında şartının bilindiği durumlarda gelir ve şartla cevap arasındaki kuvvetli irtibatı ve tertipteki sürati ifade eder. (Muhammed Ebu Musa, Hâ-Mîm Sureleri Belâgî Tefsiri, Ahkâf/29, s. 424)

لَمَّا ; maziden önce ‘vakta ki,...dığı zaman’ manalarına gelen, cezmetmeyen, şart manalı zaman zarfıdır. Şart fiili de, cevap fiili de mazi veya mazi manalı olmalıdır. (Meral Çörtü, Cümle Kuruluşu ve Tercüme Tekniği)  

فَ  karinesi olmadan gelen cevap cümlesi  س۪ٓيـَٔتْ وُجُوهُ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا , müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Şart ve cevap cümlelerinden müteşekkil terkip, şart üslubunda faide-i haber ibtidaî kelamdır. Haber cümlesi yerine şart üslubunun tercih edilmesi, şart üslubunun daha beliğ ve etkili olmasındandır.

وُجُوهُ  için muzâfun ileyh konumunda olan cemi müzekker has ism-i mevsûl  الَّذ۪ينَ ‘nin sılası olan  كَفَرُوا  cümlesi, müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Mazi fiil sebata, temekkün ve istikrara işaret eder. (Halidî, Vakafât, S.107)

Zamir makamında  الَّذ۪ينَ كَفَرُوا ‘nin zikredilmesi, tahkir kastına matuf ıtnâb sanatıdır.

س۪ٓيـَٔتْ وُجُوهُ  ifadesinde kötü olmak, yüze isnad edilmiştir. Aslında kötü olan yüz değil yüzün sahibidir. Bu üslup, o kişinin durumunun kötülüğünü mübalağa için yapılan mecazî isnad sanatıdır. 

Ayet-i kerîmede izmar mahallinde izhar üslubu vardır. Siyâktan kimlerin yüzlerinin azabı gördüğü vakit kararacağı anlaşılmaktadır, yani  وُجُوهُ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا  ifadesi yerine  وُجُوهُهم getirilebilirdi. Ancak burada zamir yerine ism-i mevsûlün getirilmesiyle, inkârcılar tahkir edilmek/zemmedilmek istenmiştir. (Tahir Taşdelen, Mülk Suresi’nin Edebî Tahlili Ve Türkçe Kur’an Mealine Yansıması)

كَفَرُوا  kelimesinde müennesin müzekkere katılması yoluyla tağlîb sanatı vardır. 

“Ey iman edenler!” şeklindeki hitapların çoğunda kadınların erkeklere katılması yoluyla tağlîb vardır. (Prof. Dr. Ali Bulut, Belâgat)

 

 وَق۪يلَ هٰذَا الَّذ۪ي كُنْتُمْ بِه۪ تَدَّعُونَ

 

Cümle, atıf harfi  وَ  ile şartın cevabına atfedilmiştir. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır. Cümleler arasında manen ve lafzen mutabakat mevcuttur. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

ق۪يلَ  fiilinin mekulü’l-kavli olan  هٰذَا الَّذ۪ي كُنْتُمْ بِه۪ تَدَّعُونَ  cümlesi, mübteda ve haberden müteşekkil, sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır.

İsim cümleleri mübteda ve haberden oluşur. Zaman ifade etmez. Asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karinelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi) 

هٰذَا  müsnedün ileyh,  الَّذ۪ي  müsneddir.

Cümlede müsnedün ileyhin işaret ismiyle marife olması işaret edilenleri tazim ifade eder. İsm-i işaret, müsnedün ileyhi göz önüne koyarak onu net bir şekilde gösterip uzağı işaret eden özelliğiyle işaret edilenin önemini vurgular. 

Cehennemdeki azaba işaret eden  هٰذَا ‘da istiare vardır.

Bilindiği gibi işaret isimleri mahsus şeyler için kullanılır. Burada olduğu gibi aklî bir şeye işaret edildiğinde istiare oluşur. Câmi’ her ikisinde de “vücudun tahakkuku”dur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur’an Işığında Belâgat Dersleri Beyân İlmi)

Haber konumunda olan müfred müzekker has ism-i mevsûl  الَّذ۪ي ‘nin sılası olan  كُنْتُمْ بِه۪ تَدَّعُونَ  cümlesi, nakıs fiil  كَان ’nin dahil olduğu sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, lâzım-ı faide-i haber ibtidaî kelamdır. 

Müsnedin ism-i mevsûlle marife olması, bahsedilen konunun muhatap tarafından biliniyor olmasını belirtmesi yanında sıladaki habere dikkat çekme kastına matuftur.

Cümlede takdim-tehir sanatı vardır. Car mecrur  بِه۪ , konunun onunla ilgili olduğunu vurgulamak için amiline takdim edilmiştir. 

كَان ’nin haberi olan  تَدَّعُونَ ‘nin, muzari fiil cümlesi olarak gelmesi hükmü takviye, hudûs ve teceddüt ifade eder. Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.

Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi )

كَان ’nin haberinin muzari fiili olarak gelmesi, durumun yenilenerek tekrar ettiğine işaret eder. (Hâlidî, Vakafât, s.103)

كان ’nin haberinin muzari fiille gelmesi, geçmişte belirli bir süre devam edip biten eylemler ve geçmişte mûtat olarak yapılan, âdet haline gelmiş davranışlar olmak üzere iki manaya delalet eder. (Vecih Uzunoğlu, Arap Dilinde  كَانَ ’nin Fiili ve Kur'an’da Kullanımı, DEÜ İlahiyat Fak. Dergisi Sayı 41)

الَّذ۪ي - الَّذ۪ينَ  kelimeleri arasında iştikak cinası ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.

تَدَّعُونَ  kelimesinde müennesin müzekkere katılması yoluyla tağlîb sanatı vardır. 

“Ey iman edenler!” şeklindeki hitapların çoğunda kadınların erkeklere katılması yoluyla tağlîb vardır. (Prof. Dr. Ali Bulut, Belâgat)