Kalem Sûresi 28. Ayet

قَالَ اَوْسَطُهُمْ اَلَمْ اَقُلْ لَـكُمْ لَوْلَا تُسَبِّحُونَ  ...

Onların en akl-ı selim sahibi olanı, “Ben size ‘Rabbinizi tespih etseydiniz ya! dememiş miydim?” dedi.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 قَالَ dedi ق و ل
2 أَوْسَطُهُمْ orta yol üzere olanları و س ط
3 أَلَمْ
4 أَقُلْ ben demedim mi? ق و ل
5 لَكُمْ size
6 لَوْلَا gerekmez miydi?
7 تُسَبِّحُونَ tesbih etmeniz س ب ح
 

  Veseta وسط :

  Bir şeyin vasatı, birbirine eşit iki tarafı bulunan şeyler için ortası demektir. (Müfredat) 

  Kuran’ı Kerim’de  bir fiil ve üç farklı isim formunda toplam 5 kez geçmiştir. (Mu'cemu-l Mufehres)

  Türkçede kullanılan şekilleri vasat, vâsıta, vesait, tavassut ve mutavassıttır. (Kuranı Anlayarak Okuma Rehberi) 

 

قَالَ اَوْسَطُهُمْ اَلَمْ اَقُلْ لَـكُمْ لَوْلَا تُسَبِّحُونَ


Fiil cümlesidir.  قَالَ  fetha üzere mebni mazi fiildir.  اَوْسَطُهُمْ  fail olup lafzen merfûdur. Muttasıl zamir  هُمْ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.

Mekulü’l-kavli  اَلَمْ اَقُلْ لَـكُمْ لَوْلَا تُسَبِّحُونَ ‘dir. قَالَ  fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur. 

Hemze istifham harfidir.  لَمْ  muzariyi cezm ederek manasını olumsuz maziye çeviren harftir. 

اَقُلْ  sükun üzere meczum muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri  أنا ’dir.  لَكُمْ  car mecruru  اَقُلْ  fiiline mütealliktir.

Mekulü’l-kavli  لَوْلَا تُسَبِّحُونَ ’dir.  اَقُلْ  fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur.

لَوْلَا  cezmetmeyen şart edatıdır. Tahdid için  هلا  yani “değil mi?” manasındadır. (Âşûr)  

لَوْلَٓا  şart ilişkisi kurar. Şart olan olumsuz durum dolayısıyla cevabın bulunmadığını ifade eder. Türkçeye: ‘olmasaydı, olmamış olsa, …meseydi’ şeklinde tercüme edilmektedir. Gerçekleşmiş bir fiil ile gerçekleşmemiş bir fiil arasında ayrılmazlık ilişkisi (sebep-sonuç) kurar. (Abdullah Hacıbekiroğlu, Arap Dilinde Edatların Metinde Kurduğu Anlamsal İlişkiler, Doktora Tezi)  

تُسَبِّحُونَ  fiili  نَ ‘un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı fail olarak mahallen merfûdur.

 

قَالَ اَوْسَطُهُمْ اَلَمْ اَقُلْ لَـكُمْ لَوْلَا تُسَبِّحُونَ


Ayet istînâfiyye olarak fasılla gelmiştir. Fasıl sebebi kemâl-i ittisâldir. Cümle, müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

قَالَ  fiilinin mekulü’l-kavli olan  اَلَمْ اَقُلْ لَـكُمْ لَوْلَا تُسَبِّحُونَ  cümlesi, istifham üslubunda talebî inşâî isnaddır.

İstifham üslubunda gelmiş olmasına rağmen azarlama ve itirafa zorlama amacı taşıyan cümle mecaz-ı mürsel mürekkebdir. İstifhamda tecâhül-i ârif sanatı vardır.

اَقُلْ  fiilinin mekulü’l-kavli olan  لَوْلَا تُسَبِّحُونَ  cümlesinde  لَوْلَٓا  tahdid (تحضيض ) harfidir. Müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. 

قَالَ - اَقُلْ  fiillerii arasında iştikak cinası ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.

Ekseri ulemaya göre bu, "İstisna yapmalı, yani inşaallah demeli değil miydiniz?" demektir. Çünkü Allah Teâlâ bunları, istisna yapmadıkları için ayıplamıştır. "İnşaallah" demenin, tesbih olarak ifade edilmesi mümkündür. Zira tesbih, Allah Teâlâ'yı, her türlü eksiklik ve kötülükten tenzih etmekten, uzak olduğunu söylemekten ibarettir. Binaenaleyh eğer herhangi bir şey, Allah'ın iradesinin aksine var olacak olsaydı, bu, Allah'ın kudretinde bir noksanlığın olduğunu ifade ederdi. Dolayısıyla senin, "İnşallah" (eğer Allah dilerse...) demen, bu noksanlığın olmadığını ifade eder ve böylece bu, bir tesbih olmuş olur. Bil ki Kur'an'ın lafzı, bu kimselerin yemin ettiklerine, "inşaallah" demediklerine, isabetli olanlarının ise, onları "İnşallah" dememekten nehyettiğine ve onları ilâhi azaptan korkuttuğuna delalet etmektedir. İşte bundan ötürü, Cenab-ı Hak, hadisenin olup bitmesinden sonra, isabetli olanlarının, "Allah'ı tesbih etmeli değil miydiniz?" dediğini nakletmiştir. (Fahreddin er-Râzî)

Burada  اَوْسَطُ  "ortanca" demek değildir.  İbnü Cerir'in İbnü Abbas, Mücahid, Katade ve Dahhak'ten rivayet ederek açıkça belirttiği şekilde Bakara Suresi'nde ["Böylece sizi vasat bir ümmet kıldık."] (Bakara, 2/143) ayetinde vasat, adaletli manasına olduğu gibi burada da onun üstünlük ismi olarak en doğru, en haktanır, en hayırlı, başka bir tabirle ‘en ölçülü’ davranan demektir. Bundan dolayı bir toplum içinde baştan kıymeti bilinmemiş, söylediği dinlenmemiş bir şahsın kıymetini gösterir. (Elmalılı Hamdi Yazır)