Kalem Sûresi 29. Ayet

قَالُوا سُبْحَانَ رَبِّنَٓا اِنَّا كُنَّا ظَالِم۪ينَ  ...

Onlar, “Rabbimizi tesbih ederiz (yüceltiriz). Şüphesiz biz zalim kimseler imişiz” dediler.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 قَالُوا dediler ق و ل
2 سُبْحَانَ tesbih ederiz س ب ح
3 رَبِّنَا Rabbimizi ر ب ب
4 إِنَّا doğrusu biz
5 كُنَّا ك و ن
6 ظَالِمِينَ zulmedenlermişiz ظ ل م
 

قَالُوا سُبْحَانَ رَبِّنَٓا اِنَّا كُنَّا ظَالِم۪ينَ


Fiil cümlesidir.  قَالُوا  damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı fail olarak mahallen merfûdur. 

Mekulü’l-kavli  اِنَّا كُنَّا ظَالِم۪ينَ ’dir.  قَالُوا  fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur. 

سُبْحَانَ , mahzuf fiilin mef’ûlu mutlakıdır. Takdiri;  نسبح (tesbih ederiz) şeklindedir.

رَبِّ  muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur. Mütekellim zamiri  نَٓا  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.

اِنَّ  tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir, ismini nasb haberini ref eder.  نَا  mütekellim zamiri  اِنَّ ’nin ismi olarak mahallen mansubdur.  كُنَّا ’nın dahil olduğu isim cümlesi  اِنَّ ’nin haberi olarak mahallen merfûdur. 

كُنَّا  nakıs, mebni mazi fiildir. İsim cümlesinin önüne geldiğinde, ismini ref haberini nasb eder.  نَا  mütekellim zamiri  كُنَّا ’nın ismi olarak mahallen merfûdur. 

ظَالِم۪ينَ  kelimesi  كُنَّا ’nın haberi olup nasb alameti  ي ’dir. Cemi müzekker salim kelimeler harfle îrablanır. 

ظَالِم۪ينَ  kelimesi sülasi mücerredi  ظلم  olan fiilin ism-i failidir.

İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

 

قَالُوا سُبْحَانَ رَبِّنَٓا اِنَّا كُنَّا ظَالِم۪ينَ


Ayet istînâfiyye olarak fasılla gelmiştir. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Mazi fiil sebata, temekkün ve istikrara işaret eder. (Hâlidî, Vakafât, S.107)

İtiraziyye olarak fasılla gelen  سُبْحَانَ رَبِّنَٓا  cümlesi, takdiri  نسبّح (tenzih ederiz) olan mahzuf fiilin mef’ûlu mutlakı olarak mansubdur. İtiraz cümleleri ıtnâb babındandır. Bu takdire göre cümle, müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber, talebî kelamdır.

سُبْحَانَ رَبِّنَٓا  izafeti az sözle çok anlam ifade etmek amacına matuf, veciz bir ifadedir. Bu izafetle muzafun ileyh olan  ناَ  zamirinin ait olduğu kişiler, şeref kazanmıştır.

Sözü pekiştirme, yanlış anlamayı önleme, tenzih, dua ve tenbih gibi çeşitli gayelere binaen araya girmiş saplama bir cümle olan itiraz cümleleri ıtnâb babındandır. Ana cümlenin anlamına tesiri yoktur. 

سُبْحَانَ  masdarı, zaman ve faille kayıtlı olmaksızın mutlak olarak tesbîh fiilini ifade eder. Masdar, tesbih eden kişi olsa da olmasa da tesbîh fiiline ve istiğrak olarak bütün zamanlara delalet eder. Dolayısıyla mana şöyledir: “Allah, tesbih eden olsun ya da olmasın daima tesbihi hak edendir. (Fâdıl Sâlih Samerrai, Beyanî Tefsir Yolu c. 1, s. 275)

قَالُوا  fiilinin mekulü’l-kavli olan  اِنَّا كُنَّا ظَالِم۪ينَ  cümlesi,  اِنَّ  ile tekid edilmiş sübut ifade eden isim cümlesi, lâzım-ı faide-i haber inkârî kelamdır. 

اِنَّ ‘nin haberi olan  كَانَ ’nin dahil olduğu isim cümlesi, lâzım-ı faide-i haber ibtidaî kelamdır.  كَانَ ’nin haberi olan  ظَالِم۪ينَ , ism-i fail kalıbıyla gelerek istimrar işaret etmiştir. 

كَان ’nin haberi isminin içine karışır ve adeta onun mahiyetinden bir cüz olur. (Muhammed Ebu Musa, Hâ-Mîm Sureleri Belâğî Tefsiri, Duhan/36, C. 5, s.124)

Ayetteki itiraz cümlesi ve mekulü’l-kavl, haber üslubunda gelmiş olmasına rağmen dua manası taşıdığı için, muktezâ-i zâhirin hilafına olarak, mecaz-ı mürsel mürekkebdir.

كَان ’nin haberi isminin içine karışır ve adeta onun mahiyetinden bir cüz olur. (Muhammed Ebu Musa, Hâ-Mîm Sureleri Belâgî Tefsiri 5, Duhan s.124)

İsim cümleleri zamandan bağımsız sübut ifade ederler. Asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa  asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karinelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur’an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

[Rabbimizi tesbih ederiz] diyerek Allah’ı tesbih ettiler ve O’nu zulümden, her türlü çirkin şeyden tenzih ettiler. Sonra iyiliği esirgemekle ve “Allah dilerse” demeyi terk etmekle zulmettiklerini itiraf ettiler. (Keşşâf)