وَلَمْ اَدْرِ مَا حِسَابِيَهْۚ
Kişinin amel defterinin sol tarafından verilmesi onun dünya hayatında Allah’ın emrine uygun hareket etmediğini, dürüst ve erdemli bir hayat yaşamadığını, dolayısıyla sicilinin bozuk olduğunu gösterir. Bu durumdaki biri dünyada yaptıklarını amel defterinde görünce kendisinin cezalandırılacağını anlar, bu sebeple amel defterinin kendisine verilmesini ve içinde yazılmış olanları görmek istemez, ölümle her şeyin bitmiş olmasını temenni eder. Böyle bir temenni orada bir işe yaramayacağı gibi, dünyada helâl haram demeden biriktirmiş olduğu malı da kendisine verilecek cezayı önlemeyecektir. Artık mal, mülk, saltanat, makam, güç vb. dünyaya ait ne varsa hepsi yok olup gitmiş, sadece insanın olumlu veya olumsuz inanç ve amelleri kalmıştır.
Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 447وَلَمْ اَدْرِ مَا حِسَابِيَهْۚ
Fiil cümlesidir. وَ atıf harfidir. لَمْ muzariyi cezm ederek manasını olumsuz maziye çeviren harftir.
اَدْرِ illetli harfin hazfıyla meczum muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ‘dir. مَا حِسَابِيَهْ cümlesi amili اَدْرِ olan fiilin iki mef’ûlü yerinde olup mahallen mansubdur. اَدْرِ bilmek anlamında kalp fiillerindendir.
Kalp fiilleri (iki mef’ûl alan fiiller); bir mef’ûl ile manası tamamlanamayıp ikinci mef’ûle ihtiyaç duyan fiillerdir. Bu fiiller isim cümlesinin önüne gelirler, mübteda ve haberi iki mef’ûl yaparak nasb ederler. 3 gruba ayrılırlar:
1. Bilmek manasında olanlar.
2. Sanmak manası ifade edenler, kesine yakın bilgi ifade ederler. “Sanmak, zannetmek, saymak, kendisine öyle gelmek” gibi manalara gelir.
3. Değiştirme manası ifade edenler. Aynı anlama gelmedikleri halde görevleri itibariyle onlara benzerliklerinden kalp fiilleri adı altına girmişlerdir.
Değiştirme manasına gelen fiiller ‘etti, yaptı, kıldı, edindi, dönüştürdü, değişik bir hale getirdi’ gibi manalara gelir.
Bilgi ve zan fiillerinden sonra bazen اَنَّ ’li ve اَنْ ’li cümleler gelir, bu cümleler iki mef’ûl kabul edilir. Bilmek, sanmak ve değiştirme manasına gelen bu fiiller 3 şekilde gelebilir: 1) İki mef’ûl alanlar, 2) İki mef’ûlünü masdar-ı müevvel cümlesi olarak alanlar, 3) İki mef’ûlü hazif olanlar. Kalp fiilleri iki mamûlü arasında olduğunda amel etmeleri de etmemeleri de caizdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
مَا istifham ismi mübteda olarak mahallen merfûdur. حِسَابِيَهْ haber olup mukadder damme ile merfûdur. Mütekellim zamiri ي muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. ـه sekte içindir.
Hâ-i sekte: Kelimenin aslından olmayan, müstakil bir anlam da taşımayan, yalnız bulunduğu kelimenin son harfinin harekesini korumak için bazı kelime sonlarında görülen ( ـه ) harflerine denir.
Kıraat imamları,Kur’an-ı Kerim’de yedi kelimenin sonlarında bulunan hâ-i sektelerin;
A. Vakıf halinde sakin olarak okunması konusunda ittifak etmişlerdir. O halde bu örneklerin bulunduğu yerlerde, diğer kelime sonlarındaki sakin harfler gibi vakıf yapılmalıdır.
B. Vasıl halinde ise bu harflerin okunup okunmaması konusunda ihtilaf etmişlerdir.
Kıraat imamımız İmam-ı Asım, bu yedi kelimenin tamamında vakıf ve vasıl halinde hâ-i sekteleri, sakin olarak okumuştur.
Bu yedi kelime şunlardır: Bakara, 259. ayette: لمْ يَتسَنّهْ / En’am, 90. ayette: إقْتدِهْ / Hâkka; 19, 25 . ayetlerde: كِتابيَهْ / Hâkka; 20, 26. ayetlerde: حسابيَهْ / Hâkka, 28. ayette: ماليَهْ / Hâkka, 29. ayette: سلْطانِيَهْ / Kâria, 10. ayette: ما هِيَهْ
وَلَمْ اَدْرِ مَا حِسَابِيَهْۚ
Ayet atıf harfi وَ ‘la önceki ayetteki لَيْتَ ‘nin haberi olan لَمْ اُو۫تَ كِتَابِيَهْ cümlesine atfedilmiştir. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır. Cümleler arasında manen ve lafzen mutabakat mevcuttur.
Menfi muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. Muzari fiil cümleye hudûs, teceddüt ve istimrar anlamları katmıştır. Ayrıca muzari fiilde muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek dikkatini artıran tecessüm özelliği vardır.
Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
مَا حِسَابِيَهْ cümlesi اَدْرِ fiilinin iki mef’ûlü yerindedir. İstifham harfi مَا , mübteda olarak mahallen merfûdur. حِسَابِيَهْ haberdir. İstifham üslubunda talebî inşâî isnaddır.
حِسَابِيَهْ izafetinde يَ muzâfun ileyh, ه fasılaya riayet için gelen sükut harfidir. (Yani ha sesi üzere durulsun diye) Bu harflerin hakkı, durulduğunda var olup geçildiğinde düşmesidir; ancak bu harfler Mushaf hattında var olduğu için durmanın tercih edilmesi güzel görülmüştür. Bununla birlikte, geçerek okuyup bu harflerin düşürülmesinde bir sakınca olmadığı da söylenmiştir. İbn Muhaysın bu kelimeleri ه olmaksızın يَ harfinin iskanıyla okumuştur. Bir grup kurra ise bu kelimeleri Mushaf hattına uyarak geçerken de dururken de ه ’yı ispatla okumuştur. (Keşşâf, Hakka/19)
Ayetteki لَمْ اَدْرِ ifadesi, "Bu, hesabının ne olduğunu bilmiyorum; çünkü bu, olmuş bitmiş bir şeydir. Benim bu hesap hususunda bir katkım bir dahlim söz konusu değildir. Bütün bunların hepsi, benim aleyhimedir" demektir. (Fahreddin er-Râzî, Âşûr)