Hâkka Sûresi 28. Ayet

مَٓا اَغْنٰى عَنّ۪ي مَالِيَهْۚ  ...

“Malım bana hiçbir yarar sağlamadı.”
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 مَا hiçbir
2 أَغْنَىٰ yarar sağlamadı غ ن ي
3 عَنِّي bana
4 مَالِيَهْ malım م و ل
 

Kişinin amel defterinin sol tarafından verilmesi onun dünya hayatında Allah’ın emrine uygun hareket etmediğini, dürüst ve erdemli bir hayat yaşamadığını, dolayısıyla sicilinin bozuk olduğunu gösterir. Bu durumdaki biri dünyada yaptıklarını amel defterinde görünce kendisinin cezalandırılacağını anlar, bu sebeple amel defterinin kendisine verilmesini ve içinde yazılmış olanları görmek istemez, ölümle her şeyin bitmiş olmasını temenni eder. Böyle bir temenni orada bir işe yaramayacağı gibi, dünyada helâl haram demeden biriktirmiş olduğu malı da kendisine verilecek cezayı önlemeyecektir. Artık mal, mülk, saltanat, makam, güç vb. dünyaya ait ne varsa hepsi yok olup gitmiş, sadece insanın olumlu veya olumsuz inanç ve amelleri kalmıştır.

Kaynak :  Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 447
 

مَٓا اَغْنٰى عَنّ۪ي مَالِيَهْۚ


Fiil cümlesidir.  مَٓا  nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır.  اَغْنٰى  elif üzere mukadder fetha ile mebni mazi fiildir.  عَنّ۪ي  car mecruru  اَغْنٰى  fiiline mütealliktir.  مَالِيَهْ  fail olup  ى üzere mukadder damme ile merfûdur. Mütekellim zamiri  ى  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.  ه  sekte içindir. 

Hâ-i sekte: Kelimenin aslından olmayan, müstakil bir anlam da taşımayan, yalnız bulunduğu kelimenin son harfinin harekesini korumak için bazı kelime sonlarında görülen ( ـه ) harflerine denir.

Kıraat imamları, Kur’an-ı Kerim’de yedi kelimenin sonlarında bulunan hâ-i sektelerin;

A. Vakıf halinde sakin olarak okunması konusunda ittifak etmişlerdir. O halde bu örneklerin bulunduğu yerlerde, diğer kelime sonlarındaki sakin harfler gibi vakıf yapılmalıdır.

B. Vasıl halinde ise bu harflerin okunup okunmaması konusunda ihtilaf etmişlerdir.

Kıraat imamımız İmam-ı Asım, bu yedi kelimenin tamamında vakıf ve vasıl halinde hâ-i sekteleri, sakin olarak okumuştur.

Bu yedi kelime şunlardır: Bakara, 259. ayette:  لمْ يَتسَنّهْ / En’am, 90. ayette:  إقْتدِهْ / Hâkka; 19, 25 . ayetlerde:  كِتابيَهْ / Hâkka; 20, 26. ayetlerde: حسابيَهْ / Hâkka, 28. ayette: ماليَهْ / Hâkka, 29. ayette: سلْطانِيَهْ  / Kâria, 10. ayette: ما هِيَهْ

 

مَٓا اَغْنٰى عَنّ۪ي مَالِيَهْۚ

 

Ayet beyanî istînâf veya ta’liliyye olarak fasılla gelmiştir. Fasıl sebebi, şibh-i kemâl-i ittisâldir.

Menfi mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. 

Cümlede takdim-tehir sanatı vardır.  اَغْنٰى  fiiline müteallik olan  عَنّ۪ي  car mecruru durumun ona has olduğunu vurgulamak için fail olan  مَالِيَهْۚ ‘ya takdim edilmiştir.

Bu cümlede fiil  لم  ile değil,  ما  ile olumsuzlanmıştır. Çünkü bu harf daha kuvvetlidir.  ما فعل  sözü  لقد فعل  cümlesini لم يفعل   sözü  فعل  cümlesini olumsuzlar.  ما  harfi, mazi fiili olumsuzladığı zaman kasemin cevabı menzilindedir. (Sibeveyhî, Kitap ve Samerrâî, Tefsir, c. 2, s. 262, Yasin/69)

مَٓا  olumsuzluk bildirir veya yadırgama anlamında bir sorudur; yani sahip olduğum o bolluğu, zenginliği hangi şey benden aldı, götürdü! demektir. (Keşşaf)

مَالِيَهْۚ  izafetinde  يَ  muzâfun ileyh, هْۚ  fasılaya riayet için gelen sükut harfidir. (Yani ha sesi üzere durulsun diye) Bu harflerin hakkı, durulduğunda var olup geçildiğinde düşmesidir; ancak bu harfler Mushaf hattında var olduğu için durmanın tercih edilmesi güzel görülmüştür. Bununla birlikte, geçerek okuyup bu harflerin düşürülmesinde bir sakınca olmadığı da söylenmiştir. İbn Muhaysın bu kelimeleri hâ olmaksızın ya harfinin iskanıyla okumuştur. Bir grup kurra ise bu kelimeleri Mushaf hattına uyarak geçerken de dururken de ha’yı ispatla okumuştur. (Keşşâf, Hakka/19)

‘Fayda vermedi’ diye manalandırılan  مَٓا اَغْنٰى  terkibi, Keşşaf tefsirinde inkâr anlamı taşıyan bir soru olarak algılanmış ve: ”Bana ait olan zenginlik, bana ne fayda verir ki? Ömrümü onun uğrunda feda edip, tükettim," şeklinde açıklamıştır. Bunun anlamı şudur: Dünyada topladığım mallar, azaba karşı hiç bir fayda vermedi. Benden azabı gidermedi. Bana fayda vermek şöyle dursun, ahiretten alıkoydu ve zarar verdi. (Rûhu’l Beyân, Âşûr)