Hâkka Sûresi 30. Ayet

خُذُوهُ فَغُلُّوهُۙ  ...

(Allah, şöyle der:) “Onu yakalayıp bağlayın.”
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 خُذُوهُ tutun onu ا خ ذ
2 فَغُلُّوهُ bağlayın onu غ ل ل
 
Amel defteri solundan verilen kimsenin hesabı görüldükten sonra Allah Tealâ görevli meleklere o günahkârın ellerini boynuna bağlayıp cehenneme götürmelerini, sonra da suçlulara ait uzun zincirdeki yerine bağlanmalarını emreder. Müfessirler “Sonra da onu yetmiş arşın uzunluğunda bir zincire dizin!” meâlindeki 32. âyette geçen sayıyı çokluktan kinaye olarak yorumlamışlardır (bk. Râzî, XXX, 114). Âhiret hayatı gayb âleminden olduğu için Allah orası ile ilgili bilgileri dünyadaki kullarına temsilî olarak anlatmaktadır. Râzî, bunun benzeri başka bir âyetin (bk. İbrâhim 14/49) tefsirinde bu tür ifadelerin, günahkârların kendi eylem ve eğilimlerini, sonuç olarak öte dünyada topluca içine düşecekleri genel umutsuzluğu dile getiren bir mecaz olduğunu ileri sürmüştür (XIX, 148; Esed, II, 512). 33-34. âyetler günahkârın zincire vurulmasının sebebini açıklamaktadır ki o da Allah’a inanmaması ve yoksula yedirmeyi teşvik etmemesi, yani bencil duygularını aşarak başkalarının sıkıntılarını paylaşma olgunluğunu sergileyememesidir. Yoksulu gözetme konusundaki duyarsızlığın, kişinin zincirlere vurulmasının ana sebeplerinden biri olarak Allah’a inançsızlığın hemen ardından zikredilmesi, İslâm’ın paylaşmaya, sosyal adalete verdiği önemi gösterir. 35. âyet, inkârcılara âhirette yardım veya şefaat edecek hiç kimsenin bulunmayacağına, dünyada kendilerine yardım edip menfaat sağlayan dostların da kendileri için hiçbir şey yapamayacaklarına, bu sebeple dünyada yaptıklarına pişman olup ümitsizliğe kapılacaklarına işaret etmektedir. “Yananların akıntısı” diye tercüme ettiğimiz 36. âyetteki gıslîn kelimesine müfessirler, “cehennemliklerin yediği bir bitki, en kötü yemek, cehennemliklerin yanan bedenlerinden akan akıntı” mânalarını vermişlerdir (bk. Şevkânî, V, 328). İbn Abbas gıslîn kelimesinin ne anlama geldiğini bilmediğini ifade etmiştir (bk. Râzî, XXX, 116). 36-37. âyetler dünyada Allah’a isyan edenlerin âhiretteki beslenmelerinin bile azap olduğunu göstermektedir. 
 

خُذُوهُ فَغُلُّوهُۙ


Fiil cümlesidir.  خُذُوهُ  fiili  نَ ‘un hazfıyla mebni emir fiildir. Zamir çoğul وَ ’ı fail olarak mahallen merfûdur. Muttasıl zamir  هُ  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur. 

غُلُّوهُ  atıf harfi  ف  ile makabline matuftur. 

فَغُلُّوهُ  fiili  نَ ‘un hazfıyla mebni emir fiildir. Zamir çoğul وَ ’ı fail olarak mahallen merfûdur. Muttasıl zamir  هُ  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur.
 

خُذُوهُ فَغُلُّوهُۙ


Ayet, takdiri  يُقالُ (Denir) olan mukadder sözün mekulü’l kavlidir. Bu takdire göre cümle müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Mekulü’l-kavl olan  خُذُوهُ , emir üslubunda talebî inşâî isnaddır. 

Hitap, azab ile görevli zebanileredir. Mekulü’l-kavlin müteallakının hazfi, îcâz-ı hazif sanatıdır.

Aynı üslupta gelen  فَغُلُّوهُ  cümlesi, atıf harfi  فَ  ile makabline atfedilmiştir. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır. Cümleler arasında manen ve lafzen mutabakat mevcuttur.

Emir üslubunda talebî inşaî isnaddır.

Bu ve bundan sonraki emirler, yüce Allah'ın zebânilere verdiği emirlerdir. O kimsenin ağzından o işe yaramayan mal ve saltanata söyleniyormuş gibi hikâye tarzında gizli bir "dedi" sözüyle söylenmiştir. (Elmalılı)

خُذُوهُ فَغُلُّوهُۙ  Rabbine isyan eden bu adamı yakalayın, ellerini demir bukağı ile boynuna toplayıp bağlayın. Başı hareket etmesin, buyurur.

Fıkıhta, bir adamın kölesinin ellerini boynuna bağlaması, mekruh sayılmıştır. Çünkü bu cehennem ehlinin cezasıdır. (Rûhu’l Beyân, Âşûr)