قَالَ فَبِمَٓا اَغْوَيْتَن۪ي لَاَقْعُدَنَّ لَهُمْ صِرَاطَكَ الْمُسْتَق۪يمَۙ
Şeytan insanları, dinî ve dünyevî bakımdan en doğru ve en güzel yaşayış tarzı demek olan “sırât-ı müstakîm”den saptıracağına ant içmiş; Allah ise bu şekilde kötü niyet taşıyan ve kötü planlar peşinde olan şeytanı “yerilmiş ve kovulmuş” bir mahlûk sayarak bulunduğu makamdan uzaklaştırmıştır. Bu durum, İblîs’in Allah’a isyan etmesinin bir sonucu olduğu kadar, insanları kıskanıp onlar hakkında kötü emeller beslemesinin de bir cezasıdır. Nitekim buradaki âyetlerde şeytanın kovulduğuna ilişkin buyruk da iki defa zikredilmiştir. Şu halde insanları kıskanıp onlar hakkında zararlı fikirler taşımak, huzur ve mutluluklarını bozacak planlar peşinde olmak şeytanî bir niyet ve davranış olup Allah katında çok ağır cezaî sonuçlar doğuracaktır.
Kaynak : Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: 2 Sayfa: 507-508
Resul-i Ekrem şöyle buyurdu:” Şeytan ‘Ya Rabbi! İzzetine yemin ederim ki, Kullarin can taşıdığı sürece onları azdiracagim’ dedi. Bunun üzerine Allah teâlâ da ‘İzzetin ve celâlim hakkı için onlar Benden bağışlanma diledikleri sürece Ben de onlari bagislayacagim’ buyurdu.”
(Ahmed b. Hanbel ,Müsned ,III ,29,41,76;Ebu Ya’la ,el-Müsned[Esed],III,458,530).
(Ayet ve hadislerle açıklamalı KUR’AN-I KERİM MEALİ
PROF. DR. MEHMET YAŞAR KANDEMİR
قَالَ فَبِمَٓا اَغْوَيْتَن۪ي لَاَقْعُدَنَّ لَهُمْ صِرَاطَكَ الْمُسْتَق۪يمَۙ
Fiil cümlesidir. قَالَ fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو’dir. Mekulü’l-kavli şart ve cevabıdır.
فَ mukadder şartın cevabının başına gelen rabıta veya fasiha harfidir. Takdiri, إن أنظرتني فأنا أقسم بإغوائك (Eğer bana mühlet verirsen yemin ederim ki seni aldatacağım) şeklindedir.
مَٓا ve masdar-ı müevvel, بِ harf-i ceriyle birlikte mahzuf أقسم fiiline müteallıktır. اَغْوَيْتَن۪ي sükun üzere mebni mazi fiildir. Muttasıl zamir تَ fail olarak mahallen merfûdur. Sonundaki نِ vikayedir. Mütekellim zamiri ي ise mef’ûlun bih olup mahallen mansubtur.
لَ kasemin cevabına gelen muvattie harfidir. اَقْعُدَنَّ fiilinin sonundaki نَّ, tekid ifade eden nûn-u sakiledir.
اَقْعُدَنَّ fetha üzere mebni muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri انا ’dir.
Tekid nun’ları bitiştikleri fiile istikbal manası kazandıran bir edatın veya durumun bulunması halinde muzari fiilin sonuna gelirler. (Soru, arz, tekid lamı, ummak, teşvik, nehiy, temenni ve yemin gibi.)
لَهُمْ car mecruru اَقْعُدَنَّ fiiline müteallıktır. صِرَاطَكَ mekân zarfı, اَقْعُدَنَّ fiiline müteallıktır. Muttasıl zamir كَ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. الْمُسْتَق۪يمَ kelimesi صِرَاطَكَ’nin sıfatıdır.
الْمُسْتَق۪يمَ sülâsî mücerrede üç harf ilave edilerek mezid yapılan istif’al babından ism-i failidir.
İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
اَغْوَيْتَن۪ي fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. İf’âl babındadır. Sülâsîsi غوي’dır.
İf’âl babı fiille tadiye (geçişlilik) kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar. Bazen de fiilin mücerret manasını ifade eder.
قَالَ فَبِمَٓا اَغْوَيْتَن۪ي لَاَقْعُدَنَّ لَهُمْ صِرَاطَكَ الْمُسْتَق۪يمَۙ
İstînâfiyye olarak fasılla gelen ayet, müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
قَالَ fiilinin mekulü’l-kavli olan فَبِمَٓا اَغْوَيْتَن۪ي لَاَقْعُدَنَّ لَهُمْ cümlesi mahzuf şartın cevabıdır. Mahzufla birlikte cümle şart üslubunda haberî isnaddır. Faide-i haber inkârî kelamdır.
Mahzuf şartın cevabı, kasem üslubunda gayrı talebî inşâî isnaddır.
Mecrur mahaldeki masdar harfi مَٓا, kasem harfi بِ ile birlikte, takdiri أقسم olan, kasem fiiline müteallıktır. بِ harfinin sebebiyye olduğu da söylenmiştir.
لَاَقْعُدَنَّ لَهُمْ صِرَاطَكَ الْمُسْتَق۪يمَۙ cümlesi kasemin cevabıdır. لَ ve نَّ ile tekid edilmiş fiil cümlesi, faide-i haber inkârî kelamdır.
صِرَاطَ için sıfat olan الْمُسْتَق۪يمَۙ dolayısıyla cümlede ıtnâb sanatı vardır.
Burada İblis Allah’a suç isnad etmektedir.
Dosdoğru yoluna oturma tabirinde istiare vardır. صِرَاطَ (yol) kelimesi Allah’ın hem dünya hem de ahiret kurtuluşuna vesile kıldığı dinden kinayedir. صِرَاطَكَ (senin yolun) buyurulması dinin Allah Teâlâ’nın rızasına ve sevabına götüren cennet ve nimetlere ulaştıran yol gibi olmasındandır. Sanki İblis hileleri, tuzakları, entrikaları ve fısıldamaları ile din yoluna yönelen herkesi saptırmak, ona gelen herkes geri çevirmek için yol üzerine oturmaya ahdetmiştir. Böylece bu yola gidenleri korkutup döndürmek, hedeflerinden saptırmak amacıyla yollardan birinin bir noktasına oturan kimseye benzetilmiştir. Ayrıca bu ifadede على harfi hazfedilmiş, beliğ bir üslup olmuştur.
[Beni azdırmana karşılık] yani senin beni azdırmış olman sebebiyle [ben de onları azdırmak için çörekleneceğim!] Allah’ın İblis’i azdırması; ona azmasına sebep olan şeyi yani Âdem’e secde etmeyi emretmiş, onu bununla mükellef tutmuş olması, onun da hem zâtî olarak hem de konum itibariyle kendisinden de Âdem’den daha faziletli olan melekler gibi sebat edememiş olmasıdır. (Keşşâf)
İblis, dileğinin kabulünü gördükten sonra, o uzun ömrünü tövbe ve şükür ile kurtuluşa kullanacak yerde şöyle dedi: Öyleyse beni azıtman, azdırma ve saptırmama izin vermen hakkı için elbette ben onlar için o Adem cinsini azıtmak için senin doğru yoluna oturacağım. Sana, senin nimetine götüren iman, İslâm ve doğruluk yolunu kesip pusuya duracağım. (Elmalılı)
Bundan murad, İblis’in ifsadına devam edeceği ve bundan bir an olsun vazgeçmeyeceğidir. İşte bu manadan ötürü İblis, “oturma” tabirini kullanmıştır. Çünkü bir işi iyice tamamlamak isteyen kimse, o işi bitirinceye kadar başında oturur. Böylece onun maksadını tamamlaması mümkün olmuş olur. İblis’in ifsadına devam etmesi ise aralıksız vesvese vermesidir. (Fahreddin er-Râzî)