فَكَذَّبُوهُ فَاَنْجَيْنَاهُ وَالَّذ۪ينَ مَعَهُ فِي الْفُلْكِ وَاَغْرَقْنَا الَّذ۪ينَ كَذَّبُوا بِاٰيَاتِنَاۜ اِنَّهُمْ كَانُوا قَوْماً عَم۪ينَ۟
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | فَكَذَّبُوهُ | O’nu yalanladılar |
|
2 | فَأَنْجَيْنَاهُ | biz de kurtardık |
|
3 | وَالَّذِينَ | o kimseleri |
|
4 | مَعَهُ | O’nunla berebar |
|
5 | فِي | bulunanları |
|
6 | الْفُلْكِ | gemide |
|
7 | وَأَغْرَقْنَا | ve boğduk |
|
8 | الَّذِينَ | kimseleri |
|
9 | كَذَّبُوا | yalanlayanları |
|
10 | بِايَاتِنَا | ayetlerimizi |
|
11 | إِنَّهُمْ | çünkü onlar |
|
12 | كَانُوا | idiler |
|
13 | قَوْمًا | bir kavim |
|
14 | عَمِينَ | kör |
|
Hz. Nûh’un risâlet görevini eksiksiz yerine getirmesine ve içten çabalarına rağmen, kavminin büyük çoğunluğu onu yalancılıkla suçlamakta direndiler ve bunun dünyadaki cezasını büyük tufanda helâk edilerek gördüler (tûfan hakkında bilgi için bk. Hûd 11/36-49).
Kaynak : Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: 2 Sayfa: 543
فَكَذَّبُوهُ فَاَنْجَيْنَاهُ وَالَّذ۪ينَ مَعَهُ فِي الْفُلْكِ وَاَغْرَقْنَا الَّذ۪ينَ كَذَّبُوا بِاٰيَاتِنَاۜ
Fiil cümlesidir. فَ istînafiyyedir. كَذَّبُوهُ damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur.
Muttasıl zamir هُ mef’ûlun bih olarak mahallen mansubtur.
فَ atıf harfidir. اَنْجَيْنَاهُ sükun üzere mebni mazi fiildir. Muttasıl zamir نَٓا fail olarak mahallen merfûdur.
Muttasıl zamir هُ mef’ûlun bih olarak mahallen mansubtur.
Cemi müzekker has ism-i mevsûl, atıf harfi وَ ’la اَنْجَيْنَاهُ ‘deki mef’ûle matuf olup mahallen mansubtur.
Mekân zarfı مَعَ , mahzuf sılaya müteallıktır. Muttasıl zamir هُ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
فِي الْفُلْكِ car mecruru mahzuf sılaya müteallıktır.
وَ atıf harfidir. اَغْرَقْنَا sükun üzere mebni mazi fiildir. Muttasıl zamir نَٓا fail olarak mahallen merfûdur.
Cemi müzekker has ism-i mevsûl الَّذ۪ينَ , mef’ûlun bih olarak mahallen mansubtur. İsm-i mevsûlun sılası كَذَّبُوا بِاٰيَاتِنَاۜ ’dur. Îrabtan mahalli yoktur.
كَذَّبُوا damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur.
بِاٰيَاتِنَا car mecruru كَذَّبُوا fiiline müteallıktır. Mütekellim zamiri نَا , muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
كَذَّبُوا fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil tef’il babındadır. Sülâsîsi كذب ‘dir.
Bu bab fiile, çokluk (fiilin, failin veya mef'ûlun çokluğu), bir tarafa yönelme, mef'ûlu herhangi bir vasfa nispet etmek, gidermek, bir terkibi kısaltmak, eylemin belli bir zaman diliminde meydana gelmesi, özneyi fiilin türediği şeye benzetmek, sayruret, isimden fiil türetmek, hazır olmak, bir şeyin aralıklarla tekrarlanması manalarını katar. Tef’il babının en yaygın anlamı teksirdir.
اِنَّهُمْ كَانُوا قَوْماً عَم۪ينَ۟
İsim cümlesidir. اِنَّ tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir. İsmini nasb haberini ref eder.
هُمْ zamiri, اَنَّ ’nin ismi olarak mahallen mansubtur. اَنَّ ’nin haberi ise كَانُوا ’nun dahil olduğu isim cümlesi olup mahallen merfûdur.
كَانَ isim cümlesinin önüne geldiğinde ismini ref haberini nasb eder. كَانُوا damme üzere mebni nakıs fiildir. كَانُوا ’nun ismi, cemi müzekker olan و muttasıl zamir olarak mahallen merfûdur.
قَوْماً kelimesi كَانُوا ’nun haberi olup lafzen mansubtur. عَم۪ينَ۟ kelimesi قَوْماً ‘in sıfatı olarak nasb alameti ي ’dir. Cemi müzekker salim kelimeler, ي ile nasb olurlar.فَكَذَّبُوهُ فَاَنْجَيْنَاهُ وَالَّذ۪ينَ مَعَهُ فِي الْفُلْكِ وَاَغْرَقْنَا الَّذ۪ينَ كَذَّبُوا بِاٰيَاتِنَاۜ
فَ istînâfiyyedir. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. Aynı üsluptaki فَاَنْجَيْنَاهُ cümlesi de bu cümleye tezâyüf nedeniyle atfedilmiştir.
فَاَنْجَيْنَاهُ fiilinin mef’ûlüne matuf olan has ism-i mevsûl الَّذ۪ينَ ‘nin sılası mahzuftur. مَعَهُ فِي الْفُلْكِ , mahzuf sılaya müteallıktır. Sılanın hazfi, îcâz-ı hazif sanatıdır. Mevsûlde müphem yapısı nedeniyle tevcih sanatı vardır.
Yine mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelam olan …وَاَغْرَقْنَا cümlesi, فَاَنْجَيْنَاهُ cümlesine matuftur. Atıf sebebi tezâyüftür.
اَنْجَيْ fiili ifâl babından olup zorluktan ve sıkıntıdan kurtarma konusunda نَجَّي fiilinden daha hızlı olan durumlarda kullanılır. (Fâdıl Sâlih Sâmerrâî, Kur’ân Kelimelerinin Sırlı Dünyası, S. 113)
اَنْجَيْنَاهُ - اَغْرَقْنَا kelimeleri arasında tıbâk-ı îcab sanatı vardır.
وَاَغْرَقْنَا fiilinin mef’ûlü konumundaki has ism-i mevsûl الَّذ۪ينَ ’nin sılası olan كَفَرُوا müspet mazi fiil sıygasında gelerek sübuta, temekkün ve istikrara işaret etmiştir. . Faide-i haber ibtidaî kelamdır.
بِاٰيَاتِنَٓا izafetinde Allah Teâlâ’ya ait zamire muzâf olan اٰيَاتِ şan ve şeref kazanmıştır.
الَّذ۪ينَ kelimeleri arasında tam cinas ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatı vardır.
فَكَذَّبُوهُ - كَذَّبُوا kelimeleri arasında iştikak cinası ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.
اِنَّهُمْ كَانُوا قَوْماً عَم۪ينَ۟
Fasılla gelen cümle beyanî istînaftır. Fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldir.
اِنَّ ile tekid edilmiş isim cümlesi, faide-i haber inkârî kelamdır. اِنَّ ’nin haberi olan
كَانُوا قَوْماً عَم۪ينَ cümlesi, كان ’nin dahil olduğu isim cümlesidir. Faide-i haber ibtidaî kelamdır.
قَوْماً için sıfat olan عَم۪ينَ۟ dolayısıyla cümlede ıtnâb sanatı vardır.
Ayetin bu son cümlesi ta’liliyyedir. Ta’lil cümleleri ıtnâb sanatıdır.
Ayette, kurtarmanın boğulmadan önce zikredilmesi, kurtarmayı hemen haber vermek, ilâhî rahmetin gazaptan önce geldiğini bildirmek içindir. (Ebüssuûd, Âşûr)
Bu عَم۪ينَ۟, tabiri عامي şeklinde okunur. عمي ile عامي arasındaki fark, عمي kelimesinin mevcut ve devamlı olan bir körlüğe; عامي kelimesinin ise sonradan ortaya çıkan bir körlüğe delalet etmesidir. Hiç şüphe yok ki onların körlüğü sabit ve köklü bir körlük idi. (Keşşâf)