A'râf Sûresi 65. Ayet

وَاِلٰى عَادٍ اَخَاهُمْ هُوداًۜ قَالَ يَا قَوْمِ اعْبُدُوا اللّٰهَ مَا لَكُمْ مِنْ اِلٰهٍ غَيْرُهُۜ اَفَلَا تَتَّقُونَ  ...

Âd kavmine de kardeşleri Hûd’u peygamber olarak gönderdik. Onlara, “Ey kavmim! Allah’a kulluk edin. Sizin için O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. Allah’a karşı gelmekten sakınmaz mısınız?” dedi.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَإِلَىٰ ve (gönderdik)
2 عَادٍ Ad(kavmin)e de ع و د
3 أَخَاهُمْ kardeşleri ا خ و
4 هُودًا Hud’u ه و د
5 قَالَ dedi ki ق و ل
6 يَا قَوْمِ kavmim ق و م
7 اعْبُدُوا kulluk edin ع ب د
8 اللَّهَ Allah’a
9 مَا yoktur
10 لَكُمْ sizin
11 مِنْ hiçbir
12 إِلَٰهٍ tanrınız ا ل ه
13 غَيْرُهُ O’dan başka غ ي ر
14 أَفَلَا
15 تَتَّقُونَ sakınmaz mısınız? و ق ي
 

وَاِلٰى عَادٍ اَخَاهُمْ هُوداًۜ


وَ  istînâfiyyedir.  اِلٰى عَادٍ  car mecruru mahzuf fiile müteallıktır. Takdiri;  أرسلنا  şeklindedir.

اَخَاهُمْ  mef’ûlun bih olup harfle îrab olan beş isimden biridir. Nasb alameti eliftir.

Muttasıl zamir  هُمْ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.

هُوداً  kelimesi  اَخَاهُمْ ‘den bedel olup lafzen mansubtur.


 قَالَ يَا قَوْمِ اعْبُدُوا اللّٰهَ مَا لَكُمْ مِنْ اِلٰهٍ غَيْرُهُۜ

 

Fiil cümlesidir.  قَالَ  fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri  هو ’dir. 

Mekulü’l-kavli,  يَا قَوْمِ ’dir.  قَالَ  fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubtur.

يَا  nida harfi,  قَوْمِ  münadadır. Kelimenin sonundaki kesra muzâfun ileyhten ivazdır. Mütekellim  ي ’sı mahzuftur.

Nidanın cevabı  اعْبُدُوا اللّٰهَ ‘dır.  اعْبُدُوا  fiili  نَ ’un hazfıyla mebni emir fiildir. Zamir olan çoğul  و ’ı fail olup mahallen merfûdur.

اللّٰهَ  lafza-i celâli, mef’ûlun bih olup fetha ile masubtur.

مَا  nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır.  لَكُمْ  car mecruru mahzuf mukaddem habere müteallıktır. 

مِنْ  harf-i ceri zaiddir.  اِلٰهٍ  lafzen mecrur, muahhar mübteda olarak mahallen  merfûdur.

غَيْرُهُ  kelimesi  اِلٰهٍ  kelimesinin sıfatıdır. Muttasıl zamir  هُ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.

 

اَفَلَا تَتَّقُونَ

 

Hemze inkârî istifham,  فَ  atıf harfidir.  لَا  nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır.    تَتَّقُونَ  muzari fiili  نَ ’un sübutuyla merfûdur. Zamir olan çoğul  و ’ı fail olup mahallen merfûdur.

تَتَّقُونَ  fiili, sülâsî mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil, iftiâl babındadır. Sülâsîsi  وقي  ’dır.

Bu bab fiile, mutavaat (dönüşlülük), ittihaz (edinmek, bir şeyi kendisi için yapmak), müşareket (ortaklık), izhar (göstermek), ihtiyar (seçmek), talep ve çaba göstermek anlamları katar.

 

وَاِلٰى عَادٍ اَخَاهُمْ هُوداًۜ 

 

وَ  istînâfiyyedir. Cümlede îcâz-ı hazif sanatı vardır. Car-mecrur  اِلٰى عَادٍ , takdiri  أرسلنا (gönderdik) olan fiile müteallıktır. Mahzufla birlikte cümle, mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

اَخَاهُمْ  [içlerinden biri] demektir. Nitekim “Araplardan biri” anlamında 

 يا احَا العرب  derler. Onlardan birinin peygamber olarak seçilmiş olmasının sebebi, kendi içlerinden olan ve doğruluğunu, güvenilirliğini ve her halini gayet iyi bildikleri bir kimsenin söylediklerini daha iyi anlayacak olmalarıdır. (Keşşâf)

Mecrurun asıl mef’ûle takdim edilmesi, îcazın zamir kullanılarak sözün veciz olması içindir. Zira Hud (as) onların kardeşi olması, dolayısıyla samimiyeti ifade etmek  istenmiştir. Böylece lafzen ve rütbeten tehir edilmiş olan zamir gelerek Âd lafzının tekrarına ihtiyaç kalmamıştır. (Âşûr)

 

قَالَ يَا قَوْمِ اعْبُدُوا اللّٰهَ

 

Beyanî istînâf olarak fasılla gelen cümlede fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldir. Cümle, müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

قَالَ  fiilinin mekulü’l-kavli, nida üslubunda talebî inşaî isnaddır. 

Münada olan  قَوْمِ ’deki mütekellim zamirinin hazfi, nida edenin münadaya yakın olma isteğine işarettir. Kelimedeki kesra, muzâfun ileyhten ivazdır.

Nidanın cevabı olan  اعْبُدُوا اللّٰهَ , emir üslubunda talebî inşâî isnaddır.

قَالَ يَا قَوْمِ  ifadesinde atıf harfi hazfedilmiş, Nuh kıssasında denildiği gibi  فَقَالََ denilmemiştir. Bu, farazî olarak soru soran bir kimsenin “Peki, Hûd onlara ne dedi?” şeklinde sorduğu düşünülen bir soruya cevap şeklindedir. Bu yüzden cevap, bağlaçsız [dedi ki: ey kavmim! Sadece Allah’a kulluk edin] şeklinde verilmiştir. (Keşşâf, Âşûr)


مَا لَكُمْ مِنْ اِلٰهٍ غَيْرُهُۜ

 

Beyanî istînâf olarak fasılla gelen cümlede fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldir. Sübut ifade eden menfi isim cümlesi, faide-i haber talebî kelamdır. 

Cümlede îcaz-ı hazif ve takdim-tehir sanatları vardır.  مَا  nafiyedir.  لَكُمْ  mahzuf mukaddem habere müteallıktır. 

Muahhar mübteda olan  اِلٰهٍ , zaid  مِنْ  sebebiyle lafzen mecrur, mahallen merfûdur.  اِلٰهٍ ‘deki tenvin kıllet ve nev ifade eder. Kelimeye “hiçbir” manası katmıştır. Bilindiği gibi nefy sıyakında nekre, umum ifade eder.

اِلٰهٍ , غَيْرُهُۜ  için sıfattır. Dolayısıyla cümlede ıtnâb sanatı vardır.

غَيْرُهُۜ  izafeti gayrının tahkiri içindir.

اِلٰهٍ - اللّٰهَ  kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.


اَفَلَا تَتَّقُونَ

 

İstifham üslubunda talebî inşâî isnad olan cümle, mukadder istînâfa matuftur.  Takdiri;  أتغفلون فلا تتقون (Gaflette oluyor ve takvalı olmuyor musunuz?) olabilir. 

İnkârî istifham olan bu cümle, taaccüp, kınama ve azarlama manasına geldiği için mecaz-ı mürsel mürekkebtir. Ayrıca soruda tecâhül-i ârif sanatı vardır.

اَفَلَا تَتَّقُونَ  cümlesi inkârî istifham olup  فَ  ile  مَا لَكُمْ مِنْ اِلٰهٍ غَيْرُهُۜ  cümlesine tefri’ olarak atfedilmiştir. Takvadan murad, ibadet ve ilâhi itikat açısından Allah’a başkalarını ortak koşmayıp O’nun azabından sakınmaktır. Bu hallerine devam ederlerse onlara Allah’ın  vaidinin olduğuna tariz vardır. (Âşûr)

اَفَلَا تَتَّقُونَ  şu manalara gelir:

  • Niçin düşünmüyorsunuz?
  • Niçin gaflet içinde yaşıyorsunuz?
  • Niçin sakınmıyor, takva sahibi olmuyorsunuz?
  • Niçin anlamıyor yada anlamak istemiyorsunuz?