وَمَا كَانَ جَوَابَ قَوْمِه۪ٓ اِلَّٓا اَنْ قَالُٓوا اَخْرِجُوهُمْ مِنْ قَرْيَتِكُمْۚ اِنَّهُمْ اُنَاسٌ يَتَطَهَّرُونَ
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | وَمَا |
|
|
2 | كَانَ | olmadı |
|
3 | جَوَابَ | cevabı |
|
4 | قَوْمِهِ | kavminin |
|
5 | إِلَّا | başka |
|
6 | أَنْ |
|
|
7 | قَالُوا | demelerinden |
|
8 | أَخْرِجُوهُمْ | onları çıkarın |
|
9 | مِنْ | -den |
|
10 | قَرْيَتِكُمْ | kentiniz- |
|
11 | إِنَّهُمْ | çünkü onlar |
|
12 | أُنَاسٌ | insanlarmış |
|
13 | يَتَطَهَّرُونَ | fazla temizlenen |
|
Sapıklığa müptelâ olmuş bu kavim, Lût’un uyarılarını dikkate almak şöyle dursun, peygamberi kendisine inananlarla birlikte ülkelerinden kovmaya kalkıştılar; kendilerinin işlediği fuhuştan uzak olmalarını buna gerekçe gösterdiler veya “Çünkü onlar fazla temizlik taslayan insanlar!” diye akıllarınca onlarla alay ettiler (Şevkânî, II, 255).
Kaynak : Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: 2 Sayfa: 551-552
جوب Cevebe :
جَوْبٌ aslen bir araziyi, mesafeyi kat’ etmek adeta delip geçmek demektir. Kuran-ı Kerim’de kelimedeki delme anlamı sebebiyle oymak/kesmek manasında da kullanılmıştır. Bu köke ait bizim Türkçede de kullandığımız sözün/sorunun cevabı (جَوَابٌ) sözü söyleyenin ağzından çıkıp fiilin asıl manasında bulunan araziyi aşarak dinleyenin kulağına ulaşan sözdür. Cevab kelimesi hem bir suale cevap vermek hem de bir isteğe karşılık vermek yani icabet etmek anlamında kullanılır. أجابَ ve إسْتَجابَ fiilleri de Kuran’da icabet etme manasında kullanılırlar. (Müfredat)Kuran’ı Kerim’de türevleriyle birlikte 43 ayette geçmiştir. (Mucemul Müfehres) Türkçede kullanılan şekilleri cevap, icâbet ve müstecâbdır. (Kuranı Anlayarak Okuma Rehberi)
وَمَا كَانَ جَوَابَ قَوْمِه۪ٓ اِلَّٓا اَنْ قَالُٓوا اَخْرِجُوهُمْ مِنْ قَرْيَتِكُمْۚ
وَ istînâfiyyedir. مَا nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır. كَانَ nakıs fiildir. İsim cümlesinin önüne geldiğinde ismini ref haberini nasb eder.
جَوَابَ kelimesi كَانَ ‘nin mukaddem haberi olup lafzen mansubtur. قَوْمِه۪ٓ muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur. Muttasıl zamir ه۪ٓ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
اِلَّٓا hasr edatıdır. اَنْ ve masdar-ı müevvel, كَانَ ‘nin muahhar ismi olarak mahallen merfûdur.
قَالُٓوا damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur.
Mekulü’l-kavli, اَخْرِجُوهُمْ ‘dur. قَالُٓوا fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubtur.
اَخْرِجُوهُمْ fiili نَ ’un hazfıyla mebni emir fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur.
Muttasıl zamir هُمْ mef’ûlun bih olarak mahallen mansubtur.
مِنْ قَرْيَتِكُمْ car mecruru اَخْرِجُوهُمْ fiiline müteallıktır. Muttasıl zamir كُمْ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
اَخْرِجُوهُمْ fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil if’al babındandır. Sülâsîsi خرج ’dir.
İf’al babı fiile tadiye (geçişlilik) kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar. Bazen de fiilin mücerret manasını ifade eder.
اِنَّهُمْ اُنَاسٌ يَتَطَهَّرُونَ
İsim cümlesidir. اِنَّ tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir. İsmini nasb haberini ref eder.
Muttasıl zamir هُمْ [onlar] اِنَّ ’nin ismi olarak mahallen mansubtur. اُنَاسٌ kelimesi اِنَّ ’nin haberi olup lafzen merfûdur.
يَتَطَهَّرُونَ fiili اُنَاسٌ ‘un sıfatı olarak mahallen merfûdur. يَتَطَهَّرُونَ fiili, نَ ’un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur.
يَتَطَهَّرُونَ fiili sülâsî mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. تَفَعَّلَ babındadır. Sülâsîsi طهر ’dir.
Bu bab fiile mutavaat, tekellüf, ittihaz, sayruret, tecennüb (sakınma) ve talep anlamları katar.
وَمَا كَانَ جَوَابَ قَوْمِه۪ٓ اِلَّٓا اَنْ قَالُٓوا اَخْرِجُوهُمْ مِنْ قَرْيَتِكُمْۚ
وَ istînâfiyyedir. Ayetin ilk cümlesi, olumsuz كَانَ ’nin dahil olduğu isim cümlesi faide-i haber inkârî kelamdır.
ما كان ‘li olumsuz sıygalar gerçekleşmesi aklen caiz olmayan umumi olumsuzluk için kullanılır. (Sâbûnî, Tefsir, 3/79)
Cümlede takdim-tehir sanatı vardır. كَانَ , جَوَابَ قَوْمِه۪ٓ ’nin mukaddem haberidir
Masdar harfi اَنْ ‘i takibeden قَالُٓوا اَخْرِجُوهُمْ مِنْ قَرْيَتِكُمْۚ cümlesi masdar teviliyle كَانَ ’nin ismi konumundadır.
مَا nefy edatı ve اِلَّا istisnâ edatı ile oluşan kasr, كان ’nin haberi ve ismi arasında olup kasr-ı mevsuf ale’s-sıfattır.
قَالُٓوا fiilinin mekulü’l-kavli اَخْرِجُوهُمْ مِنْ قَرْيَتِكُمْۚ , emir üslubunda talebî inşâî isnaddır.
اِنَّهُمْ اُنَاسٌ يَتَطَهَّرُونَ
Fasılla gelen cümle ta’liliyyedir. Fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldir. اِنَّ ile tekid edilmiş isim cümlesi, faide-i haber inkârî kelamdır. اِنَّ ’nin haberi muzari fiil cümlesi formunda gelerek, hükmü takviye, hudûs, teceddüt ve tecessüm ifade etmiştir.
Lut (as) ve ailesine kavminin cevabı: ‘’Onları ülkenizden çıkarın! Çünkü onlar çok temizlenenlerdendir.’’ oldu. Bedî’ ilminde bu sanata zem vehmini veren şeyle tariz denir. Bu yüzden İbn Abbas onların övülen şeyleri ayıpladıklarını söylemiştir. (Sabuni)
Lut (as) ve ailesini çok temiz olmakla vasıflandırmaları, onlarla eğlenmek ve kendilerinin içinde bulunduğu pislikle iftihar etmek anlamındadır. Nitekim habis ve fasıkların âdeti hep böyledir.
اُنَاسٌ kelimesi, ins’in çoğuludur. Kur’an’da 5 kere geçmiştir. İnsanlar manasında ins, ünas, nâs ve insan kelimeleri vardır.
Kavminin cevabı, ‘Çıkarın şunları memleketinizden! (Baksanıza) tertemiz insanlar bunlar!’ demek oldu. Yani Lut (as)’ın, işledikleri yüz kızartıcı işi yadırgayan ve bunun ne kadar vahim bir iş olduğunu anlatan, onları bütün kötülüklerin anası olan ‘aşırılık ve haddi aşma’ ile niteleyen ifadelerine karşı bunlar, verilmesi gereken cevabı vermemişler, aksine, onun sözleriyle hiç ilgisi olmayan bambaşka bir şey söylemiş, onun ve beraberindeki müminlerin memleketten kovulmasını istemişler; böylece, onları ve onlardan işittikleri vaaz ve nasihatleri kendilerinden uzaklaştırmayı amaçlamışlardır. Lut kavminin, اِنَّهُمْ اُنَاسٌ يَتَطَهَّرُونَ [Tertemiz insanlar bunlar!] şeklindeki sözleri, kendi pislik ve çirkeflikleri ile iftihar edip müminlerle ve onların çirkin işlerden berî ve tertemiz halleriyle alay etme kabilinden bir sözdür. (Keşşâf)
التَّطَهُّرُ , temizlik yükümlülüğüdür. Aslı, hakikatı temizliktir ve burada mecazî olarak nefsin arınması ve kötülüklerden sakınmaktır. Bu kemal (mükemmel) bir sıfattır. (Âşûr)
Haberin muzari fiille gelmesi, arınmanın (tertemiz olmaları) onlarda teceddüt ve tekrar ettiğine delalet eder. (Âşûr)