Meâric Sûresi 6. Ayet

اِنَّهُمْ يَرَوْنَهُ بَع۪يداًۙ  ...

Şüphesiz onlar o azabı uzak görüyorlar.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 إِنَّهُمْ onlar
2 يَرَوْنَهُ onu görüyor(lar) ر ا ي
3 بَعِيدًا uzak ب ع د
 
“Uzak görüyorlar” diye çevirdiğimiz ifadeyi “imkânsız görüyorlar” şeklinde anlamak da mümkündür. Zira müşrikler öldükten sonra dirilmeyi inkâr ettikleri için kıyamet, âhiret ve hesap gibi olayların gerçekleşmesini imkânsız buluyor, bunların gerçekleşeceğini haber veren Hz. Peygamber’le alay ediyorlardı. Onların bu tutumlarına karşı peygamberden sabırlı olması istenmekte, ayrıca iddia ettikleri gibi kıyamet olayının imkânsız olmadığı, yakında muhakkak gerçekleşeceği haber verilerek inkârcılar uyarılmakta, Hz. Peygamber de teselli edilmektedir.
 

اِنَّهُمْ يَرَوْنَهُ بَع۪يداًۙ


İsim cümlesidir.  اِنَّ  tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir. İsmini nasb haberini ref eder.  هُمْ  muttasıl zamiri  اِنَّ ’nin ismi olarak mahallen mansubdur.  يَرَوْنَهُ  fiili  اِنَّ ’nin haberi olarak mahallen merfûdur. 

يَرَوْنَهُ  fiili  نَ ‘un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı fail olarak mahallen merfûdur. Muttasıl zamir  هُ  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur.  يَرَوْنَ  bilmek anlamında kalp fiillerindendir.

Kalp fiilleri (iki mef’ûl alan fiiller); bir mef’ûl ile manası tamamlanamayıp ikinci mef’ûle ihtiyaç duyan fiillerdir. Bu fiiller isim cümlesinin önüne gelirler, mübteda ve haberi iki mef’ûl yaparak nasb ederler. 3 gruba ayrılırlar:

1. Bilmek manasında olanlar.

2. Sanmak manası ifade edenler, kesine yakın bilgi ifade ederler. “Sanmak, zannetmek, saymak, kendisine öyle gelmek” gibi manalara gelir.

3. Değiştirme manası ifade edenler. Aynı anlama gelmedikleri halde görevleri itibariyle onlara benzerliklerinden kalp fiilleri adı altına girmişlerdir.

Değiştirme manasına gelen fiiller ‘etti, yaptı, kıldı, edindi, dönüştürdü, değişik bir hale getirdi’ gibi manalara gelir.

Bilgi ve zan fiillerinden sonra bazen  اَنَّ ’li ve  اَنْ ’li cümleler gelir, bu cümleler iki mef’ûl kabul edilir. Bilmek, sanmak ve değiştirme manasına gelen bu fiiller 3 şekilde gelebilir: 1) İki mef’ûl alanlar, 2) İki mef’ûlünü masdar-ı müevvel cümlesi olarak alanlar, 3) İki mef’ûlü hazif olanlar. Kalp fiilleri iki mamûlü arasında olduğunda amel etmeleri de etmemeleri de caizdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

بَع۪يداً  ikinci mef’ûlün bih olup fetha ile mansubdur.

 

اِنَّهُمْ يَرَوْنَهُ بَع۪يداًۙ


Beyanî istînâf olarak fasılla gelen ayetin fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldir.  اِنَّ  ile tekid edilmiş sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber inkârî kelamdır. 

Yalnızca bir isim cümlesi bile devam ve sübut ifade ettiğinden,  اِنَّ  ve isim cümlesi ile tekid edilen bu ve benzeri cümleler muhkem/sağlam cümlelerdir.

İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karinelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

اِنَّ ’nin haberi olan  يَرَوْنَهُ بَع۪يداًۙ  cümlesi, müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Cümlede müsnedin muzari fiil cümlesi olarak gelmesi hükmü takviye, hudûs ve teceddüt ifade eder. Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.

Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

يَرَوْنَ  fiilinin ikinci mef’ûlü olan  بَع۪يداًۙ ‘deki nekrelik, kesret ifade eder.

Ayrıca  تَرَ  fiilinin bilmek anlamak manasında kullanılması, mecaz-ı mürsel sanatıdır. sanatıdır.

تَرَ  fiili aklî (manevi) bir durumla ilgili olup basiretle (hissî) ilgili değildir. İlim manasında rü’yet kelimesinin kullanılmasında, sebep müsebbep alakası ile mecaz-ı mürsel vardır. Zikredilen rü’yet, kastedilen ise ilim olan müsebbeptir. Şöyle de ifade edilebilir; manevi, aklî ve görülmez olan bir anlatım, gözle görülen, canlı bir şey menziline konulmuştur. (Dr. Adil Ahmet Sâbir er-Ruveynî, Teemmülat fi  Suret-i, Meryem 77. Ayetten Uyarlama, s. 307)  

Şüphesiz onlar, Mekkeliler o azabı uzak görüyorlar. Yani kendilerine onu imkansız derecede uzak zannediyorlardı. Nitekim: [Biz öldüğümüz, bir toprakla bir yığın kemik olduğumuz zaman mı?] diyorlardı. (Müminûn:82; Saffât: 16,53; Kâf: 3; Vakıa: 47) [Şu kurumuş kemikleri kim diriltecek?] (Yâsîn: 78) diyorlardı. Bunun için azabı uzak buluyorlardı. Buna sebep de, onu hak ettiklerini bilmemeleri idi. (Rûhu-l Beyân) 

بَع۪يداًۙ  burada imkansızlık anlamında kinayedir. Çünkü onlar vadedilen azabın gerçekleşeceğine inanmamakta fakat bunu müminlere ‘’uzak bir şüphe’’ olarak ifade etmektedirler. Allah onların durumlarından [‘’O vakit ölseydik ve toprak olsaydık. İşte bu uzak bir dönüştür.’’] (Kaf, 3)’de haber vermiştir. 

قَر۪يباًۜ  kelimesi de mübalağa ve takdiri müşakele yoluyla azabın vuku bulacağından kinayedir.  بَع۪يداًۙ  ve  قَر۪يباًۜ  arasında tıbâk vardır. (Âşûr)