يُرْسِلِ السَّمَٓاءَ عَلَيْكُمْ مِدْرَاراًۙ
يُرْسِلِ السَّمَٓاءَ عَلَيْكُمْ مِدْرَاراًۙ
Fiil cümlesidir. فَ karînesi olmadan gelen يُرْسِلِ cümlesi mukadder şartın cevabıdır.
يُرْسِلِ sukün ile meczum muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ‘dir. السَّمَٓاءَ mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur. عَلَيْكُمْ car mecruru يُرْسِلِ fiiline mütealliktir. مِدْرَاراً kelimesi السَّمَٓاءَ ‘nin hali olup fetha ile mansubdur.
Hal, cümlede failin, mef’ûlun veya her ikisinin durumunu bildiren lafızlardır (kelime veya cümle). Hal, “nasıl?” sorusunun cevabıdır. Halin durumunu açıkladığı kelimeye “zül-hal” veya “sahibu’l-hal” denir. Umumiyetle hal nekre, sahibu’l hal marife olur. Hal mansubdur. Türkçeye “…rek, …rak, …dığı, halde iken, olduğu halde” gibi ifadelerle tercüme edilir. Sahibu’l hal açık isim veya zamir olduğu gibi müstetir (gizli) zamir de olabilir. Hali sahibu’l hale bağlayan zamire rabıt zamiri denir. Bu zamir bariz (açık), müstetir (gizli) veya mahzuf (hazf edilmiş) olarak gelir.
Hal sahibu’l-hale ya و (vav-ı haliye) ya zamirle veya her ikisi ile bağlanır. Hal üçe ayrılır: 1. Müfred olan hal (Müştak veya camid), 2. Cümle olan hal (İsim veya fiil), 3. Şibh-i cümle olan hal (Harf-i cerli veya zarflı isim). (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
يُرْسِلِ fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil if’âl babındandır. Sülâsîsi رسل ’dir.
إِفْعَال babı fiile tadiye (geçişlilik) kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar. Bazan da fiilin mücerret manasını ifade eder.
يُرْسِلِ السَّمَٓاءَ عَلَيْكُمْ مِدْرَاراًۙ
Ayet, mukadder şartın فَ karînesi olmadan gelen cevabıdır.
Cevap cümlesi olan يُرْسِلِ السَّمَٓاءَ عَلَيْكُمْ مِدْرَاراًۙ , meczum muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. Fiilin meczum olması şart cümlesinin talep ifade etmesi sebebiyledir.
Muzari fiil teceddüt, istimrar ve tecessüm ifade etmiştir. Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.
Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
Ayetteki السَّمَٓاءَ , yağmur manasında gelmiş, hal-mahal alakasıyla mecaz-ı mürseldir.
مِدْرَاراً kelimesi السَّمَٓاءَ ’nin halidir. Hal anlamı açıklamak için yapılan ıtnâb sanatıdır.
مِدْرَاراً lafzı aşırılık ifade eder, yani “çok çok yağar” manasındadır. (Safvetü't Tefasir)
Mezkûr cevap ve mahzuf şart cümlelerinden müteşekkil terkip, şart üslubunda faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Haber cümlesi yerine şart üslubunun tercih edilmesi, şart üslubunun daha beliğ ve etkili olmasındandır.
Şart edatı ve fiilin hazfi, talep ifade eden fiillerden sonra mecburidir. [... bana tabi olun ki Allah da sizi sevsin..] (Âl-i İmrân, 31.) ayeti buna misaldir. Bu ayette hazif “Eğer bana uyarsanız,” şeklindedir. (İtkan c.2 s.172)
Kur’an’da yağmur şekli hakkında geçen kelimeler şöyledir:
3 defa مِدْرَاراً , nimet manasında 3 defa غيث , olumlu manada 1 defa طلّ , çiseleme olumlu manada 6 defa مطر , azap ve olumsuz manalarda.
Bu ayetin öncesinde Hz. Nûh kavmini pişman olup Allah’a tövbe etmeye davet etmiştir. Bu davete uymaları halinde ise onlara çeşitli dünyevi nimetlerin bahşedileceğine değinmiştir. İşte bu bölümde dile getirilen يُرْسِلِ السَّمَٓاءَ عَلَيْكُمْ مِدْرَاراً [Size bol bol yağmur göndersin] ayetinde السَّمَٓاءَ (gök) kelimesi kullanılmış olup bununla سحاب )bulut] manası kastedilmiştir. (Râzî, Mefâtihu’l-Gayb, c. 30, s. 138)
مِدْرَاراً akışı (yağışı) bol, demektir. مفعال veznindedir. Bu vezinde müzekker ve müennes müsavidir. (Nesefî, Medâriku’t Tenzîl ve Hakâîku’t Te’vîl)