وَاللّٰهُ اَنْبَتَكُمْ مِنَ الْاَرْضِ نَبَاتاًۙ
وَاللّٰهُ اَنْبَتَكُمْ مِنَ الْاَرْضِ نَبَاتاًۙ
İsim cümlesidir. وَ istînâfiyyedir. اللّٰهُ lafza-i celâli mübteda olup lafzen merfûdur. اَنْبَتَكُمْ cümlesi haber olarak mahallen merfûdur.
اَنْبَتَكُمْ fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ‘ dir. Muttasıl zamir كُمْ mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur. مِنَ الْاَرْضِ car mecruru اَنْبَتَكُمْ fiiline mütealliktir. نَبَاتاً masdardan naib mef’ûlü mutlak olup fetha ile mansubdur.
Mef’ûlu mutlak: Fiil ile aynı kökten gelen masdardır. Mef’ûlu mutlak harf-i cer almaz. Harf-i cer alırsa hal olur. Mef’ûlu mutlak cümle olmaz. Mef’ûlu mutlak üçe ayrılır:
1. Tekid (Kuvvetlendirmek) İçin: Fiilin manasını kuvvetlendirir. Masdar olur. Daima müfreddir. Fiilinden sonra gelir. Türkçeye “muhakkak, şüphesiz, gerçekten, çok, iyice, öyle ki” diye tercüme edilir.
2. Nev’ini (Çeşidini) Belirtmek İçin: Fiilin nasıl meydana geldiğini ve nev’ini bildirir. Nev’ini bildiren mef’ûlu mutlak umumiyetle sıfat veya izafet terkibi halinde gelir. Tesniye ve cemi de olabilir. Fiilinin önüne geçebilir. Türkçeye “gibi, şeklinde, aynen, tıpkı, tam” diye tercüme edilir.
3. Adedini (Sayısını) Belirtmek İçin: Failin yaptığı işin sayısını belirtir. Adedini belirten mef’ûlu mutlak فَعْلَةً vezninden gelen bina-ı (masdar-ı) merreden yapılır.
مَرَّةً kelimesi de mef’ûlu mutlak olur. Fiilinin önüne geçebilir. Türkçeye “kere, defa” diye tercüme edilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
اَنْبَتَكُمْ fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil if’âl babındandır. Sülâsîsi نبت ’dir.
إِفْعَال babı fiile tadiye (geçişlilik) kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar. Bazan da fiilin mücerret manasını ifade eder.
وَاللّٰهُ اَنْبَتَكُمْ مِنَ الْاَرْضِ نَبَاتاًۙ
وَ , istînâfiyyedir. İstînâfiyye وَ ‘ı (diğer adı ibtidaiyyedir) yalnızca mahalli olmayan cümleleri birbirine bağlar. Ve ardından gelen cümlenin öncekine îrab ve hükümde ortak olmadığını gösterir. Bu harfe kendisinden sonra gelen cümlenin öncekine bağlı olduğunun zannedilmemesi için istînâfiyye denilmiştir. (Rıfat Resul Sevinç, Belâgatta Fasıl-Vaslın Genel Kuralları Ve “Vâv”ın Kullanımı)
Mübteda ve haberden müteşekkil, sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber talebî kelamdır.
İsim cümleleri, mübteda ve haberden oluşur. Zaman ifade etmez. Asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa asıl konulduğu mana olan sübutu (sabit olması) veya bazı karînelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
Müsnedün ileyhin bütün esma-i hüsnaya ve kemâl sıfatlara şamil olan lafza-i celâlle marife olması telezzüz, teberrük, mehabet ve muhabbet duyguları uyandırmak içindir.
Müsned olan اَنْبَتَكُمْ مِنَ الْاَرْضِ نَبَاتاًۙ ‘in mazi fiil sıygasında cümle olarak gelmesi hükmü takviye, hudûs, temekkün ve istikrar ifade etmiştir.
Mazi fiil sebata, temekkün ve istikrara işaret eder. (Hâlidî, Vakafât, S.107)
Cümlede takdim-tehir sanatı vardır. اَنْبَتَكُمْ fiiline müteallik car mecrur مِنَ الْاَرْضِ , ihtimam için, mef’ûlü mutlaktan naib olan نَبَاتاً ‘e takdim edilmiştir
اَنْبَتَكُمْ - نَبَاتاًۙ kelimeleri arasında iştikak cinası ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.
Akıl ile idrak edilebilecek nimetleri aktararak Allah’ın kudretine dikkat çekmeye devam eden Hz. Nuh bu ayette وَاللّٰهُ اَنْبَتَكُمْ مِنَ الْاَرْضِ نَبَاتاًۙ [Allah bir bitki gibi sizi topraktan bitirdi.] demektedir. Bu ifade; toprağa atılan bir tohum tanesinin yeşerip olgunlaşması gibi, bir damla su ile insanın anne karnında oluşumunun benzerliğine dikkat çekmiş olabileceği gibi, insanın topraktan biten bitkilerden aldığı vitamin ile oluştuğu gerçeğini mecazî bir tarzda ifade etmiş de olabilir. Bu durumda ayette istiâre-i tebeiyye vardır. İnsanların yaratılmaları ve çeşitli aşamalarla gelişmeleri, yeryüzünden çıkan bitkilere benzetilmiştir. Bitkilerin bitirilmelerini ifade eden اَنْبَتَكُمْ kelimesi, insanın gelişimine olan benzerliğinden dolayı onun yerinde kullanılmıştır. (Safvetü't-Tefâsir, Beyzâvî)
اَنْبَتَكُمْ kelimesi, istiare yoluyla ”meydana getirme" anlamında kullanılmıştır. Çünkü o, meydana gelme olayına daha çok delâlet etmektedir. Zira insanlar bitki olsalardı, hiç şüphesiz bitkilerin sonradan meydana geldikleri gibi meydana geleceklerdi. Ayrıca bu ifade insanın bir yönden bitki olduğuna dikkat çekmektedir. Şüphesiz insanın başlangıcı ve oluşumu bitki gibi topraktandır. O da gelişir, büyür, gerçi onun bitkilerden fazla olan bazı özellikleri vardır ama bitkiye benzer yönleri çoktur.
Bitki, ister ağaç gibi gövdeli olsun, isterse olmasın yerden biten her şeydir. Ama örfte, gövdesi olmayanlara has bir isim olmuştur. Hatta halk arasında sadece hayvanların yediğine nebat (bitki) denilir. (Ruhu’l Beyan)