Cin Sûresi 14. Ayet

وَاَنَّا مِنَّا الْمُسْلِمُونَ وَمِنَّا الْقَاسِطُونَۜ فَمَنْ اَسْلَمَ فَاُو۬لٰٓئِكَ تَحَرَّوْا رَشَداً  ...

“Kuşkusuz içimizde müslüman olanlar da var, hak yoldan sapanlar da var. Kim müslüman olursa, işte onlar doğruyu arayıp bulmuşlardır.”
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَأَنَّا ve elbette biz
2 مِنَّا bizden vardır
3 الْمُسْلِمُونَ müslümanlar س ل م
4 وَمِنَّا ve bizden vardır
5 الْقَاسِطُونَ doğru yoldan sapanlar ق س ط
6 فَمَنْ artık kimler
7 أَسْلَمَ müslüman olursa س ل م
8 فَأُولَٰئِكَ işte onlar
9 تَحَرَّوْا aramışlardır ح ر ي
10 رَشَدًا doğru yolu ر ش د
 

“Haksızlığa sapanlar”dan maksat inanç ve amelde doğruluktan, adaletten sapanlardır. Bunlar, özellikle Allah’a ortak koşmakla hem hakikat çizgisinden saptıkları hem de böylece kendilerine haksızlık ettikleri için âyette “zalimler” anlamına gelen kāsitûn sıfatıyla nitelendirilmişlerdir (İbn Âşûr, XXIX, 236). Nitekim bir âyet-i kerîmede şirk büyük bir haksızlık (zulüm) olarak nitelenmiştir (Lokmân 31/13).

Kaynak :  Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 477
 

وَاَنَّا مِنَّا الْمُسْلِمُونَ وَمِنَّا الْقَاسِطُونَۜ 


اَنَّ  masdar-ı müevvel atıf harfi  وَ ‘la önceki ayetteki masdar-ı müevvele matuftur.

Atıf harflerinden biri kullanılarak iki kelimeyi veya iki cümleyi birbirine bağlamaya atf-ı nesak denir. Atıf harfinden önce gelene matufun aleyh, sonra gelene matuf denir. Matuf ve matufun aleyh arasında irab bakımından, sıyga bakımından, cümlelerin haberî veya inşaî olması bakımından uyum olur. Mana bakımından aralarında uygunluk varsa fiil isme atfedilebilir. Müstetir zamir atıf olmaz. Matufun îrabı her zaman için matufun aleyhe uyar.

Matuf ve matufun aleyhin hükümde ortak olduğunu belirtir. İkisi arasında tertip (sıra) olduğunu göstermez. Vav ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştirebilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

İsim cümlesidir.  اَنَّ  masdar harfidir. İsim cümlesine dahil olur. İsmini nasb haberini ref yapar, cümleye masdar anlamı verir. نَّا  mütekellim zamiri  اَنَّ ’nin ismi olarak mahallen mansubdur. مِنَّا الْمُسْلِمُونَ  isim cümlesi  اَنَّ ’nin haberi olarak mahallen merfûdur.

مِنَّا  car mecruru mahzuf habere mütealliktir.  الْمُسْلِمُونَ  muahhar mübteda olup ref alameti  و ‘dır. Cemi müzekker salim kelimeler harfle îrablanır. 

مِنَّا الْقَاسِطُونَ  atıf harfi  وَ ‘la makabline matuftur. 

مُسْلِمُونَ  kelimesi; sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan if’al babının ism-i failidir. 

قَاسِطُونَ  kelimesi, sülâsi mücerredi  قسط  olan fiilin ism-i failidir.

İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi) 


 فَمَنْ اَسْلَمَ فَاُو۬لٰٓئِكَ تَحَرَّوْا رَشَداً

 

فَ  istînâfiyyedir. مَنْ  iki muzari fiili cezm eden şart ismi olup mübteda olarak mahallen merfûdur.  اَسْلَمَ  şart fiili olup mübtedanın haberi olarak mahallen merfûdur.

اَسْلَمَ  fetha üzere mebni mazi fiildir. Mahallen meczumdur. Faili müstetir olup takdiri هو ‘dir. 

فَ  şartın cevabının başına gelen rabıta harfidir. اُو۬لٰٓئِكَ  işaret zamiri mübteda olarak mahallen merfûdur. تَحَرَّوْا رَشَداً  cümlesi haber olarak mahallen merfûdur. 

تَحَرَّوْا  iki sakin harfin birleşmesi dolayısıyla hazfedilmiş elif üzerine mukadder fetha üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı fail olarak mahallen merfûdur.  رَشَداً  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur. 

اَسْلَمَ  fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil if’âl babındandır. Sülâsîsi  سلم ’dir.

İf’al babı fiile tadiye (geçişlilik) kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar. Bazan da fiilin mücerret manasını ifade eder.  

تَحَرَّوْا  fiili sülâsî mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. تَفَعَّلَ babındadır. Sülâsîsi  حري ‘dir.

Bu bab fiile mutavaat, tekellüf, ittihaz, sayruret, tecennüp (sakınma) ve talep anlamları katar.

 

وَاَنَّا مِنَّا الْمُسْلِمُونَ وَمِنَّا الْقَاسِطُونَۜ 


وَ , atıf harfidir. Tekid ve masdar harfi  اَنَّ ’nin dahil olduğu cümle, masdar tevilinde olup önceki ayetteki masdar-ı müevvele matuftur. Masdar-ı müevvel, sübut ifade eden isim cümlesi, faide-i haber inkârî kelamdır.

اَنَّ ‘ nin haberi olan  مِنَّا الْمُسْلِمُونَ  cümlesi, sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır. Cümlede takdim-tehir ve îcâz-ı hazif sanatları vardır.  مِنَّا , mahzuf mukaddem habere mütealliktir.  الْمُسْلِمُونَ , muahhar mübtedadır.

İsim cümleleri, mübteda ve haberden oluşur. Zaman ifade etmez. Asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir.  İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa, asıl konuduğu mana olan sübutu (sabit olması) veya bazı karinelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)  

Aynı üslupta gelen  وَمِنَّا الْقَاسِطُونَ  cümlesi, atıf harfi  وَ ‘la haber cümlesine atfedilmiştir. Atıf sebebi tezattır.

Sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır. Cümlede takdim-tehir ve îcâz-ı hazif sanatları vardır.  مِنَّا , mahzuf mukaddem habere mütealliktir.  الْقَاسِطُونَ , muahhar mübtedadır.

مِنَّا الْمُسْلِمُونَ  cümlesiyle  مِنَّا الْقَاسِطُونَ  cümlesi arasında mukabele sanatı vardır. 

الْقَاسِطُونَۜ  - الْمُسْلِمُونَ  kelimeleri arasında tıbâk-ı îcab sanatı vardır. Her ikisi de ism-i fail vezninde gelerek bu özelliğin istimrar ve istikrarına işaret etmiştir.

İsim cümlesindeki ism-i fail istimrar ifade eder. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

وَمِنَّا ‘nın tekrarında ıtnâb ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır. 

Sapıtan anlamında kullanılan  قَاسِطُ , sapan, zalim demektir. Çünkü o, haktan ayrılmıştır. مقسيط  ise, adil anlamındadır. Zira o, hakka yönelmiştir. Bir kimse zulmettiği zaman  قسط , adil davrandığı zaman  أقسط  denilir. (Rûhu’l Beyân) 

 

 فَمَنْ اَسْلَمَ فَاُو۬لٰٓئِكَ تَحَرَّوْا رَشَداً

 

فَ , istînâfiyyedir. Şart üslubunda gelen cümlede  فَمَنْ اَسْلَمَ  cümlesi, şarttır.  مَنْ  şart ismi mübteda, müspet mazi fiil sıygasındaki  اَسْلَمَ  cümlesi mübtedanın haberidir. 

Şart isimleri, ism-i mevsûller gibi umum ifade eder. (Hâlidî, Vakafât, s. 112)

فَ  karinesiyle gelen  اُو۬لٰٓئِكَ تَحَرَّوْا رَشَداً  şeklindeki cevap cümlesi, sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber inkârî kelamdır.

Cümlede müsnedün ileyhin işaret ismiyle marife olması işaret edilenleri tazim ifade eder. İsm-i işaret, müsnedün ileyhi göz önüne koyarak onu net bir şekilde gösterip uzağı işaret eden özelliğiyle işaret edilenin önemini vurgular. 

Her iki cümlede de haberin mazi sıygada fiil cümlesi olması hükmü takviye, hudûs, istikrar ve temekkün ifade etmiştir.

Şart ve cevap cümlelerinden müteşekkil terkip, şart üslubunda faide-i haber ibtidaî kelamdır. Haber cümlesi yerine şart üslubunun tercih edilmesi, şart üslubunun daha beliğ ve etkili olmasındandır.

Nahivcilere göre şart fiili olarak kullanılan mazi fiil gelecek zaman ifade eder. (Fâdıl Sâlih Samerrâî Tefsir, c. 2, s. 88.) 

اَسْلَمَ - الْمُسْلِمُونَ  kelimeleri  arasında iştikak cinası ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.

Mef’ûl olan  رَشَداً ’ın nekre gelmesi nev ve tazim ifade eder.