Cin Sûresi 25. Ayet

قُلْ اِنْ اَدْر۪ٓي اَقَر۪يبٌ مَا تُوعَدُونَ اَمْ يَجْعَلُ لَهُ رَبّ۪ٓي اَمَداً  ...

De ki: “Sizin uyarıldığınız şey yakın mıdır, yoksa Rabbim ona uzun bir süre mi koyacaktır, bilemem.”
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 قُلْ de ki ق و ل
2 إِنْ hayır
3 أَدْرِي bilmem د ر ي
4 أَقَرِيبٌ yakın mıdır? ق ر ب
5 مَا şey
6 تُوعَدُونَ size söylenen و ع د
7 أَمْ yoksa
8 يَجْعَلُ koyacak (mıdır?) ج ع ل
9 لَهُ onun için
10 رَبِّي Rabbim ر ب ب
11 أَمَدًا uzun bir süre ا م د
 

Müminlere vaad edilen zaferin veya inkârcılara verilecek cezanın ve kıyamet olayının ne zaman gerçekleşeceği konusu gayb bilgilerinden olduğu için Allah bildirmedikçe peygamberin de onu bilmesi mümkün değildir. Sûrenin başından beri işlenen konularda ağırlıklı olarak cinlerin gaybı bilmedikleri ya açıkça veya işaret yoluyla ifade edilmiştir.

 


Kaynak :  Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 480
 

قُلْ اِنْ اَدْر۪ٓي اَقَر۪يبٌ مَا تُوعَدُونَ اَمْ يَجْعَلُ لَهُ رَبّ۪ٓي اَمَداً


Fiil cümlesidir. قُلْ  sükun üzere mebni emir fiildir. Faili müstetir olup takdiri  أنت ‘dir.

Mekulü’l-kavli  اِنْ اَدْر۪ٓي اَقَر۪يبٌ ‘dir.  قُلْ  fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur. 

اِنْ  nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır.  اَدْر۪ٓي  fiili  ي  üzere mukadder damme ile merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri  أنا ’dir. 

اَقَر۪يبٌ مَا تُوعَدُونَ  amili  اَدْر۪ٓي ‘nin iki mef’ûlü yerinde olup mahallen mansubdur.  اَدْر۪ٓي  bilmek anlamında kalp fiillerindendir.

Kalp fiilleri (iki mef’ûl alan fiiller); bir mef’ûl ile manası tamamlanamayıp ikinci mef’ûle ihtiyaç duyan fiillerdir. Bu fiiller isim cümlesinin önüne gelirler, mübteda ve haberi iki mef’ûl yaparak nasb ederler. 3 gruba ayrılırlar:

1. Bilmek manasında olanlar.

2. Sanmak manası ifade edenler, kesine yakın bilgi ifade ederler. “Sanmak, zannetmek, saymak, kendisine öyle gelmek” gibi manalara gelir.

3. Değiştirme manası ifade edenler. Aynı anlama gelmedikleri halde görevleri itibariyle onlara benzerliklerinden kalp fiilleri adı altına girmişlerdir.

Değiştirme manasına gelen fiiller “etti, yaptı, kıldı, edindi, dönüştürdü, değişik bir hale getirdi” gibi manalara gelir.

Bilgi ve zan fiillerinden sonra bazen  اَنَّ ’li ve  اَنْ ’li cümleler gelir, bu cümleler iki mef’ûl kabul edilir. Bilmek, sanmak ve değiştirme manasına gelen bu fiiller 3 şekilde gelebilir: 1) İki mef’ûl alanlar, 2) İki mef’ûlünü masdar-ı müevvel cümlesi olarak alanlar, 3) İki mef’ûlü hazif olanlar. Kalp fiilleri iki mamûlü arasında olduğunda amel etmeleri de etmemeleri de caizdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

Hemze isitifham harfidir.  قَر۪يبٌ  mukaddem haber olup lafzen merfûdur.  مَا  ve masdar-ı müevvel muahhar mübteda olarak mahallen merfûdur.  

تُوعَدُونَ  fiili  نَ ‘un sübutuyla merfû meçhul muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı naib-i fail olarak mahallen merfûdur.

اَمْ  atıf harfi hemzenin muadilidir. Çoğunlukla soru edatlarıyla birlikte kullanılır ve muhataptan bu edatın öncesi ile sonrasındaki unsurlardan birini ta’yin ve tercih etmesini zorunlu kılar. Genellikle soru edatı olan hemze ile (اَ) birlikte kullanılır. İkiye ayrılır: Muttasıl  اَمْ . Munkatı’  اَمْ  (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

يَجْعَلُ  damme ile merfû muzari fiildir.  لَهُ  car mecruru  يَجْعَلُ ‘nun mahzuf ikinci mef’ûlü bihine mütealliktir.  رَبّ۪ٓي  fail olup mukadder damme ile merfûdur. Mütekellim zamiri  ي  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.  اَمَداً  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur. يَجْعَلُ  değiştirme anlamında kalp fiillerindendir.Değiştirme manasına gelen  جَعَلَ  kelimesi 3 şekilde gelir:

1. Bir şeyden başka bir şey meydana getirmek  2. Bir halden başka bir hale geçmek 

3. Bir şeyle başka bir şeye hükmetmek. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

 

قُلْ اِنْ اَدْر۪ٓي اَقَر۪يبٌ مَا تُوعَدُونَ اَمْ يَجْعَلُ لَهُ رَبّ۪ٓي اَمَداً


Ayet istînâfiyye olarak fasılla gelmiştir. Emir üslubunda talebî inşâî isnaddır.

Kur’an-ı Kerîm'de pek çok kez geçen bu emir, Resulullah'ın (sav) kendinden tek kelime bile söylemediğine, işittiği her şeyin Allah'tan olduğuna kuvvetle delalet etmiştir. Rasûlullah'a (sav) قُلْ  diyen emrin arkasında görkemli, muhteşem bir ses fark edilir. Kur’ân-ı Kerîm'in ne kadar saflıkla bize ulaştığını ve dokunulmazlığını gösterir. Böyle yerlerde Resulullah'ın (sav) bize tebliğ eden sesinden önce, kendisine bunu indiren Allah'ın ona  قُلْ  dediğini işitiriz. (Muhammed Ebu Musa, Hâ-Mîm Sureleri Belâgî Tefsiri, Ahkaf/28, C. 7, S. 419)

قُلْ  fiilinin mekulü’l-kavli olan  اِنْ اَدْر۪ٓي اَقَر۪يبٌ مَا تُوعَدُونَ  cümlesine dahil olan  اِنْ , nefy harfidir. Cümle menfi muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. 

İstifham üslubunda talebî inşâî isnad olan  اَقَر۪يبٌ مَا تُوعَدُونَ  cümlesi, اَدْر۪ٓي  fiilinin iki mef’ûlü konumundadır. Cümlede takdim-tehir sanatı vardır.  اَقَر۪يبٌ , mukaddem haberdir.

Masdar harfi  مَا  ve sılası olan  تُوعَدُونَ , masdar tevilinde muahhar mübtedadır. Muzari sıygada gelerek istimrar, teceddüt ve tecessüm ifade eden fiil, meçhul bina edilmiştir. Meçhul bina edilen fiillerde mef’ûle dikkat çekme kastı vardır. Çünkü malum bina edildiğinde mef’ûl olan kelime meçhul binada naib-i fail olur.

Ayrıca bu bina naib-i failin bu fiilde bir dahli olmadığına da işaret eder. (Dr. Adil Ahmet Sâbir er-Ruveynî, Teemmülat fi Sûret-i İbrahim, s. 127)  

يَجْعَلُ لَهُ رَبّ۪ٓي اَمَداً  cümlesi, hemzeye muadil atıf harfi olan  اَمْ ’le makabline atfedilmiştir. Atıf sebebi tezattır. 

İstifhama dahil olan cümle müspet muzari fiil sıygasında gelerek istimrar, teceddüt ve tecessüm ifade etmiştir.

Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.

Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

Veciz ifade kastına matuf  رَبّ۪ٓي  izafetinde Hz. Peygambere ait zamirin Rabb ismine muzâf olmasıyla Hz. Peygamber şan ve şeref kazanmıştır. 

Cümlede takdim-tehir sanatı vardır. Mahzuf ikinci mef’ûle müteallik olan car mecrur  لَهُ رَبّ۪ٓي , ihtimam için ilk mef’ûl  اَمَداً ‘e takdim edilmiştir.  

اَمَداً - قَر۪يبٌ  kelimeleri arasında tıbâk-ı hafî sanatı vardır.

اَقَر۪يبٌ مَا تُوعَدُونَ  cümlesiyle  اَمْ يَجْعَلُ لَهُ رَبّ۪ٓي اَمَداً  cümlesi arasında mukabele sanatı vardır.

[De ki: Tehdit olunduğunuz yani kıyâmetin kopması -dünya azabı da denilmiştir- yakın mıdır yoksa Rabbim ona uzun bir zaman bir süre ve bir ecel mi tayin etmiştir.] bilmiyorum? Yani ben, bunu bilmiyorum. Bu da şu demektir: Azabın ne zaman ineceğini de, kıyametin ne zaman kopacağını da ancak Allah bilir. Bu, kendisine dair Allah'ın bana bildirdiklerinden başkasını asla bilemeyeceğim bir gaybdır. Tehdit olunduğunuz ifadesindeki  مَا 'nın fiil ile birlikte masdar anlamını vermesi söz konusu olduğu gibi; ism-i mevsûlü anlamında olup, aid zamirin takdir edilmesi de sözkonusu olabilir. (Kurtubî)