Müzzemmil Sûresi 12. Ayet

اِنَّ لَدَيْنَٓا اَنْكَالاً وَجَح۪يماًۙ  ...

Çünkü bizim yanımızda (kâfirler için) bukağılar vardır, cehennem vardır, boğazdan zor geçen yiyecekler vardır ve elem dolu bir azap vardır.  (12 - 13. Ayetler Meali)
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 إِنَّ doğrusu
2 لَدَيْنَا bizim yanımızda vardır
3 أَنْكَالًا bukağılar ن ك ل
4 وَجَحِيمًا ve cehennem ج ح م
 

“Nimet içinde yüzen o yalanlayıcıları bana bırak” cümlesi, elde ettikleri nimetlerin şükrünü yerine getirmeyen ve Allah’ın gönderdiği peygamberi yalancılıkla itham eden varlıklı ve despotik tavırlı Mekke müşrikleriyle ilgilidir. Allah Teâlâ Hz. Peygamber’e onlarla uğraşmasına gerek olmadığını, onların cezalarını kendisinin vereceğini bildirmiştir. Müfessirlerin çoğunluğu, bu cezalandırma sürecinin hicretten sonra Bedir Savaşı’yla başladığını belirtirler. 12. âyet onların cezalarının dünyada sona ermediğine, âhirette de cehennem ateşiyle cezalandırılacaklarına işaret etmektedir. “Prangalar” diye çevirdiğimiz enkâl kelimesi “kelepçeler, bukağılar, demir halkalar” anlamına da gelmektedir. Buna göre âyet suçluların elleri kelepçeli, ayakları bukağılı, boyunlarına halka geçirilmiş olarak cehenneme sürüleceklerine işaret eder. 13. âyetin son bölümünde suçlular için ayrıca mahiyeti belirtilmeyen elem verici bir azaptan söz edilmektedir. 14. âyette de bu cezaların, dağların ve yeryüzünde bulunanların şiddetli bir şekilde sarsılması ve dağların kum yığını haline gelmesi ve kıyametin kopmasıyla başlayacağı haber verilmiştir (dağların parçalanması hakkında bilgi için bk. Kehf 18/47). Bütün bunlar dünyada verilen ağır cezalara benzetme yoluyla uhrevî cezanın ağırlık ve dehşetini tasvir etmeye yönelik anlatımlardır. Uhrevi cezaların mahiyetini ise ancak Allah Teâlâ bilir.

 


Kaynak :  Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 487-488
 

   Cehame جحم :

  جَحِيمٌ çok kızışmış ateş demektir. Öfkenin şiddetinden yüzü kızardı deyimi, ateşin kızışmış halinden alınmış bir kinayedir. Bu da kalbin sıcaklığının kaynamasından meydana gelir.
Ateş yakmak demektir. Cehennem müennes bir kelime olup; cehennem ateşi ve şiddetli bir şekilde yakan ateş manaları vardır.
Bu kelime hararetin ve yanmanın şiddetini ifade eder. Yanmış ateş ve ateşin yeri için kullanılır. Ateş hem hissi (maddi), hem de kötü amel ve niyetlerden hasıl olan aklî ve ruhanî olabilir.
Bu ateş yani Cahîm (جَحِيمٌ), hararet ve yanış bakımından Hümeze,104/6-7 de geçen hissî ateşten yani Nâr (نارٌ)'dan daha şiddetlidir. 
Çünkü nâr (hissî ateş) sadece maddiyat üzerinde bir tesir bırakır, madde etkilenmek ve kabullenmek bakımından zayıf ve sınırlıdır. Metafizik alemden farklı olarak mevcudiyeti ve tahammülü devamlı değildir, azabın şiddetiyle yok olur. 
İki mananın bir arada olması için bir engel söz konusu değildir. Mümkün mertebe dikkatle baktığımızda; Kuranı Kerim bilgisi maddi/hissi alemlerle sınırlı değildir.
Nefiste hasıl olan ruhani ateş (nâr), insanın kalbinde de bulunur. Bu; düşük bir basiret için bile idrak edilebilir bir malumattır ve onun mevcudiyeti kat’idir ve kabul edilmiştir.
Tutuşmuş ateş ve ateşin yandığı yer için de kullanılır.
Kuran’da türevleriyle beraber 26 kez geçmektedir.
İlgili ayetlerde belirtildiğine göre cahîmin dibinden, cehennemliklerin yiyeceği olan ve şeytanların başlarına benzeyen zakkum ağacı çıkar. Kur’an’da daha çok cehennem yerine, birkaç âyette de “tutuşturulan yakıcı ateş” anlamında kullanılmıştır. (Müfredat-Tahqiq)

  Kuran’ı Kerim’de sadece isim olarak 26 defa geçmiştir. (Mu'cemu-l Mufehres)

  Cehennemin isimlerinden biridir. (Kuranı Anlayarak Okuma Rehberi) 

 

اِنَّ لَدَيْنَٓا اَنْكَالاً وَجَح۪يماًۙ


İsim cümlesidir.  اِنَّ  tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir. İsmini nasb haberini ref eder.  لَدَيْنَٓا  mekân zarfı olup  اِنَّ ‘nin mahzuf mukaddem haberine mütealliktir. Sükun üzere mebnidir. Mütekellim zamiri  نَٓا  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. 

اَنْكَالاً  kelimesi  اِنَّ ‘nin muahhar ismi olup lafzen mansubdur. 

جَح۪يماً  atıf harfi وَ ‘la makabline matuftur.

 

اِنَّ لَدَيْنَٓا اَنْكَالاً وَجَح۪يماًۙ

  

Ta’liliyye olarak gelen cümlenin fasıl sebebi, şibh-i kemâli ittisâldir. Ta’lil cümleleri anlamı zenginleştirmek için yapılan ıtnâb sanatıdır.

اِنَّ  ile tekid edilmiş, sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi faide-i haber inkârî kelamdır.

Yalnızca bir isim cümlesi bile devam ve sübut ifade ettiğinden,  اِنَّ  ve isim cümlesi ile tekid edilen bu ve benzeri cümleler muhkem/sağlam cümlelerdir.

İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karinelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

Cümlede takdim-tehir ve îcâz-ı hazif sanatları vardır.  لَدَيْنَٓا  mekân zarfı,  اِنَّ ‘nin mahzuf mukaddem haberine mütealliktir.  اَنْكَالاً  kelimesi  اِنَّ ’nin muahhar ismidir.

Müsnedün ileyhin nekreliği tazim içindir. 

Önceki ayetteki müfret mütekellim zamirden bu ayette cemi mütekellim zamirine iltifat edilmiştir.

Veciz anlatım kastıyla gelen  لَدَيْنَٓا  izafetinde azamet zamirine muzâf olan  لَدَيْ , tazim edilmiştir.

جَح۪يماً  kelimesi  اَنْكَالاً ’e matuftur. Cihet-i camiâ, temâsüldür. Kelimelerin nekreliği tarifi mümkün olmayan nev ifadesi içindir. 

Çünkü katımızda ellerindeki nimetlerin zıttına, ağır boyunduruklar var! -Yani ağır kelepçe ve prangalar. Şa‘bî’den (v. 104/722) nakledildiğine göre (cehennemden çıkmak için) tırmandıklarında bu ağır boyunduruklar onları aşağı çekecekmiş. اَنْكَالاً ‘in tekili نِكِل  ve  نَكِل ‘dir. Bir de cahîm var!.. Yani sıcaklığı ve yanışı çok şiddetli bir ateş! (Keşşâf)