Müzzemmil Sûresi 4. Ayet

اَوْ زِدْ عَلَيْهِ وَرَتِّلِ الْقُرْاٰنَ تَرْت۪يلاًۜ  ...

Yahut buna biraz ekle. Kur’an’ı ağır ağır, tane tane oku.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 أَوْ veya
2 زِدْ artır ز ي د
3 عَلَيْهِ bunu
4 وَرَتِّلِ ve oku ر ت ل
5 الْقُرْانَ Kur’an ق ر ا
6 تَرْتِيلًا ağır ağır ر ت ل
 

Hadis kaynaklarında anlatıldığına göre Hz. Peygamber Hira mağarasında ilk vahyi aldığında bu olaydan fevkalâde etkilenmiş, doğruca evine gidip eşi Hz. Hatice’ye, “Beni örtün, beni örtün!” demiş; onlar da üzerine bir örtü örtmüşler, korkusu geçip rahatlayıncaya kadar bu şekilde kalmıştır (bk. Buhârî, “Bed’ü’l-vahy”, 3, 7; Müslim, “Îmân”, 252, 255). İşte 1. âyetteki “müzzemmil” kelimesi onun bu halini ifade etmektedir. Hz. Peygamber örtüsüne bürünmüş bir halde dururken yine Cebrâil gelmiş ve “Ey örtüsüne bürünen!” hitabıyla başlayan yeni vahiyler getirmiştir (bk. Şevkânî, V, 364; İbn Âşûr, XXIX, 256). Bundan sonraki Müddessir sûresi de aynı sebeple gelmiştir. Çünkü bu durum bir süre devam etmiştir. Bununla birlikte “örtüsüne bürünen” ifadesine mecaz olarak, “peygamberlik kisvesine bürünen, Kur’an’a bürünen, uyumak için örtüsünü üzerine çeken, uykuya dalmış olan, kendi kendine dalıp düşünen” anlamları da verilmiştir (Şevkânî, V, 364; Esed III, 1200). 2. âyette Hz. Peygamber’e gecenin büyük bir kısmını ibadetle geçirmesi emredilmiş; 3 ve 4. âyetlerde ibadet süresinin, gecenin yarısı kadar, daha azı yahut biraz fazlası olabileceği belirtilmiştir. İleride, 20. âyette ise bu sürenin, üçte ikisine yakın, yarısı, üçte biri olarak uygulandığı bildirilmiştir. Çoğunlukla tefsirlerde gece kalkıp namaz kılmanın Hz. Peygamber’e farz olduğu, beş vakit namaz farz kılındıktan sonra da bu ödevin aynen devam ettiği bildirilmektedir. Teheccüd adı verilen bu gece namazı yükümlülüğü Hz. Peygamber’e mahsus olup ümmetinin de geceleyin kalkıp bu namazı kılmaları sünnet kabul edilmiştir (İbn Âşûr, XXIX, 258; ayrıca krş. İsrâ 17/79).

Tane tane, hakkını vererek oku” diye çevirdiğimiz fiilin masdarı olan tertîl, sözlükte “bir şeyi güzel bir şekilde sıralamak, dizmek, açığa çıkarmak ve açıklamak” anlamlarına gelmektedir. Burada Kur’an’ın açık ve düzgün bir şekilde, tane tane ve yavaş yavaş, mânası üzerinde düşünerek okunması kastedilmektedir. Bu şekilde okumak Kur’an’ı anlamaya ve mânalarını düşünmeye daha elverişli olduğu için yüce Allah böyle okunmasını emretmiştir. Hz. Peygamber’in Kur’an’ı, harflerinin hakkını vererek ağır ağır okuduğu rivayet edilir (İbn Kesîr, VIII, 276).

 


Kaynak :  Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 485-486
 
Resul-i Ekrem Efendimiz Kur’an okumaktan zevk alan kimselerin bu zevki Cennet’te de devam ettireceklerini ve Kur’an okudukça derecelerinin artacağını şöyle ifade buyurmuştur: Her zaman Kur’an okuyan kimseye şöyle denecektir: Oku ve yüksel, dünyada kurallarına tam uyarak (tertil ile) oku. Şüphesiz senin merteben, okuduğun âyetin son noktasındadır. “
( Ebû Dâvud, Vitr 20; Tirmizi, Fezailü’l-Kur’an 18; Ahmed b Hanbel, Müsned, II ,92).

Ve yine bir hadisinde şöyle buyurmuştur:” Kur’an’ı gereği gibi güzel okuyan kimse, vahiy getiren şerefli ve itaatkâr meleklerle beraberdir. Kur’an’ı kekeleyerek zorlukla okuyan kimseye de iki kat sevap vardır. 
(Buhari, Tevhid 52; Müslim, Müsafirin 244).
 

اَوْ زِدْ عَلَيْهِ وَرَتِّلِ الْقُرْاٰنَ تَرْت۪يلاًۜ


اَوِ  atıf harfi tahyir/tercih ifade eder. Türkçedeki karşılığı “veya, yahut, yoksa” olan bu edat, iki unsur arasında (matuf-matufun aleyh) tahyir yani tercih (iki şeyden birini seçme) söz konusu olması durumlarında kullanılır. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi) 

زِدْ  atıf harfi  اَوِ  ile nidanın cevabına matuftur.

Fiil cümlesidir.  زِدْ  sükun üzere mebni emir fiildir. Faili müstetir olup takdiri  أنت ‘dir.  عَلَيْهِ  car mecruru  زِدْ  fiiline mütealliktir.  رَتِّلِ  atıf harfi وَ ‘la  زِدْ ‘e matuftur. 

وَرَتِّلِ الْقُرْاٰنَ تَرْت۪يلاً  atıf harfi  وَ ‘la nidanın cevabına matuftur. 

رَتِّلِ  sükun üzere mebni emir fiildir. Faili müstetir olup takdiri  أنت ‘dir.  الْقُرْاٰنَ  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur. تَرْت۪يلاً  mef’ûlü mutlak olup fetha ile mansubdur.

Mef’ûlu mutlak: Fiil ile aynı kökten gelen masdardır. Mef’ûlu mutlak harf-i cer almaz. Harf-i cer alırsa hal olur. Mef’ûlu mutlak cümle olmaz. Mef’ûlu mutlak üçe ayrılır:

1. Tekid (Kuvvetlendirmek) İçin: Fiilin manasını kuvvetlendirir. Masdar olur. Daima müfreddir. Fiilinden sonra gelir. Türkçeye “muhakkak, şüphesiz, gerçekten, çok, iyice, öyle ki” diye tercüme edilir.

2. Nev’ini (Çeşidini) Belirtmek İçin: Fiilin nasıl meydana geldiğini ve nev’ini bildirir. Nev’ini bildiren mef’ûlu mutlak umumiyetle sıfat veya izafet terkibi halinde gelir. Tesniye ve cemi de olabilir. Fiilinin önüne geçebilir. Türkçeye “gibi, şeklinde, aynen, tıpkı, tam” diye tercüme edilir.

3. Adedini (Sayısını) Belirtmek İçin: Failin yaptığı işin sayısını belirtir. Adedini belirten mef’ûlu mutlak  فَعْلَةً  vezninden gelen bina-ı (masdar-ı) merreden yapılır.

مَرَّةً  kelimesi de mef’ûlu mutlak olur. Fiilinin önüne geçebilir. Türkçeye “kere, defa” diye tercüme edilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi) 

رَتِّلِ  fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil tef’il babındandır. Sülâsîsi  رتل ’dir.

Bu bab fiile çokluk (fiilin, failin veya mef‘ûlun çokluğu), bir tarafa yönelme, mef'ûlü herhangi bir vasfa nispet etmek, gidermek, bir terkibi kısaltmak, eylemin belli bir zaman diliminde meydana gelmesi, özneyi fiilin türediği şeye benzetmek, sayruret, isimden fiil türetmek, hazır olmak, bir şeyin aralıklarla tekrarlanması manalarını katar.

 

اَوْ زِدْ عَلَيْهِ وَرَتِّلِ الْقُرْاٰنَ تَرْت۪يلاًۜ


Cümle muhayyerlik ifade eden  اَوْ  atıf harfiyle önceki ayetteki  انْقُصْ مِنْهُ قَل۪يلاً  cümlesine atfedilmiştir. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır. Emir üslubunda talebî inşâî isnaddır.

عَلَيْهِ car mecruru,  زِدْ  fiiline mütealliktir. 

وَرَتِّلِ الْقُرْاٰنَ تَرْت۪يلاًۜ  cümlesi hükümde ortaklık nedeniyle makabline atfedilmiştir. Emir üslubunda talebî inşâî isnaddır.

الْقُرْاٰنَ  mef’ûlun bihtir.  تَرْت۪يلاً  mef’ûlu mutlaktır.  

رَتِّلِ الْقُرْاٰنَ تَرْت۪يلاً [Kur'an'ı tertîl ile oku] ayetinde, daha çok beyan ve izahta bulunmak için, fiil, mastar ile pekiştirilmiştir. (Safvetü’t Tefâsir)

تَرْت۪يلاًۜ  - رَتِّلِ  kelimeleri arasında cinas-ı iştikak ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır. زِدْ - انْقُصْ  kelimeleri arasında tıbâk-ı îcab sanatı vardır.

تَرْت۪يلاً (tane tane) masdarı, Kur’an’ı tertîl üzere okumanın vacipliğini, okuyanın, mutlaka bunu yapması gerektiğini tekit etmektedir. (Keşşâf) 

تَرْت۪يلاًۜ : Bir şeyi güzel, düzgün ve tertip ile kusursuz bir şekilde açık açık, hakkını vererek açıklamaktır. Aralarında çok değil, biraz açıklık bulunmakla beraber gayet güzel bir düzgünlükte görülen ön dişler için kullanılır. Sözü de öyle tane tane, yavaş yavaş, ara vererek ve güzel sıralama ve ifadeyle söylemeye de "tertîl-i kelam" derler. Kur'an'ın tertili de böyle her harfinin, edasının, tertibinin, manasının hakkını doyura doyura vererek okunmasıdır. Burada emrinden sonra mastarıyla vurgu yapılması da bu tertîlin en güzel şekilde olmasının arandığını gösterir. (Elmalılı)