Müzzemmil Sûresi 6. Ayet

اِنَّ نَاشِئَةَ الَّيْلِ هِيَ اَشَدُّ وَطْـٔاً وَاَقْوَمُ ق۪يلاًۜ  ...

Şüphesiz gece ibadetinin etkisi daha fazla, (bu ibadetteki) sözler (Kur’an ve dua okuyuşlar) ise daha düzgün ve açıktır.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 إِنَّ gerçekten
2 نَاشِئَةَ kalkmak ن ش ا
3 اللَّيْلِ gece ل ي ل
4 هِيَ o
5 أَشَدُّ daha ش د د
6 وَطْئًا tesirlidir و ط ا
7 وَأَقْوَمُ ve daha sağlamdır ق و م
8 قِيلًا söz(ler) ق و ل
 

“Ağır söz”den maksat Kur’an-ı Kerîm’dir; yüceliği, önemi ve değerinden, içeriğinin zenginliğinden, getirdiği sorumlulukların ağırlığından dolayı ona ağır söz denilmiştir (Râzî, XXX, 174; Şevkânî, V, 365). Hz. Peygamber’e geceleri kalkıp namaz kılma emri verilmesinden de onun psikolojik olarak bu ağır göreve hazırlanmasına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. “Gece vakti” diye tercüme ettiğimiz nâşie kelimesine müfessirler “gece vakitleri ve bu vakitlerde meydana gelen olay, gece kalkan kimse” gibi anlamlar vermişlerdir (Şevkânî, V, 365). Âyette gece vaktinin sessizlik, tenhalık, karanlık, serinlik gibi özelliklerinden dolayı huzur ve sükûn içerisinde ibadetle meşgul olmak ve Kur’an okumak için gündüzden daha elverişli veya geceleyin kılınan namazın insanı mânen yüceltmeye, Kur’an’ı anlayacak ve üzerinde düşünecek şekilde okumaya daha müsait olduğu bildirilmektedir. 

7. âyetteki sebh kelimesi, “yüzme” anlamının yanında, mecaz olarak, “ihtiyaçlar ve türlü meşguliyet alanları için koşuşturma, gidip gelme, dolaşıp durma” şeklinde de açıklanmış olup (bk. Şevkânî, V, 366) meâlde bu mâna dikkate alınmıştır. Burada Hz. Peygamber’e ve onun şahsında ümmetine, gündüzleri daha çok maişet temini, Kur’an’ı tebliğ, dini öğretme ve daha başka işlerle meşgul olacakları, bu tür maksatlarla koşuşturacakları; bu sebeple namaz, Kur’an okuma gibi ibadetler için gecenin daha uygun bir zaman olduğu hatırlatılmıştır.

 


Kaynak :  Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 486-487
 

اِنَّ نَاشِئَةَ الَّيْلِ هِيَ اَشَدُّ وَطْـٔاً وَاَقْوَمُ ق۪يلاًۜ


İsim cümlesidir.  اِنَّ  tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir. İsmini nasb haberini ref eder. نَاشِئَةَ  kelimesi  اِنَّ ‘nin ismi olup lafzen mansubdur. Aynı zamanda muzâftır. 

الَّيْلِ  muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur.  هِيَ  fasıl zamiridir.  اَشَدُّ  kelimesi  اِنَّ ‘nin haberi olup lafzen merfûdur.  وَطْـٔاً  temyiz olup fetha ile mansubdur. اَقْوَمُ ق۪يلاً  atıf harfi وَ ‘la makabline matuftur.   

Temyiz; kendisinden önce geçen mübhem (manası açık olmayan) bir ismin manasına açıklık getiren camid, nekre bir isimdir. Yani; çeşitli manalar kastedilmeye elverişli önceki isim veya cümleden asıl maksadın ne olduğunu açıklamak üzere zikredilen camid (türememiş), mansub ve nekre isme temyiz denir. Temyizin manasını açıkladığı önceki isme veya cümleye de mümeyyez denir. Temyiz harf-i cerli ve izafetle gelmediği müddetçe mansubdur. Mümeyyezin îrabı ise cümledeki yerine göredir. Temyiz Türkçeye “bakımından, …yönünden” şeklinde tercüme edilebilir. Temyizi bulmak için “ne bakımdan, hangi açıdan?” soruları sorulur. Temyiz ikiye ayrılır:

1. Melfûz mümeyyez: Söylenmiş, cümlede görülen mümeyyez.

2. Melhûz mümeyyez: Düşünülen, cümlede açık olarak görülemeyen mümeyyez.

(Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi) 

اَشَدُّ  ve  اَقْوَمُ  ism-i tafdil kalıbındandır.

İsm-i tafdil; bir vasfın, bir hususun bir varlıkta diğer bir varlıktan daha fazla olduğunu ifade eder. İsm-i tafdil  اَفْضَلُ  veznindendir. İsm-i tafdilin sıfat-ı müşebbeheden farkı; renk, şekil, uzuv noksanlığı ifade etmemesidir. Müennesi  فُعْلَى  veznindedir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)  

نَاشِئَةَ  kelimesi, sülâsi mücerredi  نشأ  olan fiilin ism-i failidir.

İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

 

اِنَّ نَاشِئَةَ الَّيْلِ هِيَ اَشَدُّ وَطْـٔاً وَاَقْوَمُ ق۪يلاًۜ


Beyanî istînâf olarak fasılla gelen cümlenin fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldir.

Ayet beyanî istînâf olarak gelmiştir. Gece namazını kılma emrinin hikmeti, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in ruhunu vahyin şiddetine dayanmaya hazırlamak içindir. Bu da Allah'ın bu işi ona kolaylaştırdığının göstergesidir. (Âşûr)

Cümle, iki kez tekrar gücünü taşıyan  اِنَّ  ile tekid edilmiş, sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi faide-i haber inkârî kelamdır.

Yalnızca bir isim cümlesi bile devam ve sübut ifade ettiğinden,  اِنَّ , isim cümlesi ve fasıl zamiri ile tekid edilen bu ve benzeri cümleler muhkem/sağlam cümlelerdir.

İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karinelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

اِنَّ ’nin ismi olan  نَاشِئَةَ الَّيْلِ , izafet formunda gelerek az sözle çok anlam ifade edilmiştir.

اَشَدُّ وَطْـٔاً  terkibi  اِنَّ ‘nin haberdir.  هِيَ  fasıl zamiri, marife olan ism-i tafdili sıfattan ayırmak ve hükmü takviye içindir.

وَاَقْوَمُ , haber olan  اَشَدُّ ‘ya temâsül nedeniyle atfedilmiştir. Her ikisi de ism-i tafdil vezninde gelerek mübalağa ifade etmiştir.

ق۪يلاً  ve  وَطْـٔاً  temyizdir. Temyiz ifadeyi zenginleştiren ıtnâbdır. Bu şekilde kapalıyı açma özelliği yanında kaplama ve abartı özelliği de bulunduğundan anlam düz ifadeye oranla daha çarpıcı olarak yansıtılır.

Arapçada temyizli ifadeler tekid bildirir. Müsnedün ileyhin muhtevasında kapalı olarak bulunan birim temyizle açıkça belirtildiğinden tekrar dolayısıyla tekid ifade eder. (TDV Tekid)

اَشَدُّ وَطْـٔاً (daha uyumludur) yani -özellikle- gece kalkan, kalp dil uyumu bakımından gündüz kalkandan daha uyumludur.  نَاشِئَةَ ye kişi anlamı verirsen bu anlamda olur; ama نَاشِئَةَ yle kalkmayı, ibadeti veya saatleri kastedersen, gece kalkanın kalbi geceleyin diliyle daha uyumludur anlamında olur. Veya huşû ve ihlas gibi istenen vasıflara daha uygundur. (Keşşâf)

وَطْـٔاً ; Lügatte; basmak, çiğnemek, yumuşatıp döşemek, hazırlamak, uydurmak, yani uygun hale koymak ve uygunluk manalarında mastardır. Bir de tümseklikler arasında basık ve engin yere denir.

Ebû Amr ve İbnü Amir kıraatlerinde vav'ın kesri ve ta'nın fethasıyla ve uzatarak okunur. Bununla aynı babtan mastar olan  مُوَاطَأَةً  uygunluk, uyuşma demektir. Yani, gece yapılan amel daha baskın, daha samimi yahut kalp ve vicdana daha uygun demektir. Gece sessizlik ve her şeyden ayrılma zamanı olduğu için, uyanık olanların gözü gönlüne daha uygun ve gündüzleyin çeşitli engeller ve meşgaleler içinde duyulamayacak olayları duymak için keşfi daha açık ve gösterişten, başkalarının bakısından kurtulmuş olarak ihlaslı davranmaya daha uygun yahut daha keskin, daha dokunaklıdır. (Elmalılı)

Buna göre Cenab-ı Hak adeta "Ben sana geceleyin namaz kılmanı emrettim. Çünkü, geceleyin, kalp ile dilin uyum sağlaması kemâl ve doruk noktasına ulaşır. Aynı zamanda da, geceleyin gönle gelen fikir, hatıra ve düşünceler, ruhani mükaşefeleri daha fazla elde ederler" demiştir. (Fahreddin er-Râzî)