Müddessir Sûresi 13. Ayet

وَبَن۪ينَ شُهُوداًۙ  ...

Ona bol mal ve gözü önünde duran oğullar verdim.  (12 - 13. Ayetler Meali)
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَبَنِينَ ve oğullar ب ن ي
2 شُهُودًا göz önünde ش ه د
 

Müfessirler bu âyetlerin Mekkeli müşrik Velîd b. Mug^re hakkında indiğini rivayet etmişlerdir (Taberî, XXIX, 96; Şevkânî, V, 376). Velîd, Kureyş’in ileri gelenlerinden olup çok sayıda oğulları vardı ve oldukça zengindi; buna rağmen Allah’ın kendisine lutfettiği nimetlere şükredecek yerde hem Allah’a hem de peygambere karşı nankörlük etmiş, İslâm’ı boğmak isteyenlere öncülük edenlerden olmuştu.

Allah Teâlâ’nın “Yarattığım şahsı tek başına bana bırak” meâlindeki buyruğu iki türlü yorumlanmıştır: a) Anasının karnında âciz ve tek başına bir durumda yarattığım o şahsı bana bırak, senin onunla uğraşmana gerek yok, ben onun cezasını veririm. b) Onu tek başına benimle baş başa bırak; ben onun hakkından gelir ve gereken cezayı veririm (bk. Şevkânî, V, 376). Âyet, Velîd b. Mug^re hakkında inmiş olsa da amacı genel olup şu mesajı vermektedir: Nimete karşı şükretmek, nimet sahibine minnettar olmak en yalın ahlâkî ödevlerden biri, akıl ve adalet gereğidir. Sıradan birinin alelâde yardım ve iyiliğine bile minnettar olup teşekkür ederken varlığımızı, hayatımızı, sahip olduğumuz, yararlandığımız her türlü maddî ve mânevî nimet ve imkânları lutfeden Allah’a minnettar olmamak, şükretmemek, ibadet ve itaat etmemek büyük bir nankörlüktür; özellikle Allah’ın varlığını ve birliğini tanımamaktan da öte giderek inkâr, şirk ve zulüm hareketlerine öncülük etmek bütün nankörlüklerin ve haksızlıkların en ağırı, en vahimidir.

Kaynak :  Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 495-496
 

وَبَن۪ينَ شُهُوداًۙ


بَن۪ينَ  atıf harfi وَ ‘la önceki ayetteki  مَالاً ‘e matuftur. بَن۪ينَ  cemi müzekker salim kelimelere mülhak olduğu için nasb alameti  ى ‘dir. شُهُوداً  kelimesi  بَن۪ينَ ‘nin sıfatı olup fetha ile mansubdur.

Varlıkları niteleyen kelimelere sıfat denir. Arapça’da sıfatın asıl adı na’t ( النَّعَتُ )dır. Sıfatın nitelediği isme de men’ut ( المَنْعُوتُ ) denir. Bir ismi doğrudan niteleyen sıfata hakiki sıfat, dolaylı olarak niteleyen sıfata da sebebi sıfat denir.

Sıfat ile mevsuftan oluşan tamlamaya sıfat tamlaması denir. Sıfat tek kelime (isim), cümle ve şibh-i cümle olabilir. Ve sıfat birden fazla gelebilir.

Sıfat mevsûfuna: cinsiyet, adet, marifelik - nekrelik ve îrab bakımından uyar.

Sıfat iki kısma ayrılır: 1. Hakiki sıfat  2. Sebebi sıfat

Hakiki sıfat: 1- Müfred olan sıfatlar  2- Cümle olan sıfatlar olmak üzere ikiye ayrılır.

1. Müfred olan sıfatlar: Müfred olan sıfatlar genellikle ism-i fail, ism-i mef’ûl, mübalağalı ism-i fail, sıfat-ı müşebbehe, ism-i tafdil, masdar, ism-i mensub ve sayı isimleri şeklinde gelir.

Gayrı akil (akılsız çoğullar) mevsûf olarak geldiğinde sıfatını müfred müennes olarak da alır.

2. Cümle olan sıfatlar: 1- İsim cümlesi olan sıfatlar, 2- Fiil cümlesi olan sıfatlar, 3- Şibh-i cümle olan sıfatlar. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
 

وَبَن۪ينَ شُهُوداًۙ

 

Ayet önceki ayetin devamıdır.  بَن۪ينَ  önceki ayetteki  مَالاً e matuftur.

بَن۪ينَ  için sıfat olan  شُهُوداًۙ , ism-i fail vezninde gelerek bu özelliğin mevsûfa olan bağlılığına işaret eden ıtnâb sanatıdır. 

مَالاً  -  بَن۪ينَ  kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.

جَعَلْتُ  fiilinden sonra, verilenlerin mal ve oğullar şeklinde ayrılması taksim sanatıdır.

[Hazır oğullar verdim buyrulmuştur] çünkü Mekke'de hep yanında idiler, onlarla olmaktan zevk duyardı; çünkü babalarının nimeti ile doyduklarından ticaret için sefere çıkma ihtiyacı duymazlardı. O da onları kendi işlerine gönderme ihtiyacı duymazdı, çünkü hizmetçileri çoktu ya da medis ve kulüplerde yanından ayrılmazlardı, çünkü onur ve itibarları vardı. Şöyle de denilmiştir: On yahut daha çok oğlu vardı, hepsi de erkeklik çağına gelmişlerdi. Onlardan üçü Müslüman oldu: Hâlid (bin Velid), Umare ve Hişâm.  (Beyzâvî)