Müddessir Sûresi 14. Ayet

وَمَهَّدْتُ لَهُ تَمْه۪يداًۙ  ...

Kendisine alabildiğine imkânlar sağladım.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَمَهَّدْتُ ve döşedim م ه د
2 لَهُ kendisine
3 تَمْهِيدًا bir döşeyişle م ه د
 

Müfessirler bu âyetlerin Mekkeli müşrik Velîd b. Mug^re hakkında indiğini rivayet etmişlerdir (Taberî, XXIX, 96; Şevkânî, V, 376). Velîd, Kureyş’in ileri gelenlerinden olup çok sayıda oğulları vardı ve oldukça zengindi; buna rağmen Allah’ın kendisine lutfettiği nimetlere şükredecek yerde hem Allah’a hem de peygambere karşı nankörlük etmiş, İslâm’ı boğmak isteyenlere öncülük edenlerden olmuştu.

Allah Teâlâ’nın “Yarattığım şahsı tek başına bana bırak” meâlindeki buyruğu iki türlü yorumlanmıştır: a) Anasının karnında âciz ve tek başına bir durumda yarattığım o şahsı bana bırak, senin onunla uğraşmana gerek yok, ben onun cezasını veririm. b) Onu tek başına benimle baş başa bırak; ben onun hakkından gelir ve gereken cezayı veririm (bk. Şevkânî, V, 376). Âyet, Velîd b. Mug^re hakkında inmiş olsa da amacı genel olup şu mesajı vermektedir: Nimete karşı şükretmek, nimet sahibine minnettar olmak en yalın ahlâkî ödevlerden biri, akıl ve adalet gereğidir. Sıradan birinin alelâde yardım ve iyiliğine bile minnettar olup teşekkür ederken varlığımızı, hayatımızı, sahip olduğumuz, yararlandığımız her türlü maddî ve mânevî nimet ve imkânları lutfeden Allah’a minnettar olmamak, şükretmemek, ibadet ve itaat etmemek büyük bir nankörlüktür; özellikle Allah’ın varlığını ve birliğini tanımamaktan da öte giderek inkâr, şirk ve zulüm hareketlerine öncülük etmek bütün nankörlüklerin ve haksızlıkların en ağırı, en vahimidir.

Kaynak :  Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 495-496
 

وَمَهَّدْتُ لَهُ تَمْه۪يداًۙ


Fiil cümlesidir. وَ  atıf harfidir.  مَهَّدْتُ  sükun üzere mebni mazi fiildir. Muttasıl zamir  تُ  fail olarak mahallen merfûdur.  لَهُ  car mecruru  مَهَّدْتُ  fiiline mütealliktir. تَمْه۪يداً  mef’ûlun mutlak olup fetha ile mansubdur. 

Mef’ûlu mutlak: Fiil ile aynı kökten gelen masdardır. Mef’ûlu mutlak harf-i cer almaz. Harf-i cer alırsa hal olur. Mef’ûlu mutlak cümle olmaz. Mef’ûlu mutlak üçe ayrılır:

1. Tekid (Kuvvetlendirmek) İçin: Fiilin manasını kuvvetlendirir. Masdar olur. Daima müfreddir. Fiilinden sonra gelir. Türkçeye “muhakkak, şüphesiz, gerçekten, çok, iyice, öyle ki” diye tercüme edilir.

2. Nev’ini (Çeşidini) Belirtmek İçin: Fiilin nasıl meydana geldiğini ve nev’ini bildirir. Nev’ini bildiren mef’ûlu mutlak umumiyetle sıfat veya izafet terkibi halinde gelir. Tesniye ve cemi de olabilir. Fiilinin önüne geçebilir. Türkçeye “gibi, şeklinde, aynen, tıpkı, tam” diye tercüme edilir.

3. Adedini (Sayısını) Belirtmek İçin: Failin yaptığı işin sayısını belirtir. Adedini belirten mef’ûlu mutlak  فَعْلَةً  vezninden gelen bina-ı (masdar-ı) merreden yapılır.

مَرَّةً  kelimesi de mef’ûlu mutlak olur. Fiilinin önüne geçebilir. Türkçeye “kere, defa” diye tercüme edilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi) 

مَهَّدْتُ  fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil tef’il babındandır. Sülâsîsi  مهد ’dir.

Bu bab fiile çokluk (fiilin, failin veya mef‘ûlun çokluğu), bir tarafa yönelme, mef'ûlü herhangi bir vasfa nispet etmek, gidermek, bir terkibi kısaltmak, eylemin belli bir zaman diliminde meydana gelmesi, özneyi fiilin türediği şeye benzetmek, sayruret, isimden fiil türetmek, hazır olmak, bir şeyin aralıklarla tekrarlanması manalarını katar.

 

وَمَهَّدْتُ لَهُ تَمْه۪يداًۙ

 

Ayet, atıf harfi  وَ  ile 12. ayetteki  وَجَعَلْتُ لَهُ مَالاً مَمْدُوداًۙ  cümlesine atfedilmiştir. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır. Cümleler arasında manen ve lafzen mutabakat mevcuttur.

Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber talebî kelamdır.

Mazi fiil sebata, temekkün ve istikrara işaret eder. (Hâlidî, Vakafât, S.107)

Fiil, Allah Teâlâ’ya ait zamire isnadla tazim edilmiştir. 

Cümlede takdim-tehir sanatı vardır.  مَهَّدْتُ  fiiline müteallik olan car mecrur  لَهُ , durumun onunla ilgili olduğunu vurgulamak için, mef’ûlü mutlak olan  تَمْه۪يداًۙ ‘e takdim edilmiştir

تَمْه۪يداًۙ - مَهَّدْتُ  kelimeleri arasında ıtnâb ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.

Onun için serdikçe serdim, ona riyaset ve büyük şöhret verdim; öyle ki, رَيْحانَةَ قُرَيْشٍ (Kureyş'in Çiçeği) ve  الوَحِيدُ (adam)ı derlerdi yani başkanlık ve liderliğinden dolayı böyle derlerdi. (Beyzâvî)