ثُمَّ يَطْمَعُ اَنْ اَز۪يدَۗ
Müfessirler bu âyetlerin Mekkeli müşrik Velîd b. Mug^re hakkında indiğini rivayet etmişlerdir (Taberî, XXIX, 96; Şevkânî, V, 376). Velîd, Kureyş’in ileri gelenlerinden olup çok sayıda oğulları vardı ve oldukça zengindi; buna rağmen Allah’ın kendisine lutfettiği nimetlere şükredecek yerde hem Allah’a hem de peygambere karşı nankörlük etmiş, İslâm’ı boğmak isteyenlere öncülük edenlerden olmuştu.
Allah Teâlâ’nın “Yarattığım şahsı tek başına bana bırak” meâlindeki buyruğu iki türlü yorumlanmıştır: a) Anasının karnında âciz ve tek başına bir durumda yarattığım o şahsı bana bırak, senin onunla uğraşmana gerek yok, ben onun cezasını veririm. b) Onu tek başına benimle baş başa bırak; ben onun hakkından gelir ve gereken cezayı veririm (bk. Şevkânî, V, 376). Âyet, Velîd b. Mug^re hakkında inmiş olsa da amacı genel olup şu mesajı vermektedir: Nimete karşı şükretmek, nimet sahibine minnettar olmak en yalın ahlâkî ödevlerden biri, akıl ve adalet gereğidir. Sıradan birinin alelâde yardım ve iyiliğine bile minnettar olup teşekkür ederken varlığımızı, hayatımızı, sahip olduğumuz, yararlandığımız her türlü maddî ve mânevî nimet ve imkânları lutfeden Allah’a minnettar olmamak, şükretmemek, ibadet ve itaat etmemek büyük bir nankörlüktür; özellikle Allah’ın varlığını ve birliğini tanımamaktan da öte giderek inkâr, şirk ve zulüm hareketlerine öncülük etmek bütün nankörlüklerin ve haksızlıkların en ağırı, en vahimidir.
Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 495-496ثُمَّ يَطْمَعُ اَنْ اَز۪يدَۗ
Fiil cümlesidir. ثُمَّ atıf harfidir. Matuf ve matufun aleyh arasında hem sıra olduğunu hem de fiillerin meydana gelişi arasında uzun bir sürenin bulunduğunu gösterir. Süre bakımından فَ harfinin zıttıdır. ثُمَّ ile yapılan atıfta matuf ile matufun aleyh yer değiştiremez. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
يَطْمَعُ damme ile merfû muzari fiildir. اَنْ ve masdar-ı müevvel mahzuf harfi ceriyle birlikte يَطْمَعُ fiiline mütealliktir.
اَنْ muzariyi nasb ederek manasını masdara çeviren harftir. اَز۪يدَ fetha ile mansub muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri اَنَا ‘dir.
Fiil-i muzarinin başına اَنْ harfi geldiği zaman onu nasb ettiği gibi anlamını da masdara çevirmektedir. Bu tür masdarlara masdar anlamı içerdikleri için “tevilli masdar (masdar-ı müevvel cümlesi)” denmektedir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
ثُمَّ يَطْمَعُ اَنْ اَز۪يدَۗ
ثُمَّ tertip ve terahî ifade eden atıf harfidir. Ayet önceki ayete hükümde ortaklık nedeniyle atfedilmiştir. Cümleler arasında maziden muzariye geçişte, iltifat sanatı vardır. Müspet muzari fiil sıygasında, faide-i haber ibtidai kelamdır. Muzari fiil teceddüt, istimrar ve tecessüm ifade etmiştir.
Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar. Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
اَنْ masdar harfi, اَز۪يدَۗ muzari fiilini nasb ederek, masdara çevirmiştir. اَنْ ve akabindeki اَنْ اَز۪يدَۗ cümlesi takdir edilen ب harfiyle يَطْمَعُ fiiline mütealliktir. Masdar-ı müevvel mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Mazi fiil sebata, temekkün ve istikrara işaret eder. (Hâlidî, Vakafât, S.107)
Ayetlerde nimetler sayıldıktan daha da arttırılmasını istediği belirtilmiştir. Bu ifade, bunca nimetten sonra fazlasının istenmesinin doğru olmadığı anlamını içermektedir. Bu idmâc sanatıdır.
اَز۪يدَۗ ve يَطْمَعُ kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.
O bunu, kendisine verilen malı ve oğulları daha da artırmamı umuyor. Bu ifadede onun nankörlüğünün yanı sıra hırsı, tamahkârlığı ve nimet verene karşı inatçılığı da yadırganmaktadır. Yani, ”artık bu günden sonra küfürle, bol nimet bir arada bulunmaz," denilmektedir. (Rûhu’l Beyân)
Hâlâ daha istemekte!.. ifadesi onun tamah ve hırsının hedefine ulaşamayacağını ve yanlış bir şey olduğunu bildirmektedir; yani ona verilen zenginlik ve bolluk daha fazla artırılmayacaktır. (Keşşâf)
Buradaki ثُمَّ (sonra) kelimesi, hayret ifade etmek içindir ve tıpkı bu, [“Gökleri ve yeri, karanlıkları ve nuru yaratan Allah’a hamdolsun. Bir de bu küfürler tutup Rablerine eş koşarlar”] (En’am/1) ayetindeki ثُمَّ (sonra) gibidir. Şu halde bu ثُمَّ , yadırgama ve hayreti ifade eden bir kelimedir. (Fahreddin er-Râzî)