Müddessir Sûresi 27. Ayet

وَمَٓا اَدْرٰيكَ مَا سَقَرُۜ  ...

Sekar’ın ne olduğunu sen ne bileceksin?
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَمَا ve
2 أَدْرَاكَ sen nereden bileceksin? د ر ي
3 مَا ne olduğunu
4 سَقَرُ Sekar’ın
 
Rivayete göre müşrikler Hz. Peygamber’e ve tebliğ ettiği Kur’an’a karşı nasıl bir tavır takınmaları gerektiğini Velîd b. Mug^re’ye sormuşlar, o da düşünüp taşındıktan sonra Hz. Peygamber’in bir sihirbaz, Kur’an’ın da önceki sihirbazlardan intikal eden bir sihir, bir beşer sözü olduğunu insanlar arasında yaymalarını tavsiye etmiştir. İşte 18-25. âyetlerde Velîd b. Mug^re örneğinde Kur’an’a karşı benzer şekilde inkârcı tutum sergileyenler kınanmış; 26-30. âyetlerde ise hak ettikleri uhrevî ceza özetlenmiştir. 26. âyette geçen “sekar” kelimesi ateşin isimlerinden olup cehennemin ağır cezalık kısımlarından birini ifade ettiği belirtilir (bk. Şevkânî, V, 377). 27-28. âyetler ise sekar hakkında, “hiçbir şeye acımayan, içine atılanları yakan ve insanın derisini kavuran korkunç bir yer” şeklinde detaylar vermektedir. “İnsanları kavurur” diye çevirdiğimiz 29. âyete “insanlara görünür” şeklinde de mâna verilmiştir (Zemahşerî, IV, 183). Aynı âyet, “Cehennem, orayı hak eden insana kendini gösteren bir tablo, bir aynadır” şeklinde de anlaşılabilir. Müfessirler, 30. âyetteki “on dokuz” sayısını “cehennemde görevlendirilmiş olan on dokuz melek; meleklerden on dokuz grup; on dokuz saf; her birinin emrinde bir grup melek bulunan on dokuz yönetici melek” şekillerinde yorumlamışlardır (Zemahşerî, IV, 184; Şevkânî, V, 378; İbn Âşûr, XXIX, 298). Nitekim Tahrîm sûresinin 6. âyetinde de cehennemin başında iri cüsseli, sert tabiatlı ve Allah’ın emirlerini hemen uygulayan meleklerin bulunduğu bildirilmiştir. Râzî, insanın günah işleyip cehenneme girmesine sebep olan beden ve zihin güçlerini on dokuz olarak tesbit etmiş; cehennemde gözetim vazifesi yapan zebânîlerin sayısı ile bu güçler arasında bir ilginin bulunduğunu ifade etmiştir (XXX, 203). Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 496
 

وَمَٓا اَدْرٰيكَ مَا سَقَرُۜ


İsim cümlesidir. وَ  istînâfiyyedir. مَٓا  istifham harfi mübteda olarak mahallen merfûdur. اَدْرٰيكَ  cümlesi  مَٓا ‘nın haberi olarak mahallen merfûdur. اَدْرٰيكَ  elif üzere mukadder fetha ile mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ‘dir.  مَا سَقَرُ  cümlesi amili  اَدْرٰيكَ ‘nin mef’ûlü bihi olarak mahallen mansubdur.  اَدْرٰيكَ  ‘bilmek’ anlamında kalp fiillerindendir.

Kalp fiilleri (iki mef’ûl alan fiiller); bir mef’ûl ile manası tamamlanamayıp ikinci mef’ûle ihtiyaç duyan fiillerdir. Bu fiiller isim cümlesinin önüne gelirler, mübteda ve haberi iki mef’ûl yaparak nasb ederler. 3 gruba ayrılırlar:

1. Bilmek manasında olanlar.

2. Sanmak manası ifade edenler, kesine yakın bilgi ifade ederler. “Sanmak, zannetmek, saymak, kendisine öyle gelmek” gibi manalara gelir.

3. Değiştirme manası ifade edenler. Aynı anlama gelmedikleri halde görevleri itibariyle onlara benzerliklerinden kalp fiilleri adı altına girmişlerdir.

Değiştirme manasına gelen fiiller “etti, yaptı, kıldı, edindi, dönüştürdü, değişik bir hale getirdi” gibi manalara gelir.

Bilgi ve zan fiillerinden sonra bazen  اَنَّ ’li ve  اَنْ ’li cümleler gelir, bu cümleler iki mef’ûl kabul edilir. Bilmek, sanmak ve değiştirme manasına gelen bu fiiller 3 şekilde gelebilir: 1) İki mef’ûl alanlar, 2) İki mef’ûlünü masdar-ı müevvel cümlesi olarak alanlar, 3) İki mef’ûlü hazif olanlar. Kalp fiilleri iki mamûlü arasında olduğunda amel etmeleri de etmemeleri de caizdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

مَٓا  istifham harfi mübteda olarak mahallen merfûdur. سَقَرُ  haber olup lafzen merfûdur.

اَدْرٰيكَ  fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil if’âl babındandır. Sülâsîsi  دري ’dir.

İf’al babı fiile tadiye (geçişlilik) kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar. Bazan da fiilin mücerret manasını ifade eder. 

 

وَمَٓا اَدْرٰيكَ مَا سَقَرُۜ


24. ayetteki mekulü’l kavle dahil olan istînâf cümlesidir. Ayetin, önceki ve sonraki ayetler arasında itiraziye olduğu da söylenmiştir. İtiraz cümleleri ıtnâb sanatıdır. 

İstifham harfi  مَا  mübteda,  اَدْرٰيكَ مَا سَقَرُۜ  cümlesi haberdir. İstifham üslubunda talebî inşâî isnaddır.

Cümlede müsnedin mazi fiil sıygasında cümle olarak gelmesi hükmü takviye, hudûs, temekkün ve istikrar ifade etmiştir. 

Mazi fiil sebat, temekkün ve istikrar ifade eder. (Hâlidî, Vakafât, s. 107)

مَا سَقَرُۜ  cümlesi,  اَدْرٰيكَ  fiilinin iki mef’ûlu yerindedir. İstifham harfi  مَا , mübteda olarak mahallen merfûdur.  سَقَرُۜ  haberdir. Sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi formunda gelmiştir. İstifham üslubunda talebî inşâî isnaddır.

Ayetteki cümleler, istifham üslubunda olmasına rağmen, soru anlamında değildir. Cümleler, vaz edildiği anlamdan çıkarak tehdit ve korkutma manasına gelmesi nedeniyle mecazı mürsel mürekkeptir. Ayrıca bu istifhamlarda tecâhül-i ârif sanatı söz konusudur.

Bilinen nefy üslubu yerine istifhamın tercih edilmesinin sebebi; istifhamda muhatabın aklını uyarmak, harekete geçirmek ve düşünmeye teşvik manası olmasıdır. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

مَٓا ‘nın tekrarında ıtnâb ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.

Bu ayet de onun durumunu daha korkunç hale getirmek içindir, (Beyzâvî, Safvetü’t Tefâsir)

Bu, onun niteliklerini mübalağa yoluyla anlatmaktır. Yani, onun nasıl bir şey olduğunu sana ne bildirdi? Bu, hakkında soru sorulanın büyüklüğüne dikkat çekmek içindir. Daha sonra,  سَقَرُۜ 'ın durumunu açıklamıştır. (Kurtubî)