وَالصُّبْحِ اِذَٓا اَسْفَرَۙ
وَالصُّبْحِ اِذَٓا اَسْفَرَۙ
Ayet atıf harfi وَ ‘la önceki ayetteki الْقَمَرِ ‘e matuf olup mahallen mecrurdur.
اِذَٓا şart manası taşıyan, cezmetmeyen zaman zarfıdır. Cümleye muzâf olur. Vuku bulma ihtimali kuvvetli veya kesin olan durumlar için gelir.
إِذَا : Cümleye muzâf olan zarflardandır. Kendisinden sonra gelen muzâfun ileyh cümlesi aynı zamanda şart cümlesidir.
إِذَا ‘dan sonraki şart cümlesinin fiili, mazi veya muzari manalı olur. Cevabı ise umumiyetle muzari olur, mazi de olsa muzari manası verilir:
a) إِذَا fiil cümlesinden önce gelirse, zarf (zaman ismi); isim cümlesinden önce gelirse (mufâcee=sürpriz) harfi olur.
b) إِذَا ‘nın cevap cümlesi, iki muzari fiili cezm edenlerin cevap cümleleri gibi mazi, muzari, emir, istikbal, isim cümlesi... şeklinde gelir. Cevabın başına ف ‘nın gelip gelmeme durumu, iki muzari fiili cezm edenlerle aynıdır.
c) Sükun üzere mebnîdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi
اَسْفَرَ fetha üzere mebni mazi fiildir.Faili müstetir olup takdiri هو ‘dir. اَسْفَرَ fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil if’âl babındandır. Sülâsîsi سفر ’dir.
İf’al babı fiile tadiye (geçişlilik) kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar. Bazan da fiilin mücerret manasını ifade eder.
وَالصُّبْحِ اِذَٓا اَسْفَرَۙ
Cümle atıf harfi وَ ‘la önceki ayete atfedilmiştir. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır. Cümleler arasında manen ve lafzen mutabakat mevcuttur.
وَ , kasem harfidir. Ayette, îcâz-ı hazif sanatı vardır. Muksemun bih olan الصُّبْحِ car mecruru, takdiri اقسم (Yemin ederim) olan mahzuf fiile mütealliktir.
Cümle, mahzuf kasem ve cevapla birlikte kasem üslubunda gayrı talebî inşâî isnaddır.
Şarttan mücerret zaman zarfı اِذَٓا mahzuf kasem fiiline mütealliktir. اِذَا ‘nın muzâfun ileyhi olan اَسْفَرَ cümlesi, mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Mazi fiil sebata, temekkün ve istikrara işaret eder. (Hâlidî, Vakafat, S.107)
الْقَمَرِۙ - الَّيْلِ - الصُّبْحِ kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr, الَّيْلِ - الصُّبْحِ kelimeleri arasında ise tıbâk-ı îcab sanatları vardır.
وَالَّيْلِ اِذْ اَدْبَرَ [Dönüp gitmekte olan geceye andolsun] ile وَالصُّبْحِ اِذَٓا اَسْفَرَ [Ağarmakta olan sabaha andolsun.] ayetleri arasında mukabele vardır. (Safvetü’t Tefâsir)
32-33- 34. ayetlerdeki bu üç yemin lafzı tekidi artırmak için gelmiştir. Genellikle yeminler tekid için 3 kere tekrarlanır. Büyük bir mahluka ve Cenab-ı Hakkın kudretinin eseri olan iki büyük duruma yemin etmiştir. (Âşûr)
["Hayır hayır, yemin olsun o aya."] Burada ve sonraki ayetlerde geçen kamer, gece ve sabah kelimelerinin kendi manalarında ve ilâhi orduların görüldüğü parıltılara işaret olmaları yanında dünyanın karanlıklara boğulduğu cahiliyye devri içinde Peygamberlik nurunun doğuşu ve o gecenin yok olmaya yüz tutuşu ve parlamak üzere bulunan hayır ve hakikat sabahının yaklaşma anlarıyla İslam güneşinin doğuşu anına da dolaylı yoldan işaret vardır. Hatta asıl ifade edilmek istenen budur. (Elmalılı)