Kıyamet Sûresi 40. Ayet

اَلَيْسَ ذٰلِكَ بِقَادِرٍ عَلٰٓى اَنْ يُحْيِيَ الْمَوْتٰى  ...

Şimdi, bunları yapan Allah’ın ölüleri diriltmeye gücü yetmez mi?
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 أَلَيْسَ değil mi? ل ي س
2 ذَٰلِكَ buna
3 بِقَادِرٍ gücü yetecek ق د ر
4 عَلَىٰ
5 أَنْ
6 يُحْيِيَ diriltmeğe ح ي ي
7 الْمَوْتَىٰ ölüleri م و ت
 

Özellikle Allah’ın, kendi varlık ve birliği ile kıyamet ve âhiretin kesinliği hakkında bunca açıklamalar yapmasına, kanıtlar ortaya koymasına, ayrıca inkâr edenleri ne büyük azabın ve acıların beklediğini haber vermesine rağmen hâlâ gerçeği kabul etmemekte, Kur’an’ı ve peygamberi tasdik etmemekte direnen, Allah’a kulluğunu arzetmekten kaçınan inkârcı tutum eleştirilmekte, kurtarıcı ilâhî hakikatleri ısrarla reddeden bu nasipsizlerin daha da kabalaşan, küstahlaşan davranışlarından ibretlik örnekler verilmektedir. O inkârcı tip, vahyi onaylamaya, Allah’a kulluk etmeye yanaşmaz; hakkı, hak davetçisini inatla yalanlamaya kalkışır; ilgi gösterip kulağını ve zihnini söylenenlere açacağı, insafla değerlendireceği yerde, kör bir taassupla gerçeğe sırtını döner, kulağını tıkar, kalbini kilitler. Sûre bu inkârcılara, kendi türünün yaratılış sürecini ve bu muhteşem olayı gerçekleştiren yüce gücü hatırlattıktan sonra bir soru ifadesiyle, bu gücün ölüleri de dirilteceğini bildiren uyarı âyetiyle sona ermektedir.


Kaynak :  Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 511-512 
 
Resûl-i Ekrem Efendimiz bu âyet okunduktan sonra, “ Elbette diriltir” anlamında “ Belâ” denmesini tavsiye etmiştir. 
( Ebû Dâvud, Salât 149,150; Ahmed b Hanbel, Müsned II, 249).
 

اَلَيْسَ ذٰلِكَ بِقَادِرٍ عَلٰٓى اَنْ يُحْيِيَ الْمَوْتٰى


Hemze istifham harfidir. İsim cümlesidir. لَيْسَ  nakıs, mebni mazi fiildir. İsim cümlesinin önüne geldiğinde, ismini ref haberini nasb eder. 

لَيْس  isim cümlesini olumsuz yapar. Sadece mazisi çekildiği için camid bir fiildir. Mazi kipinde tüm şahıs zamirlerine çekimi yapılabilmektedir. Türkçeye “değildir, yoktur, hayır” vb. şeklinde tercüme edilir. Bazen  لَيْسَ ’nin haberinin başına manayı tekid için zaid (بِ) harf-i ceri gelebilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)  

ذٰلِكَ  işaret ismi  لَيْس ‘nin ismi olarak mahallen merfûdur. ل  harfi buud, yani uzaklık bildiren harf,  ك  ise muhatap zamiridir.

بِ  harf-i ceri zaiddir. قَادِرٍ  lafzen mecrur لَيْس ‘nin haberi olarak mahallen mansubdur. اَنْ  ve masdar-ı müevvel  عَلٰٓى  harf-i ceriyle قَادِرٍ ‘e mütealliktir. 

Fiili muzarinin başına  اَنْ  harfi geldiği zaman onu nasb ettiği gibi anlamını da masdara çevirmektedir. Bu tür masdarlara masdar anlamı içerdikleri için tevilli masdar (masdar-ı müevvel cümlesi) denmektedir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)  

اَنْ  muzariyi nasb ederek manasını masdara çeviren harftir.

يُحْيِيَ  fetha ile mansub muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ‘dir.  الْمَوْتٰى  mef’ûlün bih olup elif üzere mukadder fetha ile mansubdur.  الْمَوْتٰى  maksur isimdir.

Maksur isimler: Sondan bir önceki harfi fethalı olup son harfi (ى) olan isimlere “maksur isimler” denir. Maksur isimler genellikle (ى) ile biter. Fakat çok az olarak (ا) ile biten maksur isimler de vardır. Maksur isimlerin sonunda yer alan bu harflere “elif-i maksure” denir.  اَلْفَتَى – اَلْعَصَا  gibi…

Maksur isimlerin îrab durumu şöyledir: Merfû halinde takdiri damme ile, mansub halinde takdiri fetha ile, mecrur halinde takdiri kesra ile îrab edilir. Yani maksur isimler merfû, mansub, mecrur hallerinde hep takdiri olarak (takdiren) îrab edilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi) 

يُحْيِيَ  fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil if’âl babındandır. Sülâsîsi  حيي ’dir.

İf’al babı fiile tadiye (geçişlilik) kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar. Bazan da fiilin mücerret manasını ifade eder. 

 

اَلَيْسَ ذٰلِكَ بِقَادِرٍ عَلٰٓى اَنْ يُحْيِيَ الْمَوْتٰى


İstînâfiyye olarak fasılla gelen ayetin ilk cümlesi istifham üslubunda talebi inşai isnadtır.

Hemze takrirî istifham harfidir. Takrîr; soru soran kimsenin karşı tarafın ikrarını sağlamak için kullandığı bir üsluptur.

Takrîr: (itirafa zorlama) Muhatabın bildiği birşey soru şeklinde dile getirilir ve ondan bunu tasdik etmesi istenir. Bunda ikna edici, inandırıcı delil vardır. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur’an Işığında Belâgat Dersleri, Meânî İlmi)

İstifham üslubunda olmasına rağmen cümle vaz edildiği soru anlamından çıkarak ikrar ve tevbih anlamı kazandığı için mecaz-ı mürsel mürekkebdir.

Ayrıca cümlede, kelamcıların usûlünce kesin aklî delillerle konuşmak şeklinde tarif edilen mezheb-i kelamî sanatı vardır.

Nakıs fiil لَيْسَ ’nin dahil olduğu sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesinde ism-i işaret ذٰلِكَ , nakıs fiil  لَيْسَ ‘nin ismidir. 

Cümlede müsnedün ileyhin işaret ismiyle marife olması işaret edilenleri tazim ifade eder. İsm-i işaret, müsnedün ileyhi göz önüne koyarak onu net bir şekilde gösterip uzağı işaret eden özelliğiyle onun mertebesinin yüksekliğini belirtir. 

İşaret isminde istiare vardır. Tecessüm ve cem’ ifade eden  ذٰلِكَ  ile Allah’ın kudretine işaret edilmiştir. 

Bilindiği gibi işaret ismi, mahsus şeyler için kullanılır. Ama burada olduğu gibi aklî şeyler için kullanıldığında istiare olur. Câmi’; her ikisinde de “vücudun tahakkuku”dur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Beyan İlmi)

İsm-i fail vezninde gelerek istimrar ve istikrar ifade eden بِقَادِرٍ , nakıs fiil  لَيْسَ ’nin muahhar ismidir. Kelimedeki  بِ  harfi tekid ifade eden zait harftir.

İsim cümlesindeki ism-i fail istimrar ifade eder. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

İsm-i fail sübuta, istikrara ve sıfatın mevsûfa olan bağlılığına delalet eder. (Halidî, Vakafat, s. 80)

Mecrur mahaldeki masdar harfi  اَنْ  ve akabindeki  يُحْيِيَ الْمَوْتٰى  cümlesi, masdar tevilinde عَلٰٓى  harf-i ceriyle birlikte قَادِرٍ ’e mütealliktir. Masdar-ı müevvel, muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. Muzari fiil teceddüt, istimrar ve tecessüm ifade etmiştir. 

Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.

Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

الْمَوْتٰى يُحْيِيَ  kelimeleri arasında tıbâk-ı îcab sanatı vardır.

Burada  بِ  harfi manayı pekiştirmek için gelmiş olup zaiddir. Olumlu cümlelerde lâm harfinin tekid ifade ettiği gibi, olumsuz cümlelerde de  لَيْسَ  ve  ما 'nın haberinin başında gelen  بِ  harfi tekid bildirir. 

Kur'an-ı Kerim'de  بِ  harfi 22 yerde  لَيْسَ ’nin, 19 yerde de  ما ’nın haberinin başında zaid olarak gelmiştir. (Ali Bulut, Kur’ân-ı Kerim’de Itnâb Üslûbu) 

Kur’an surelerinin bitişi de girişi gibi belîğdir. Sureler o kadar güzel bir şekilde sona ermiştir ki muhatab artık başka bir şey duymak istemez. Sureler; dua-vasiyet, farzlar, tahmîd ve tehlîl, öğüt, vaat ve vaîd gibi sûrede işlenen konuya uygun bir sözle sona erer. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur’an Işığında Belâgat Dersleri Bedî’ İlmi)

Surenin sonunda konuyu en güzel şekilde bağlayarak mükemmel bir sonuç teşkil eden bu ayet, sözü makama ve girişe uygun güzel bir şekilde tamamlamıştır. Hüsn-i intihâ sanatının güzel bir örneğidir.

Surenin bütün ayetleri on kelimeyi geçmeyen kısa secilerden oluşmuştur.