وَمِنَ الَّيْلِ فَاسْجُدْ لَهُ وَسَبِّحْهُ لَيْلاً طَو۪يلاً
Müzzemmil ve Müddessir sûrelerinde olduğu gibi burada da Hz. Peygamber’in yüce Allah’ı sabah akşam zikir ve tesbih etmekle, gece gündüz O’na ibadetle yükümlü olduğu bildirilmektedir. Bu ibadetlerle Hz. Peygamber’in Allah’a derin saygı ve bağlılığının, irade ve azminin daha da güçlendirilmesinin ve müşriklerin çirkin saldırılarına karşı direncinin arttırılmasının amaçlandığı anlaşılmaktadır. Râzî müfessirlerin bu âyetlerle ilgili görüşlerini üç maddede özetlemiştir:
a) Bu âyetlerde beş vakit namaz emredilmiştir. Zira onlara göre “rabbinin adını anmak”tan maksat namaz kılmaktır. “Sabah” diye çevrilen bükra kelimesi sabah namazının vaktini, “akşam” diye çevrilen asîl kelimesi ise öğle ve ikindi namazlarının vakitlerini ifade eder. “Gecenin bir kısmında O’na secde et” diye tercüme edilen cümleden maksat akşam ve yatsı namazları, gecenin uzun bir bölümünde kılınması emredilen namaz ise Resûlullah’a farz, ümmetine mendup olan teheccüd namazıdır.
b) “Sabah akşam rabbin adını anmak”tan maksat namaz değil, sözle Allah’ı tesbih etmek ve O’nun noksan sıfatlardan münezzeh olduğuna inanmaktır. Bu da insanın gece gündüz bütün zamanlarda Allah’ı diliyle ve kalbiyle zikretmesi demektir (XXX, 259; ayrıca krş. Ahzâb, 33/41-42).
c) Allah’ı zikirden maksat bu söylenenlerin tamamıdır; farz olan beş vakit namaz, nâfile namazlarla dua ve istiğfarın hepsi bu zikre dahildir (İbn Âşûr, XXIX, 405 vd.).
Bize göre bu âyetlerde –beş vakit namaz da dahil olmak üzere– genel olarak ibadetin, özellikle gecenin belli vakitlerinde namaz kılmak, tesbih, dua, tövbe ve istiğfar gibi ibadet sayılan faaliyetlerde bulunmak suretiyle Allah’a kulluk, itaat ve bağlılık arzetmenin önemi üzerinde durulmuştur.
وَمِنَ الَّيْلِ فَاسْجُدْ لَهُ
وَ atıf harfidir. Matuf ve matufun aleyhin hükümde ortak olduğunu belirtir. İkisi arasında tertip (sıra) olduğunu göstermez. Vav ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştirebilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
مِنَ الَّيْلِ car mecruru اسْجُدْ fiiline mütealliktir.
فَ mukadder şartın cevabının başına gelen rabıta veya fasiha harfidir. Takdiri, مهما حصل فاسجد (Her ne olursa olsun hemen secde et) şeklindedir.
اسْجُدْ sükun üzere mebni emir fiildir. Faili müstetir olup takdiri اَنْتَ ‘dir. لَهُ car mecruru اسْجُدْ fiiline mütealliktir.
وَسَبِّحْهُ لَيْلاً طَو۪يلاً
وَ atıf harfidir. سَبِّحْ sükun üzere mebni emir fiildir. Faili müstetir olup takdiri اَنْتَ ‘dir. Muttasıl zamir هُ mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur.
لَيْلاً zaman zarfı سَبِّحْ fiiline mütealliktir. طَو۪يلاً kelimesi لَيْلاً ‘in sıfatı olup fetha ile mansubdur.
Varlıkları niteleyen kelimelere sıfat denir. Arapça’da sıfatın asıl adı na’t ( النَّعَتُ )dır. Sıfatın nitelediği isme de men’ut ( المَنْعُوتُ ) denir. Bir ismi doğrudan niteleyen sıfata hakiki sıfat, dolaylı olarak niteleyen sıfata da sebebi sıfat denir.
Sıfat ile mevsuftan oluşan tamlamaya sıfat tamlaması denir. Sıfat tek kelime (isim), cümle ve şibh-i cümle olabilir. Ve sıfat birden fazla gelebilir.
Sıfat mevsûfuna: cinsiyet, adet, marifelik - nekrelik ve îrab bakımından uyar.
Sıfat iki kısma ayrılır: 1. Hakiki sıfat 2. Sebebi sıfat
Hakiki sıfat: 1- Müfred olan sıfatlar 2- Cümle olan sıfatlar olmak üzere ikiye ayrılır.
1. Müfred olan sıfatlar: Müfred olan sıfatlar genellikle ism-i fail, ism-i mef’ûl, mübalağalı ism-i fail, sıfat-ı müşebbehe, ism-i tafdil, masdar, ism-i mensub ve sayı isimleri şeklinde gelir.
Gayrı akil (akılsız çoğullar) mevsûf olarak geldiğinde sıfatını müfred müennes olarak da alır.
2. Cümle olan sıfatlar: 1- İsim cümlesi olan sıfatlar, 2- Fiil cümlesi olan sıfatlar, 3- Şibh-i cümle olan sıfatlar. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
سَبِّحْ fiili, sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Tef’il babındandır. Sülâsîsi سبح ’dir.
Bu bab, fiile çokluk (fiilin, failin veya mef‘ûlun çokluğu), bir tarafa yönelme, mef'ûlü herhangi bir vasfa nispet etmek, gidermek, bir terkibi kısaltmak, eylemin belli bir zaman diliminde meydana gelmesi, özneyi fiilin türediği şeye benzetmek, sayruret, isimden fiil türetmek, hazır olmak, bir şeyin aralıklarla tekrarlanması manalarını katar.
وَمِنَ الَّيْلِ فَاسْجُدْ لَهُ وَسَبِّحْهُ لَيْلاً طَو۪يلاً
Ayet, 24. ayetteki mukadder şarta atfedilmiştir. فَ , mahzuf şartın cevabına dahil olan rabıta harfidir. Cevap cümlesi olan وَمِنَ الَّيْلِ فَاسْجُدْ لَهُ , emir üslubunda talebî inşâî isnaddır.
Şart cümlesinin hazfi îcâz-ı hazif sanatıdır.
Cümlede takdim tehir sanatı vardır. مِنَ الَّيْلِ car mecruru, amili olan اسْجُدْ fiiline siyaktaki önemine binaen takdim edilmiştir. مِنَ الَّيْلِ ’deki مِنَ ba’diyet ifade eder. Gecenin bir kısmı anlamındadır.
Mahzuf şart ve mezkûr cevap cümlelerinden müteşekkil terkip, şart üslubunda talebî inşâî isnaddır.
Bilinen ve tahmini kolay olan hususları zikrederek ibareyi uzatmamak, dikkati asıl önemli yere yönlendirmek, karineye dayanarak terkedilen şeyleri muhatabın düşünce ve hayal gücüne bırakarak anlam zenginliği kazanmak gibi sebeplerle hazfe başvurulur. (TDV İslam Ansiklopedisi Îcâz Bah.)
Aynı üslupta gelen وَسَبِّحْهُ لَيْلاً طَو۪يلاً cümlesi hükümde ortaklık nedeniyle makabline atfedilmiştir.
Zaman zarfı لَيْلاً için sıfat olan طَو۪يلاً , mevsûfunun sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için yapılan tetmim ıtnâbı sanatıdır.
لَيْلاً zaman zarfı , سَبِّحْ fiiline mütealliktir. لَيْلاً ’deki tenvin nev ve tazim ifade eder.Kelimenin tekrarında ıtnâb, ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.
سَبِّحْهُ ve اسْجُدْ kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.
اسْجُدْ cüz-kül alakasıyla mecaz-ı mürseldir. Bir rüknü söylenip, namaz kastedilmiştir.
Gece lafzının başına مِنَ 'nin gelmesi kısmilik bildirmek içindir. (Kurtubî)
[Geceden de ona secde et, gecenin bir kısmında onun için namaz kıl.] ifadesiyle belki de akşam ve yatsı namazları murat edilmiştir. مِنَ zarfının başa alınması gece namazındaki külfetten ve ihlastan kaynaklanmaktadır. Ve gece onu uzun uzadıya tesbih et; gecenin uzun bir diliminde onun için teheccüt kıl demektir. (Beyzâvî)
اسْجُدْ , “zikr-i cüz irade-i kül” (bir bütünün bir parçasını zikredip tamamını kastetme) yoluyla namazdan mecazdır. Yani secde zikredilmiş, namaz kastedilmiştir. Gecenin bir kısmı ve parçası da akşam ve yatsı demek olur. (Elmalılı Hamdi Yazır)
Rabbinin adını an, buyurmuştur ki bu, beşerî akılların, Cenab-ı Hakkın ancak isim ve sıfatlarını tanıyabileceklerine, ama hakikatını ve zatını tanımayacaklarına bir işarettir. (Fahreddin er-Râzî)