اِنَّ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ يُحِبُّونَ الْعَاجِلَةَ وَيَذَرُونَ وَرَٓاءَهُمْ يَوْماً ثَق۪يلاً
Yüce Allah burada, 24. âyette Hz. Peygamber’e, “Hiçbir günahkâra yahut nanköre boyun eğme” diye verdiği tâlimatın gerekçelerini açıklamıştır. Çünkü o günahkâr ve nankörler dünyayı âhirete tercih ederek geçici zevkler peşinde koşarlar, dehşetli olaylarla dolu kıyamet gününe inanmaz, ona aldırış etmez ve o gün için yapılması gereken hazırlığı ihmal ederler. 28. âyette de insanları yoktan yaratıp güçlü kuvvetli bir varlık haline getiren kudretin, dilemesi halinde kendisine karşı nankörlük ve günahkârlıkta ısrar eden bu tür toplulukları yok edip yerlerine başkalarını getirebileceği vurgulanmış; bu suretle müminlere olup biten hiçbir şeyin ilâhî bilgi ve irade dışında olmadığı hatırlatılarak inançlarını pekiştirmeleri, morallerini yüksek tutmaları telkin edilmiştir.
28. âyetin son cümlesi genellikle iki şekilde açıklanmıştır: a) “Dilediğimiz takdirde onların varlığına son verip, yerlerine bize saygıyla kulluk eden başka bir topluluk getiririz.” b) “Eğer istersek onların bedenlerini değiştirerek daha çirkin bir duruma getirebiliriz” (Şevkânî, V, 409). Müfessirler çoğunlukla birinci yorumu benimsemişlerdir.
اِنَّ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ يُحِبُّونَ الْعَاجِلَةَ وَيَذَرُونَ وَرَٓاءَهُمْ يَوْماً ثَق۪يلاً
İsim cümlesidir. اِنَّ tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir. İsmini nasb haberini ref eder. هٰٓؤُ۬لَٓاءِ işaret zamiri اِنَّ ’nin ismi olarak mahallen mansubdur.
يُحِبُّونَ ile başlayan cümle اِنَّ ’nin haberi olarak mahallen merfudur.
يُحِبُّونَ fiili نَ ’un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı fail olarak mahallen merfûdur. الْعَاجِلَةَ mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur.
وَ atıf harfidir. يَذَرُونَ fiili نَ ’un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı fail olarak mahallen merfûdur. وَرَٓاءَهُمْ mekân zarfı mahzuf hale mütealliktir. Muttasıl zamir هُمْ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
يَوْماً mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur. ثَق۪يلاً kelimesi يَوْماً ‘in sıfatı olup fetha ile mansubdur.
يُحِبُّونَ fiili, sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. İf’al babındadır. Sülâsîsi حبب ’dir.
İf’al babı fiile tadiye (geçişlilik) kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar.
اِنَّ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ يُحِبُّونَ الْعَاجِلَةَ
Ayet, istînâfiyye olarak fasılla gelmiştir. اِنْ ile tekid edilmiş sübut ifade eden isim cümlesi, faide-i haber inkârî kelamdır.
هٰٓؤُ۬لَٓاءِ işaret ismi, اِنَّ ’nin ismi olarak mahallen mansubdur. يُحِبُّونَ ile başlayan fiil cümlesi, اِنَّ ’nin haberidir ve mahallen merfûdur. Müsnedün ileyh olan هٰٓؤُ۬لَٓاءِ ‘nin işaret ismi olması, tahkir ifade eder.
اِنَّ ’nin haberi olan يُحِبُّونَ الْعَاجِلَةَ cümlesi, müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. Müsnedin muzari fiil sıygasında cümle olarak gelmesi hükmü takviye, hudûs ve teceddüt ifade eder. Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.
Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
Yalnızca bir isim cümlesi bile devam ve sübut ifade ettiğinden, اِنَّ , isim cümlesi ve isnadın tekrarıyla tekid edilen bu ve benzeri cümleler muhkem/sağlam cümlelerdir.
الْعَاجِلَةَ , dünya anlamında kevniyet alakasıyla mecaz-ı mürsel sanatıdır.
هَؤُلاءِ kelimesi, haklarında çok fazla konuşulması nedeniyle muhatabın zihninde mevcut olan kişilere bir atıftır. Ben Kur'an'ın kullanımından şunu çıkardım ki, هَؤُلاءِ kelimesi muşârun ileyh belirtilmeden kullanılırsa, müşrikleri ifade eder. (Âşûr)
وَيَذَرُونَ وَرَٓاءَهُمْ يَوْماً ثَق۪يلاً
Ayetin ikinci cümlesi, öncesine وَ ’la atfedilmiştir. Atıf sebebi tezattır. Cümleler arasındaki anlam bütünlüğü barizdir. Vasılda, atfedilen cümlelerin her ikisinin de aynı tür olması vaslın güzelliklerinden kabul edilmiştir. Fakat burada fiil cümlesiyle fiilin tekrarı ve yenilenmesi, isim cümlesiyle de sabitlik kastedilerek, isim cümlesi fiil cümlesine atfedilmiştir. Bu cümlede, önceki isim cümlesinden fiil cümlesine iltifat sanatı vardır.
Ayetteki iki cümle arasında mukabele sanatı vardır.
Müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. Muzari fiil, hudûs ve teceddüt, istimrar ve tecessüm ifade eder. Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar ve olayın yenilenerek devam ettiğini vurgular.
Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
وَرَٓاءَهُمْ mekan zarfı, يَوْماً ’in mahzuf hâline mütealliktir. Hâlin hazfi, îcâz-ı hazif sanatıdır.
Cümlede takdim-tehir sanatı vardır. Mekan zarfı وَرَٓاءَهُمْ , konudaki önemine binaen, mef’ûl olan يَوْماً ‘e takdim edilmiştir.
يَوْماً ثَق۪يلاً ibaresinde tasrihî istiare sanatı vardır. O günde yaşanan sıkıntıları, ağır bir yük taşımaya benzetmek üzere gün ağır olmakla sıfatlanmıştır. (https://tafsir.app/iraab-aldarweesh/76/31, Derviş, İrab)
يَوْماً , kıyamet günü anlamındadır.
O günün şiddet ve dehşetinden ötürü bu ağırlık vasfı, "kendisini taşıyanı yoran ağır şey manasında mecazî bir ifadedir. Bunun bir benzeri de, [O (kıyamet), göklerde de, yerde de ağır gelen bir şeydir] (A'raf, 187) ayetidir. (Fahreddin er-Râzî)
يُحِبُّونَ الْعَاجِلَةَ ve وَيَذَرُونَ وَرَٓاءَهُمْ يَوْماً ثَق۪يلاً [Çarçabuk geçen dünyayı seviyorlar da, önlerindeki çetin bir günü bırakıyorlar.] ayetinde güzel bir mukabele vardır. Yüce Allah sevmeye mukabil terketmeyi; fâniye mukabil bakî olanı zikretmiştir. (Safvetü’t Tefâsir)
اليَوْمُ الثَّقِيلُ ifadesi kıyamet günü demektir. Sebep olduğu sıkıntıların ve ıstırapların şiddetinden dolayı mecazi anlamda ağır olarak nitelendirilmiştir, taşınamayacak kadar ağır bir şeye benzetilmiştir. (Âşûr)