Mürselât Sûresi 27. Ayet

وَجَعَلْنَا ف۪يهَا رَوَاسِيَ شَامِخَاتٍ وَاَسْقَيْنَاكُمْ مَٓاءً فُرَاتاًۜ  ...

Orada sabit yüce dağlar yaratmadık mı, size tatlı bir su içirmedik mi?
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَجَعَلْنَا ve meydana getirmedik mi? ج ع ل
2 فِيهَا orada
3 رَوَاسِيَ dağlar ر س و
4 شَامِخَاتٍ yüksek yüksek ش م خ
5 وَأَسْقَيْنَاكُمْ ve size içirmedik mi? س ق ي
6 مَاءً su(lar) م و ه
7 فُرَاتًا tatlı ف ر ت
 

Arzın, jeolojik yapısı, atmosferi, su kaynakları vb. imkânları sayesinde canlılar için uygun ortam ve şartlarda yaratılmış olduğuna, ölü beden kalıntılarının da arz içinde tutulduğuna dikkat çekilmekte, böylece dolaylı olarak bunun, aklını işletip ibret nazarıyla görenler için, yeniden dirilme olayından daha şaşırtıcı ve daha büyük bir olay olduğu ima edilmektedir (Şevkânî, V, 414).

 


Kaynak :  Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 528
 

وَجَعَلْنَا ف۪يهَا رَوَاسِيَ شَامِخَاتٍ وَاَسْقَيْنَاكُمْ مَٓاءً فُرَاتاًۜ


Ayet atıf harfi  وَ  ile istînâfa matuftur. Fiil cümlesidir.  جَعَلْنَا  sükun üzere mebni mazi fiildir. Mütekellim zamiri  نَا  fail olarak mahallen merfûdur.  ف۪يهَا  car mecruru  جَعَلْنَا  fiiline mütealliktir.  رَوَاسِيَ  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur. 

شَامِخَاتٍ  kelimesi  رَوَاسِيَ ‘nin sıfatı olup kesra ile mansubdur. Cemi müennes salim kelimeler hareke ile îrablanır. 

اَسْقَيْنَاكُمْ  atıf harfi  وَ  ile istînâfa matuftur.  اَسْقَيْنَاكُمْ  sükun üzere mebni mazi fiildir. Mütekellim zamiri  نَا  fail olarak mahallen merfûdur. Muttasıl zamir  كُمْ  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur.  مَٓاءً  ikinci mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur. 

فُرَاتاً  kelimesi  مَٓاءً ‘in sıfatı olup fetha ile mansubdur.

Varlıkları niteleyen kelimelere sıfat denir. Arapça’da sıfatın asıl adı na’t ( النَّعَتُ )dır. Sıfatın nitelediği isme de men’ut ( المَنْعُوتُ ) denir. Bir ismi doğrudan niteleyen sıfata hakiki sıfat, dolaylı olarak niteleyen sıfata da sebebi sıfat denir.

Sıfat ile mevsuftan oluşan tamlamaya sıfat tamlaması denir. Sıfat tek kelime (isim), cümle ve şibh-i cümle olabilir. Ve sıfat birden fazla gelebilir.

Sıfat mevsûfuna: cinsiyet, adet, marifelik - nekrelik ve îrab bakımından uyar.

Sıfat iki kısma ayrılır: 1. Hakiki sıfat  2. Sebebi sıfat. Bir ismi doğrudan niteleyen sıfata “hakiki sıfat”, dolaylı olarak niteleyen sıfata da “sebebi sıfat” denir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)  

اَسْقَيْنَا  fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil if’âl babındandır. Sülâsîsi  سقي ’dır.

İf’al babı fiile tadiye (geçişlilik) kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar. Bazan da fiilin mücerret manasını ifade eder.  

شَامِخَاتٍ  kelimesi; sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan mufaale babının ism-i failidir.

İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

 

وَجَعَلْنَا ف۪يهَا رَوَاسِيَ شَامِخَاتٍ وَاَسْقَيْنَاكُمْ مَٓاءً فُرَاتاًۜ


Ayet atıf harfi  وَ ‘la 25. ayete atfedilmiştir. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Mazi fiil sebata, temekkün ve istikrara işaret eder. (Hâlidî, Vakafât, S.107)

جَعَلْنَاهُ  fiilinin azamet zamirine isnad edilmiş olması, tazim ifade eder.

Cümlede takdim-tehir sanatı vardır.  جَعَلْنَا  fiiline müteallik olan car mecrur  ف۪يهَا , ihtimam için, mef’ûl olan  رَوَاسِيَ شَامِخَاتٍ ‘e takdim edilmiştir.

رَوَاسِيَ  için sıfat olan  شَامِخَاتٍ , ism-i fail vezninde gelerek bu özelliğin devam ve istikrarına işaret etmiştir. Sıfat, mevsûfunun sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için yapılan tetmim ıtnâbı  sanatıdır.

İsm-i fail sübuta, istikrara ve sıfatın mevsûfa olan bağlılığına delalet eder. (Halidî, Vakafat, s. 80)

Aynı üslupta gelen ikinci  وَاَسْقَيْنَاكُمْ مَٓاءً فُرَاتاً  cümlesi, hükümde ortaklık sebebiyle öncesine atfedilmiştir. Cümleler arasında manen ve lafzen mutabakat mevcuttur.

Müspet mazi fiil sıygasında, faide-i haber ibtidaî kelamdır.

فُرَاتاً  kelimesi, mef’ûl olan  مَٓاءً  için sıfattır. Sıfat, mevsûfunun sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için yapılan tetmim ıtnâbı sanatıdır.

شامِخاتٍ ve ماءً فُراتًا  kelimelerindeki tenvin, Allah Teâlâ’nın kudretinin büyüklüğünü gösterdiği için tazimdir. (Âşûr) 

رَوَاسِيَ شَامِخَاتٍ (çakılı uludağlar) ve  مَٓاءً فُرَاتاًۜ (tatlı bir su) kelimeleri neden nekre gelmiş? dersen şöyle derim: Kısmîlik ifade etmek için gelmiş olması muhtemeldir; çünkü gökte de dağlar vardır. Allah Teâlâ şöyle buyurur: [“O; ‘dolu’ yüklü bulut dağlarını gökten indirip…”] (Nûr/43) Aynı şekilde, gökte tatlı su bulunmaktadır; hatta tatlı suyun asıl kaynağı ve aktığı yer orasıdır. Nekire kullanımı bunların anlam ve önemini hissettirmek için de olabilir. (Keşşâf)

"Onda yüksek sabit dağlar kıldık” uzun ve oturaklı demektir. Nekreliği de büyütmek içindir ya da onlarda olanların bilinmeyen ve görünmeyen şeyler olmasındandır. (Beyzâvî)

Yukarıda "döl yatağında", burada "toplanma yeri" ayetleri, insanların gerek doğmadan evvel gerek doğduktan sonra, her döneminde vatana ihtiyaçları olduğuna ve bu şekilde gerek hayat ve gerek ölümlerinde ilâhi kudret ile kuşatılmış ve her zaman ilâhi gücün pençesi ile tutulmuş bulunduklarına dikkat çekmekte, bunun yanında ["Yeryüzünde yüksek dağlar oturttuk ve size tatlı su içirdik"] ayeti de her taraflarından Allah'ın nimetleriyle beslenmekte olduklarını hatırlatmaktadır.

رَوَاسِيَ , ‘ağır basan oturaklı dağlar’ demektir. (Elmalılı)