Nebe' Sûresi 18. Ayet

يَوْمَ يُنْفَخُ فِي الصُّورِ فَتَأْتُونَ اَفْوَاجاًۙ  ...

Bu, sûra üfürüleceği gün gerçekleşir ve siz bölük bölük gelirsiniz.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 يَوْمَ o gün ي و م
2 يُنْفَخُ üflenir ن ف خ
3 فِي
4 الصُّورِ Sur’a ص و ر
5 فَتَأْتُونَ gelirsiniz ا ت ي
6 أَفْوَاجًا bölük bölük ف و ج
 
“Ayırım günü”nden maksat hakkın bâtıldan, haklının haksızdan, müminin inkârcıdan ayırt edileceği ve dünyada yapılanların karşılığının verileceği büyük hesap günüdür. Cenâb-ı Allah’ın belirlediği ve yalnız kendisinin bildiği kıyametin zamanı geldiğinde insanlar ve diğer bütün canlılar bir araya gelecek ve yüce Allah onların arasında hükmünü verecek, böylece dünyada işlenmiş bütün haksızlıklar karşılığını bulacak, kusursuz adalet gerçekleşecektir. İşte o güne “ayırım günü” veya “hüküm günü” denmesinin sebebi budur. Bu âyet “Şüphesiz buluşma günümüz aynı zamanda hüküm günü olacaktır” şeklinde de anlaşılabilir. O gün sûra üflenince insanlar kabirlerinden kalkıp bölük bölük mahşer yerinde toplanacaklardır (sûr hakkında bilgi için bk. Kur’an Yolu, En‘âm 6/73; Hâkka 69/13). Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 536-537
 

يَوْمَ يُنْفَخُ فِي الصُّورِ فَتَأْتُونَ اَفْوَاجاًۙ


يَوْمَ  ikinci zaman zarfı önceki ayetteki  م۪يقَاتاًۙ ‘dan bedeldir.  يُنْفَخُ  ile başlayan fiil cümlesi muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. 

Bedel: Metbuundaki kapalılığı açıklamak ve pekiştirmek gibi sebeplerle getirilen ve îrab bakımından metbuuna uyan tabidir. Bedelden önce gelen ve bedelin îrabını almış olduğu kelimeye “mübdelün minh” denir. 

Bedel 3 gruba ayrılır: 1. Bedel-i kül, 2. Bedel-i ba’z, 3. Bedel-i iştimâl. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

يُنْفَخُ  damme ile merfû meçhul muzari fiildir.  فِي الصُّورِ  car mecruru  يُنْفَخُ  fiilinin naib-i failinine mütealliktir. 

فَ  atıf harfidir. Matuf ve matufun aleyh arasında hiç zaman geçmediğini, işin hemen yapıldığını ifade eder.  فَ  ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştiremez. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

تَأْتُونَ  fiili  نَ ‘un  sübutuyla merfû muzâri fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı fail olarak mahallen merfûdur. اَفْوَاجاً  kelimesi  تَأْتُونَ ‘deki failin hali olup fetha ile mansubdur.

Hal, cümlede failin, mef’ûlun veya her ikisinin durumunu bildiren lafızlardır (kelime veya cümle). Hal, “nasıl?” sorusunun cevabıdır. Halin durumunu açıkladığı kelimeye “zül-hal” veya “sahibu’l-hal” denir. Umumiyetle hal nekre, sahibu’l hal marife olur. Hal mansubdur. Türkçeye “…rek, …rak, …dığı, halde  iken, olduğu halde” gibi ifadelerle tercüme edilir. Sahibu’l hal açık isim veya zamir olduğu gibi müstetir (gizli) zamir de olabilir. Hali sahibu’l hale bağlayan zamire rabıt zamiri denir. Bu zamir bariz (açık), müstetir (gizli) veya mahzuf (hazf edilmiş) olarak gelir.

Hal sahibu’l-hale ya  و (vav-ı haliye) ya zamirle veya her ikisi ile bağlanır. Hal üçe ayrılır: 1. Müfred olan hal (Müştak veya camid), 2. Cümle olan hal (İsim veya fiil), 3. Şibh-i cümle olan hal (Harf-i cerli veya zarflı isim). (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

 

يَوْمَ يُنْفَخُ فِي الصُّورِ فَتَأْتُونَ اَفْوَاجاًۙ


Önceki ayetin devamı olan cümlede zaman zarfı  يَوْمَ , müsnedün ileyh olan  يَوْمَ الْفَصْلِ ‘den bedeldir. Bedel, atıf harfi getirilmeksizin ve tefsir ve izah maksadıyla bir kelimenin açıklanması için bir başkasının getirilmesiyle yapılan ıtnâb sanatıdır.

يَوْمَ ‘nin muzâfun ileyhi konumundaki  يُنْفَخُ فِي الصُّورِ  cümlesi müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. 

يُنْفَخُ  fiili meçhul bina edilmiştir. Meçhul bina edilen fiillerde mef’ûle dikkat çekme kastı vardır. Çünkü malum bina edildiğinde mef’ûl olan kelime meçhul binada naib-i fail olur.

Ayrıca bu bina naib-i failin bu fiilde bir dahli olmadığına da işaret eder. (Dr. Adil Ahmet Sâbir er-Ruveynî, Teemmülat fi Sûret-i İbrahim, s. 127)

Aynı üslupta gelen  فَتَأْتُونَ اَفْوَاجاً  cümlesi, atıf harfi  فَ  ile makabline atfedilmiştir. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır. Cümleler arasında manen ve lafzen mutabakat mevcuttur. Müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. 

اَفْوَاجاً  kelimesi  تَأْتُونَ ‘deki failin halidir. Hal, anlamı zenginleştiren ıtnâb sanatıdır.  

Ayetteki fiiller muzari sıygasıyla gelmiştir. Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.

Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

[O gün sûra üfürülür] cümlesi ayrım gününden atfı beyan yahut bedeldir. Bölük bölük gelirsiniz, yani gruplar halinde kabirlerden mahşere gelirsiniz demektir. (Beyzâvî)  

O hüküm günü Sûr'a üfürüleceği gündür. Bu üfürmenin, yıkım üfürmesi olan ilk üfürme değil, "Sonra ona bir daha üfürülecektir. Bir de bakarsınız hep o yıkılanlar kalkmışlar, bakıyorlar."(Zümer, 39/68) âyetinin ifade ettiği gibi kalkma ve uyanma üfürmesi olan ikinci üfürme olduğu anlaşılıyor: فَتَأْتُونَ اَفْوَاجاًۙ [bölük bölük gelirsiniz] ifadesindeki  فَ , açıklama içindir. Yani, Sûr üfürülünce siz ölüler uykudan uyanır gibi uyanır kalkarsınız da "O gün bütün insanları önderleriyle çağıracağız."(İsra, 17/71) âyetinin manasınca her millet önderiyle çağrılarak derhal alay alay, ümmet ümmet, grup grup mahşere gelirsiniz. (Elmalılı, Âşûr)

İkinci kez sûra üfürüldüğünde insanlar, amellerinin farklılığına göre çeşitli hallerde ve vaziyetlerde zümreler ve cemaatler halinde geleceklerdir.