وَفُتِحَتِ السَّمَٓاءُ فَـكَانَتْ اَبْوَاباًۙ
وَفُتِحَتِ السَّمَٓاءُ فَـكَانَتْ اَبْوَاباًۙ
Fiil cümlesidir. فُتِحَتِ fetha üzere mebni meçhul mazi fiildir. ت te'nis alametidir. السَّمَٓاءُ naib-i faili olup lafzen merfûdur.
فَ atıf harfidir. كَانَتْ nakıs mebni mazi fiildir. تْ te’nis alametidir. İsim cümlesinin önüne geldiğinde ismini ref haberini nasb eder.
كَانَتْ ’in ismi müstetir olup takdiri هى ’dir. اَبْوَاباً kelimesi كَانَتْ ’in haberi olup lafzen mansubdur.
وَفُتِحَتِ السَّمَٓاءُ فَـكَانَتْ اَبْوَاباًۙ
Ayet atıf harfi وَ ‘la önceki ayetteki يُنْفَخُ فِي الصُّورِ cümlesine atfedilmiştir. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır. Cümleler arasında manen ve lafzen mutabakat mevcuttur.
Cümleler arasındaki anlam bütünlüğü barizdir. Vasılda, atfedilen cümlelerin her ikisinin de aynı tür olması vaslın güzelliklerinden kabul edilmiştir. Fakat burada fiil cümlesiyle fiilin tekrarı ve yenilenmesi, isim cümlesiyle de sabitlik kastedilerek, isim cümlesi fiil cümlesine atfedilmiştir.
Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Mazi fiil sebata, temekkün ve istikrara işaret eder. (Halidî, Vakafât, S.107)
Önceki ayeteki muzari sıygasından bu ayette mazi sıygaya iltifat edilmiştir.
فُتِحَتِ fiili meçhul bina edilmiştir. Meçhul bina edilen fiillerde mef’ûle dikkat çekme kastı vardır. Çünkü malum bina edildiğinde mef’ûl olan kelime meçhul binada naib-i fail olur.
Meçhul bina, naib-i failin bu fiilde bir dahli olmadığına işaret eder. (Dr. Adil Ahmet Sâbir er-Ruveynî, Teemmülat fi Sûret-i İbrahim, s. 127)
كَان ’nin dahil olduğu sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır.
كَان ’nin haberi isminin içine karışır ve adeta onun mahiyetinden bir cüz olur. (Muhammed Ebu Musa, Hâ-Mîm Sureleri Belâgî Tefsiri, c. 5, s.124)
Cümlede teşbih-i beliğ sanatı vardır. السَّمَٓاءُ , açılmış kapıya benzetilmiştir. Vech-i şebeh ve benzetme edatının hazfedildiği teşbihte السَّمَٓاءُ müşebbeh, اَبْوَاباًۙ müşebbehün bihtir.
السَّمَٓاءُ kelimesi فُتِحَتِ fiilinin naib-i faili, اَبْوَاباً ise كَان ’nin haberidir.
O gün gökyüzü açılır, yani hiçbir yarık yokken Allah'ın heybetinden yarılır ve orada mûtadları olmayan bir inişle meleklerin inmesi için pek çok kapılar oluşur. Allah Teâlâ’nın: [O gün gökyüzü beyaz bulutlar halinde yarılacak ve melekler bölük bölük indirileceklerdir.] (Furkân: 25) sözünden murad da budur. Ayrıca denilir ki: Açmak’tan murad, o kapıları yok etmek suretiyle yerinden kaldırmaktır. Nitekim Allah Teâlâ [Gökyüzü soyulup çıkarıldığında] (Tekvîr/11) buyurmuştur. Kapılarından murad da yollardır. Yani, kapılar kazınıp soyulur da, yeri, hiçbir şeyin kapatamayacağı yollar haline gelir. (Rûhu’l Beyân)
اَبْوَاباًۙ ‘ın yani kapıların açılmasında anlaşılan mana, yarılma ve çatlamadan anlaşılan manadan başkadır. Gök kapı kapı olabilir, sonra o kapılar açılır da göğün hacminde yarıklık, çatlaklık bulunmayabilir. Hatta nakli deliller göstermektedir ki bu kapıların açılma olayı meydana geldiğinde yarılma ve çatlama ile tamemen yok oluş gerçekleşecektir. Buna göre göğün açılması, henüz kendisinin çatlaması ve yarılması ve tamamen yıkılması değil, bunların başlangıcı olmak üzere kapılarının açılması ve sanki hepsi kapı imiş, açık kapılardan ibaret imiş gibi olması demek olur. Fakat bunlar yıkım üfürmesinde olacak olan olaylardır. Burada ise kalkış üfürmesi anlaşıldığından, bu açılma, yarılmadan önce değil ["Göğü, kitapların sahifelerini dürer gibi düreceğimiz gün."](Enbiya, 21/104) buyrulduğu üzere göğün dürülüp ve tamamen yok oluşun gerçekleşmesinden sonra ["İlk yaratışa başladığımız gibi yine onu iade edeceğiz."](Enbiya, 21/104) ayetinin manası gereğince ilk yaratılış gibi, yeniden yaratılmanın başlangıcı olarak ahiret düzeninin kurulmaya başladığı sıra, yani gelecek olan "O gün Ruh ve melekler saf saf kıyama duracaklar." gününün başlangıcı olmak bu sûrenin akışına daha çok uygundur. Bu kapılar yalnız Melekler ve yüce Ruhun inmesi için değil, A'râf Suresinde: ["Ayetlerimizi yalanlayanlara ve onları kabul etmeyi kibirlerine yediremeyenlere, göklerin kapıları elbette açılmaz. Ve deve, iğnenin deliğinden geçmedikçe onlar cennete giremezler."](A'râf, 7/40) ayetinde geçtiği üzere kâfirler için açılmayıp cennete girecekler için açılacak olan gök kapıları da bunlar olacaktır. (Elmalılı, Âşûr)