اِنَّ جَهَنَّمَ كَانَتْ مِرْصَاداًۙ
اِنَّ جَهَنَّمَ كَانَتْ مِرْصَاداًۙ
İsim cümlesidir. اِنَّ tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir. İsmini nasb haberini ref eder. جَهَنَّمَ kelimesi اِنَّ ‘nin ismi olup lafzen mansubdur.
جَهَنَّمَ kelimesi gayri munsarif olduğu için cer alameti fethadır. Gayri munsarif isimler: Kesra (esre) ve tenvini alamayan isimlerdir. Gayri munsarif isimler esre yerine fetha alırlar. Yani bu isimler ref halinde damme, nasb halinde fetha, cer halinde yine fetha alırlar.Gayri munsarif “memnu’un mine’s-sarf (اَلْمَمْنُوعُ مِنَ الصَّرفِ)” da denir. Arapçada kullanılmakla birlikte arapça kökenli olmayan alem (özel) isimler (Yer, ülke, kişi adları vb. gibi isimler) de gayri munsariftir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
كَانَتْ ‘in dahil olduğu cümle اِنَّ ‘nin haberi olarak mahallen merfûdur.
كَانَتْ nakıs mebni mazi fiildir. تْ te’nis alametidir. İsim cümlesinin önüne geldiğinde ismini ref haberini nasb eder.
كَانَتْ ’in ismi müstetir olup takdiri هى ’dir. مِرْصَاداً kelimesi كَانَتْ ‘in haberi olup fetha ile mansubdur.
اِنَّ جَهَنَّمَ كَانَتْ مِرْصَاداًۙ
Ayet, istînâfiyye olarak fasılla gelmiştir. اِنَّ ile tekid edilmiş sübut ifade eden isim cümlesi, faide-i haber inkârî kelamdır.
Yalnızca bir isim cümlesi bile devam ve subût ifade ettiğinden bu ve benzeri cümleler, اِنَّ ve isim cümlesi dolayısıyla muhkem/sağlam cümlelerdir.
İsim cümleleri zamandan bağımsız sübut ifade ederler. Asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karinelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur’an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
جَهَنَّمَ kelimesi اِنَّ ’nin ismidir. اِنَّ ‘nin haberi olan كَانَتْ مِرْصَاداً cümlesi, nakıs fiil كان ’nin dahil olduğu sübut ifade eden isim cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır.
كَانَتْ ’in haberi olan مِرْصَاداًۙ , mübalağa vezninde gelerek mübalağa ifade etmiştir. Bu kalıp bu vasfın mevsûfta sürekli varlığına, sıfatın mevsûfun bir parçası gibi ondan ayrılmayan bir özelliği olduğuna işaret eder.
Cehennemin gözcü olduğu ifadesinde, temsîli teşbih vardır. Cehennem bir gözcüye benzetilmiş ve kimsenin cehennemden kaçamayacağı gerçeğini etkili bir şekilde bildirmiştir. Vech-i şebeh ve benzetme edatının hazf edildiği teşbihte جَهَنَّمَ müşebbeh, مِرْصَاداًۙ müşebbehün bihtir.
كَان ’nin haberi isminin içine karışır ve adeta onun mahiyetinden bir cüz olur. (Muhammed Ebu Musa, Hâ-Mîm Sureleri Belâgî Tefsiri, c. 5, s.124)
Şüphesiz cehennem gözleme yeri oldu, yani rasathane oldu, orada cehennemin bekçileri, kâfirleri gözler ya da cennet hazineleri müminleri gözler ki, geçerken onları alevin çalmasından korusunlar. Fetha ile اِنَّ de okunmuştur, o zaman kıyametin kopma gerekçesi olur (لِاِنَّ). (Beyzâvî)
Kuşeyrî'nin naklettiğine göre مِرْصَاداًۙ tek bir kimsenin düşmanı gözetlediği yerin adıdır. Tıpkı, atların zayıflatıldığı yere مدرار denilmesi gibi. Yani cehennem, cehennemlikler için hazırlanmış olacaktır. Bu durumda ‘pusu’ anlamı verilen مِرْصَاداًۙ mekan anlamını ihtiva etmektedir. Melekler, cehenneme varıncaya kadar kâfirleri gözetleyecektir, Maverdi'nin Ebû Sinan'dan naklettiğine göre bu, ‘gözetleyici’ anlamındadır. Yani onları yaptıkları işler karşılığında cezalandıracaktır. Sıhah'ta ise: “O şeyi gözetleyen" demektir, denilmektedir (Kurtubî)
Böylece ayırım gününün kuruluşu ve dehşeti anlatıldıktan sonra o gün yapılacak olan ayırımın hükümleri de ayrıntılı bir şekilde şöyle anlatılıyor: Şüphesiz cehennem, mirsad olmuştur.
مِرْصَاداًۙ , "Rasat" kökünden türetilmiş bir alet ismi veya مِطْعَام (çok yemek yiyen) gibi aşırılık kipi kalıbında olmakla beraber mihrab, mizmar gibi daha çok mekan ismi olarak kullanılan bir kelime olduğu açıklanıyor. Dolayısıyla مِرْصَاداًۙ dürbün gibi gözetleme aletinden çok gözetleme yeri manasına kullanılır ki avcının av gözlediği yer gibi gözetleme yeri, gözetleme noktası demek olur. Bununla beraber gözetme aleti içinde, gözetleme yeri için de kullanılması hakiki manada olmak gerekir. Gözetleme yeri gibi yerlerin araç ve alet manasında olma özelliği taşımaları nedeniyle alet ismi sıygası ile söylenmiş olmaları düşünülebildiği gibi, aşırılık ifade eden kip ile sıfat ve nispet manasında mecazî olarak kullanılmış olmaları da düşünülebilir ki buna göre mirsad, ‘çok gözetici’ manasıyla yere nispet edilmiş olur. Yani gözetleyen sanki yerin kendisi olmuş olur. (Elmalılı)
Azgınların barınağı olan cehennem de bir gözetleme yeridir. Yani o, Allah'ın hükmü ve takdirinde, içinde gözetleme yapılan gözetleme yeridir. Ve cehennem zebanileri, kâfirleri cehennemde azap etmek için gözetler. مِرْصَاداًۙ , içinde gözetleme yapılan mekânın ismidir. Râğıb der ki: ”Rasat' gibi مِرْصَاداًۙ da gözetleme yeridir, fakat tarassud ve gözetlemeye tahsis edilen yere denir. Allah'ın: ”Cehennem de bir gözetleme yeridir" sözü, cehennemin üzerinde insanların geçit yeri olduğu hususuna bir uyarmadır."
طَغي (azgın) dininde küfürle, dünyasında da zulümle azgınlaşandır. Sözlük anlamı ise, isyanda haddini aşandır. Burada kastedilen ise, bundan sonraki ayetlerin delaletiyle anlaşılıyor ki, müşriklerdir. (Rûhu’l Beyân, Âşûr)