Nebe' Sûresi 25. Ayet

اِلَّا حَم۪يماً وَغَسَّاقاًۙ  ...

Ancak, uygun bir ceza olarak kaynar su ve irin içecekler.  (25 - 26. Ayetler Meali)
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 إِلَّا yalnız (içerler)
2 حَمِيمًا kaynar su ح م م
3 وَغَسَّاقًا ve irin غ س ق
 
Sûrenin başından buraya kadar Yüce Allah’ın kudretini gösteren deliller sıralanarak yeniden dirilmenin gerçekleşeceği açıkça ortaya konduktan sonra inkârcıların âhiretteki durumları ele alınmıştır. Mülk sûresinin 8. âyetinde canlı bir varlık gibi tasvir edilerek neredeyse öfkesinden çatlayacak duruma geleceği bildirilen cehennem, burada da pusuda düşmanı gözetleyen bir savaşçı gibi tasvir edilmekte ve böylece günahkârlar âhirette kendilerini bekleyen büyük tehlike konusunda uyarılmaktadır. 23. âyetteki ahkāb kelimesi “belirsiz uzun süre” anlamına gelen hukubun çoğuludur. Bu kelimenin cehennem azabının süresiyle ilgili olması, İslâm âlimleri arasında önemli bir görüş ayrılığının ortaya çıkmasında etkili olmuştur. İlk dönemlerden itibaren aralarında Hz. Ömer, Hz. Ali ve Abdullah b. Abbas’ın da bulunduğu bazı sahâbiler, Abd. b. Humeyd ve Şa‘bi gibi bazı tâbiîn âlimleri, sonraki nesillerden İbn Teymiyye ve İbnü’l-Vezîr gibi sünnî âlimler ile İbnü’l-Arabî ve Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî gibi bir kısım mutasavvıflar, diğer bazı âyetler yanında (meselâ bk. En‘âm 6/128; Hûd 11/106-108), özellikle “Orada yıllar ve yıllar boyu kalırlar” meâlindeki konumuz olan 23. âyete, ayrıca Allah’ın rahmetinin her şeyi kuşattığını (A‘râf 7/156), rahmetinin azabına üstün geldiğini, azabını geçtiğini (Buhârî, “Tevhîd”, 15, 55; Müslim, “Tevbe”, 14-16) bildiren âyet ve hadislere dayanarak cehennemin ve / veya cehennem azabının, uzun asırlar ifade eden bir sürenin ardından sona ereceğini yahut içindekilerin azaptan etkilenmeyecek hale geleceklerini düşünmüşlerdir. Ehl-i sünnet âlimlerinin büyük çoğunluğu ise diğer bazı deliller yanında, Kur’an-ı Kerîm’in ilgili birçok yerinde sık sık ebedîlik anlamı içeren “hulûd” ve “ebed” kavramlarının kullanılmasına ve daha başka delillere dayanarak, inkârcılar ve müşrikler için cehennem azabının sonsuzluğunu savunmuşlardır (bu konuyla ilgili tartışmalar ve ileri sürülen deliller hakkında geniş bilgi için bk. Yusuf Şevki Yavuz, “Azap”, DİA, IV, 305-309; Bekir Topaloğlu, “Cehennem”, VII, 231-232). Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 537
 

اِلَّا حَم۪يماً وَغَسَّاقاًۙ


اِلَّا  hasr edatıdır.  حَم۪يماً  kelimesi  شَرَاباً ‘den bedeldir.

Bedel: Metbuundaki kapalılığı açıklamak ve pekiştirmek gibi sebeplerle getirilen ve îrab bakımından metbuuna uyan tabidir. Bedelden önce gelen ve bedelin îrabını almış olduğu kelimeye mübdelün minh denir. 

Bedel 3 gruba ayrılır: 1. Bedel-i kül, 2. Bedel-i ba’z, 3. Bedel-i iştimâl. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

غَسَّاقاً  atıf harfi و ‘la makabline matuftur.

 

اِلَّا حَم۪يماً وَغَسَّاقاًۙ


Ayet, önceki ayetten istisna edilendir.  اِلَّا , istisna harfidir.  حَم۪يماً  kelimesi  شَرَاباًۙ ’den bedeldir. Bedel, atıf harfi getirilmeksizin ve tefsir ve izah maksadıyla bir kelimenin açıklanması için bir başkasının getirilmesiyle yapılan ıtnâb sanatıdır.

Ayette, “Menfi bir medih sıfatından bir zem sıfatının istisna edilmesi” şeklinde tarif edilen medhe benzeyen şeyle zemmi tekid sanatı vardır. 

حَم۪يماً  ve  غَسَّاقاًۙ  kelimelerinin nekre gelişi, nev ve kesret ifade eder.

حَم۪يماً - بَرْداً  kelimeleri arasında tıbâk-ı îcab vardır.

حَمِيمًا وغَسّاقًا  munkatı’ istisna olarak  بَرْدًا  ve  شَرابًا  ifadeleriyle birlikte düzenli leff ve neşr sanatı oluşmuştur. (Âşûr)

Bu ifade, bu kalışın açıklamasıdır; -kaynar su ve iğrenç akıntılar (ifrazat) dışında- ayeti ise istisnâ-i munkatıadır; yani onlar o cehennemde hiçbir serinlik, ateşin sıcaklığından nefes aldırıp kendilerini ferahlatacak bir rahatlık ve susuzluklarını dindirecek bir su tadamayacaklar; fakat orada kaynar su ve irin tadacaklar.  بَرْداً : ’Serinlik’in ‘uyku’ anlamına geldiği de söylenmiştir. (Keşşâf, Âşûr)

اِلَّا, ‘ancak’ manasınadır.  حميم , harareti bitmiş kaynar sudur.  غساق  cehennemliklerin derilerinden akan ve irinlerinden damlayan şeydir. (Rûhu’l Beyân, Âşûr) 

Alimler,  غَسَّاقاًۙ  ne demek olduğu hususunda şu izahları yapmışlardır:

1) Ebû Muaz şöyle demektedir: "Ben hocalarımdan, bu kelimenin, aslında Farsça bir kelime olduğunu, daha sonra Arapça'ya geçtiğini ve Farslıların bu kelimeyi, pis buldukları şeyler hakkında kullandıklarını ve buna,  غَسَّاق  dediklerini duymuştum..."

2) ‘Takat getirilemeyecek derecede soğuk’ anlamındadır ki bu, zemheri diye adlandırılan şeydir.

3) Cehennemliklerin gözlerinden, derilerinden akan irin, cerahat, ter vb. pis, nemli, yapışkan şeylerdir.

4) Kokmuş, kokuşmuş şey anlamındadır. Bunun delili ise, Hz Peygamber (sav)'den rivayet edilen şu hadistir, "Şayet bir kova "gassâk", dünyaya dökülseydi, dünyadakilerin hepsi kokardı... Benzer Hadisi, Tirmizi, Cehennem, 4 (4/7071).

5) Karanlığını döken karanlık, anlamındadır. Nitekim Cenab-ı Hak, ["Çöktüğünde, gecenin karanlığının şerrinden..."] (Felak,3) buyurmuştur. Binaenaleyh, tıpkı karanlık bir şeyden irkilmesi gibi, ürküntü duyulan şey, hoşa gitmeyen siyah bir içecek anlamına gelir. (Fahreddin er-Râzî)