Nebe' Sûresi 27. Ayet

اِنَّهُمْ كَانُوا لَا يَرْجُونَ حِسَاباًۙ  ...

Çünkü onlar hesaba çekilmeyi ummuyorlardı.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 إِنَّهُمْ çünkü onlar
2 كَانُوا idiler ك و ن
3 لَا
4 يَرْجُونَ ummuyor(lar) ر ج و
5 حِسَابًا bir hesap ح س ب
 
Sûrenin başından buraya kadar Yüce Allah’ın kudretini gösteren deliller sıralanarak yeniden dirilmenin gerçekleşeceği açıkça ortaya konduktan sonra inkârcıların âhiretteki durumları ele alınmıştır. Mülk sûresinin 8. âyetinde canlı bir varlık gibi tasvir edilerek neredeyse öfkesinden çatlayacak duruma geleceği bildirilen cehennem, burada da pusuda düşmanı gözetleyen bir savaşçı gibi tasvir edilmekte ve böylece günahkârlar âhirette kendilerini bekleyen büyük tehlike konusunda uyarılmaktadır. 23. âyetteki ahkāb kelimesi “belirsiz uzun süre” anlamına gelen hukubun çoğuludur. Bu kelimenin cehennem azabının süresiyle ilgili olması, İslâm âlimleri arasında önemli bir görüş ayrılığının ortaya çıkmasında etkili olmuştur. İlk dönemlerden itibaren aralarında Hz. Ömer, Hz. Ali ve Abdullah b. Abbas’ın da bulunduğu bazı sahâbiler, Abd. b. Humeyd ve Şa‘bi gibi bazı tâbiîn âlimleri, sonraki nesillerden İbn Teymiyye ve İbnü’l-Vezîr gibi sünnî âlimler ile İbnü’l-Arabî ve Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî gibi bir kısım mutasavvıflar, diğer bazı âyetler yanında (meselâ bk. En‘âm 6/128; Hûd 11/106-108), özellikle “Orada yıllar ve yıllar boyu kalırlar” meâlindeki konumuz olan 23. âyete, ayrıca Allah’ın rahmetinin her şeyi kuşattığını (A‘râf 7/156), rahmetinin azabına üstün geldiğini, azabını geçtiğini (Buhârî, “Tevhîd”, 15, 55; Müslim, “Tevbe”, 14-16) bildiren âyet ve hadislere dayanarak cehennemin ve / veya cehennem azabının, uzun asırlar ifade eden bir sürenin ardından sona ereceğini yahut içindekilerin azaptan etkilenmeyecek hale geleceklerini düşünmüşlerdir. Ehl-i sünnet âlimlerinin büyük çoğunluğu ise diğer bazı deliller yanında, Kur’an-ı Kerîm’in ilgili birçok yerinde sık sık ebedîlik anlamı içeren “hulûd” ve “ebed” kavramlarının kullanılmasına ve daha başka delillere dayanarak, inkârcılar ve müşrikler için cehennem azabının sonsuzluğunu savunmuşlardır (bu konuyla ilgili tartışmalar ve ileri sürülen deliller hakkında geniş bilgi için bk. Yusuf Şevki Yavuz, “Azap”, DİA, IV, 305-309; Bekir Topaloğlu, “Cehennem”, VII, 231-232). Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 537
 

اِنَّهُمْ كَانُوا لَا يَرْجُونَ حِسَاباًۙ


İsim cümlesidir.  اِنَّ  tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir. İsmini nasb haberini ref eder.  هُمْ  muttasıl zamir  اِنَّ ’nin ismi olarak mahallen mansubdur. كَانُوا ’nun dahil olduğu isim cümlesi  اِنَّ ’nin haberi olarak mahallen merfûdur.  

كَانُوا  nakıs, mebni mazi fiildir. İsim cümlesinin önüne geldiğinde, ismini ref haberini nasb eder.  كَانُوا ‘nun ismi, cemi müzekker olan  و  muttasıl zamirdir, mahallen merfûdur.  لَا يَرْجُونَ cümlesi  كَانُوا ’nun haberi olarak mahallen mansubdur.

لَا  nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır.  يَرْجُونَ  fiili  نَ ‘u sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و 'ı fail olarak mahallen merfûdur.  حِسَاباً  kelimesi mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur.

 

اِنَّهُمْ كَانُوا لَا يَرْجُونَ حِسَاباًۙ


Ta’liliyye olarak fasılla gelen cümlenin fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldir. 

اِنَّ  ile tekid edilmiş, sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi faide-i haber inkâri kelamdır.  اِنَّ ‘nin haberi, nakıs fiil  كَانَ ’nin dahil olduğu sübut ifade eden isim cümlesi olan  كَانُوا لَا يَرْجُونَ حِسَاباًۙ , faide-i haber ibtidaî kelamdır.  لَا يَرْجُونَ حِسَاباًۙ  cümlesi, nakıs fiil  كَانَ ’nin haberidir. Menfî muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. 

كان ‘nin haberinin muzari fiil sıygasında cümle olarak gelmesi hükmü takviye, istimrar ve teceddüt ifade eder. Ayrıca muzari sıyga, anlama tecessüm anlamı katmıştır. Muzari fiil bu özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.

Kur’an’da  كان ’den sonra gelen muzari fiil, o eylemin çokluğuna ve devamlılığına işaret eder. (Celalettin Divlekci, Kur’an’da Bazı Kelimelerin Kullanım Özelliklerine Dair Genel Kaideler)

Yalnızca bir isim cümlesi bile devam ve sübut ifade ettiğinden,  اِنَّ  ve isim cümlesi ile tekid edilen bu ve benzeri cümleler çok muhkem/sağlam cümlelerdir.

لَا يَرْجُونَ  fiilinin mef’ûlü olan  حِسَاباً ‘in nekreliği kıllet, nev ve umum ifade eder.

[Çünkü onlar hiçbir hesap ummuyorlardı.] Amelleri karşılığında hesaba çekileceklerinden korkmuyorlardı. Hesabın neticesinde mükâfat ummuyorlardı, anlamında olduğu da söylenmiştir. Zeccâc dedi ki: ‘’Onlar ölümden sonra dirilişe iman etmiyorlardı ki, hesaba çekileceklerini umsunlar.’’ (Kurtubî) 

لَا يَرْجُونَ  ifadesinde iki görüş vardır:

Birincisi: Hesaba çekilmekten korkmuyorlardı, çünkü onlar öldükten sonra dirilmeye inanmıyorlardı, bunu cumhûr demiştir.

İkincisi: Hesaptan sevap ummuyorlardı, çünkü onlar dirilmeye inanmıyorlardı. Bunu da Zeccâc demiştir. (Zâdu’l-Mesîr,  Âşûr)

Kâfirler, kötülük ve büyük günah namına ne varsa hepsini yapmaktadırlar. Binaenaleyh, Cenab-ı Hakk'ın, o kafirlerin işledikleri küfür çeşitlerinden sadece bunu zikretmesinin sebebi; İnsanın arzu ve isteği hep iyiyi yapmada, yasak olan şeyleri yapmamada yatar.. Bunun sebebi ise, kişinin, bundan ahirette istifade etmesidir. Fakat, ahiret hayatını inkar eden kimse, güzel ve iyi namına hiçbir şey yapmaz, kötü şeylerden ise geri durmaz. Bu sebeple Cenab-ı Hakk'ın, "Çünkü onlar, hiçbir hesabı ummuyorlardı" ifadesi, onların, bütün kötülükleri yaptıklarına, iyi ve güzel namına hiçbir şey yapmadıklarına dikkat çekmektedir. (Fahreddin er-RâzÎ)