وَجَعَلْنَا نَوْمَكُمْ سُبَاتاًۙ
وَجَعَلْنَا نَوْمَكُمْ سُبَاتاًۙ
Fiil cümlesidir. وَ atıf harfidir. جَعَلْنَا sükun üzere mebni mazi fiildir. Mütekellim zamiri نَا fail olarak mahallen merfûdur.
نَوْمَكُمْ mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur. Muttasıl zamir كُمْ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. سُبَاتاً kelimesi ikinci mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur.
Değiştirme manasına gelen جَعَلَ kelimesi 3 şekilde gelir:
1. Bir şeyden başka bir şey meydana getirmek
2. Bir halden başka bir hale geçmek
3. Bir şeyle başka bir şeye hükmetmek. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)وَجَعَلْنَا نَوْمَكُمْ سُبَاتاًۙ
Ayet, atıf harfi وَ ’la 6. ayete atfedilmiştir. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır. Cümleler arasında manen ve lafzen mutabakat mevcuttur. İstifhama dahildir. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. Fiil azamet zamirine isnadla tazim edilmiştir.
Mazi fiil sebata, temekkün ve istikrara işaret eder. (Halidî, Vakafât, S.107)
نَوْمَكُمْ fiilin birinci, سُبَاتاً ikinci mef'ûlüdür. سُبَاتاً ’in nekre gelişi nev ve tazim ifade eder.
Dinlenme diye ifade ettiğimiz سُبَاتاًۙ kelimesi سبت 'ten gelir. O da kesmek demektir. يوم السبت (cumartesi günü) buradan gelir. Çünkü o gün İsrailoğulları işten kesilirler, çalışmazlar.(Rûhu’l Beyân)
سُبَاتاً kelimesinin ölüm manası da vardır. مَسبوت da -kesmek anlamındaki- سبت ‘ten gelmek üzere “ölü” demektir; çünkü ölü hareketten kesilip kalmış olandır. Uyku iki ölümden biri olup hastalık kalıbında gelmiştir. Yani سُبَاتاً kelimesi; hastalıkları ifade eden فُعال (sü‘âl, cüzâm, zükâm / öksürük, grip, cüzam) kalıbında gelmiştir. (Keşşâf, Editör)
سُبَاتاً , bir kesim, bir dinlenme, yani kesik bir uyku, bir kestirme, bir rahat ve dinleniş, yahut bir sübat gibi, yani duygu ve işten kesilmek itibariyle bir ölüm gibi sessizlik veya salgınlık demektir. Tefsirlerde ve "Kâmus"ta "sübat" kelimesinin ölüm, uyku veya hafif uyku ve rahat anlamlarında kullanıldığı ve bu nam ile tanınan bir hastalığın da adı olduğu naklediliyor ki insana aşırı bir suskunluk getirir, uykudan gözünü açtırmaz, hatta öldürür(uyku hastalığı denilen bu olmalı). Bu kelime tıp dilimize de girmiş, anatomide "sağ ve sol atardamar sübatı" isimleri meşhur olmuştur. Bununla beraber bu mânâlar kelimenin asıl mânâsı değil, asıl mânâsından anlaşılabilen diğer mânâlar olarak söylenmiş olduğu da açıklanıyor. Deniliyor ki, sübat kelimesinin kökü olan aslında ilk defa "kesmek" mânâsını ifade etmek için kullanılmış bir kelimedir. Kesilmesi düşünülen mef'ûlü (tümleci)ne göre; traş etmek, yok etmek, işi kesip istirahat etmek, meşhur tabirimize göre "tatil yapıp dinlenmek" gibi manalarda kullanılır. Bu şekilde "işi tatil etme günü" manasına da sebt denilmiştir.
Sebt kelimesinin bir diğer lügat manası da uzanıp serilmek, salmak, salıvermektir. Şaşırmak manasına da kullanılır. Sübat kelimesi de aslında böyle kesmek ve salıvermek mânâları ile ilgili olarak keskin fikirli, dâhi ve zeki ve dolandırıcı kimse, ölüm ve bir tür uyku ve bir hastalık mânâlarına mecaz olarak kullanıldığı gibi rahat mânâsına da olabileceği söylenmiştir. Hastalık isimlerinin çoğunlukla bu kalıpta olduğu göz önünde bulundurularak bu kelimenin de ölüm veya bir hastalık mânâsında olmasına da itibar edilmiştir. Ancak şu var ki, burada uykunun ‘’sübat’’ olması nimetler arasında sayılması nedeniyle, bundan bir zarar manası değil, fayda ve nimet özelliği kastedilmiş olduğu da anlaşılmaktadır. İşte bu nedenlerden dolayı uykuya hangi mânâ ile sübat denilmiş olduğunda ihtilaf edilmiştir. Şüphesiz burada sübat, doğrudan doğruya uyku demek olamaz. Çünkü "uykunuzu uyku kıldık" demek anlamsız görünür. Bunu devamlı bir uyku değil, kesik bir uyku mânâsına; yani hayatınıza zararlı değil, biraz uyuyarak dinlendikten sonra uyanıp yine işlerinizi görebileceğiniz hafif ve kesik bir uyku diye tefsir edenler olmuştur. Nitekim bizim de bazan "bir kestirme yaptı" dediğimiz olur.
Şu halde bu detaydan çıkan netice de şu olur: Uykunun sübat olmasında, bütün bu mânâları gösteren bir kavram ile tarifi var demektir. Bu özellikleri bakımından sübat, uykunun önce organizmanın gösterdiği etkinlikte bir yorgunluk ve salıklık ile bir kesiklik ve duyuların geçici olarak kesilmesi ile hayata zıt, bir iş bırakma ve durgunluk olması nedeniyle ilkin bir baygınlık veya ölüm mânâsında hastalıkla ilgili ve olumsuz mahiyette bir olay; ikinci olarak bunun devamlı olmayıp bu kadar süre ile sessizlik ve durgunluk içinde bir dinleniş ile o yorgunluğun kesilip yeni bir üfürme ile öldükten sonra tekrar dirilmek gibi yeni bir canlılıkla uyanmak üzere hayatın geleceği ile ilgili bir dinlenme, bir kür olması nedeniyle de faydalı, sağlıklı, olumlu bir olay olduğunu ve dolayısıyla uykunun kendisi değil, sonucu itibariyle arzulanan bir nimet sayılması gerekeceğini anlatan, yani fizyolojisini özetleyen bir tarifi olmuş olur. (Elmalılı, Âşûr)