Nâziât Sûresi 10. Ayet

يَقُولُونَ ءَاِنَّا لَمَرْدُودُونَ فِي الْحَافِرَةِۜ  ...

Şöyle derler: “Biz gerçekten gerisingeriye eski hâlimize mi döndürüleceğiz?”
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 يَقُولُونَ diyorlar ki ق و ل
2 أَإِنَّا biz yine
3 لَمَرْدُودُونَ döndürülecek (miyiz?) ر د د
4 فِي
5 الْحَافِرَةِ eski halimize ح ف ر
 
 

Arapça’da “geldiği yola geri dönme” mânasındaki deyim 10. âyette “öldükten sonra tekrar dirilip önceki hale dönme” anlamında kullanılmıştır. Müşrikler kemikleri bile çürümüş insanların tekrar dirilmesini imkânsız buluyor, dolayısıyla öldükten sonra dirilmeyi inkâr ediyorlardı. 10-12. âyetler onların öldükten sonra dirilme konusundaki düşünce ve tutumlarını dile getirmektedir. “Mahşer” diye çevirdiğimiz 14. âyetteki sâhire kelimesi “geceyi uykusuz geçiren, sahra, düz alan” anlamlarına gelir. Mahşerde korkudan kimsenin gözüne uyku girmeyeceği için ona da sâhire denilmiştir. 

Kaynak :  Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 547
 

يَقُولُونَ ءَاِنَّا لَمَرْدُودُونَ فِي الْحَافِرَةِۜ


Cümle, titreyen kalp ehlinin hali olarak mahallen mansubdur.

يَقُولُونَ  mahzuf mübtedanın haberi olarak mahallen mansubdur. Takdiri, هُمْ (Onlar) şeklindedir.

Fiil cümlesidir. يَقُولُونَ  fiili  نَ ‘un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı fail olarak mahallen merfûdur. Mekulü’l-kavli,  ءَاِنَّا لَمَرْدُودُونَ ‘dir.  يَقُولُونَ  fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur.  

Hemze istifham harfidir.  اِنَّ  tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir. İsmini nasb haberini ref eder.  نَّا  mütekellim zamiri  اِنَّ ’nin ismi olarak mahallen mansubdur. 

لَ  harfi  اِنَّ ’nin haberinin başına gelen lam-ı muzahlakadır.  مَرْدُودُونَ  kelimesi  اِنَّ ’nin haberi olup ref alameti  و ‘dır. Cemi müzekker salim kelimeler harfle îrablanır.  فِي الْحَافِرَةِ  car mecruru  مَرْدُودُونَ ‘e mütealiktir. 

مَرْدُودُونَ  kelimesi, sülâsi mücerredi  ردد  olan fiilin ism-i mef’ûlüdür.
 

يَقُولُونَ ءَاِنَّا لَمَرْدُودُونَ فِي الْحَافِرَةِۜ


İstînâfiyye olarak fasılla gelen ayette îcâz-ı hazif sanatı vardır. Mahzuf mübtedanın haberi olarak mahallen merfûdur. Takdiri,  هُمْ  şeklindedir. Bu takdire göre cümle, sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır. 

Müsned olan   يَقُولُونَ ءَاِنَّا لَمَرْدُودُونَ فِي الْحَافِرَةِۜ  cümlesi, müspet muzari fiil sıygasında, faide-i haber ibtidaî kelamdır. Haberin muzari sıygada cümle olarak gelmesi hükmü takviye, hudûs, teceddüt, istimrar ve tecessüm ifade etmiştir. Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.

Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi )

يَقُولُونَ  fiilinin mekulü’l-kavli olan  ءَاِنَّا لَمَرْدُودُونَ فِي الْحَافِرَةِ  cümlesine dahil olan hemze inkâri istifham harfidir. İstifham üslubunda talebî inşâî isnaddır.

Cümle, istifham üslubunda talebî inşâî isnad olsa da soru kastı taşımayıp taaccüp ve inkâri manada geldiği için mecaz-ı mürsel mürekkebdir. 

Sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi formunda gelmiştir. 

Yalnızca bir isim cümlesi bile devam ve sübut ifade ettiğinden, isim cümlesi  اِنَّ  ve lam-ı muzahlaka olmak üzere üç tekid içeren bu ve benzeri cümleler çok muhkem/sağlam cümlelerdir.

İsim cümleleri, mübteda ve haberden oluşur. Zaman ifade etmez. Asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa, asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karînelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

اِنَّ  ve tekid lamı, cümlede beraberce bulunursa bu cümle, üç kez tekrar edilen cümle gibi olur. Çünkü  اِنَّ , cümlede iki kez tekrar gücünü taşır, buna tekid lamı da ilave edilince, üçüncü tekrar sağlanmış olur. Tekid edilen,  اِنَّ ’nin ismi ve haberinden ziyade, cümlenin taşıdığı hükümdür. (Suyûtî, İtkan, c. 2, s.176)

Ba’s gününe inanmayanların, sözlerini birden fazla unsurla tekid etmeleri, muhatabı ikna için değil, kendi şaşkınlık ve çaresizliklerini izhar içindir. 

حَافِرَةِ , esasen ‘kazıcı’ manasına sıfat olmakla beraber, atın tırnağına isim olmuştur. Bu münasebetle atın tırnağının kazdığı çukura, yani izine ve o suretle açılan çığıra da hafire denilir.  حَافِرَةِ , önceki yaratılış ve hayattan kinaye olarak manası: Biz önceki halimizde hayata geri mi çevrileceğiz?" demek olur ki, bu İbni Abbas'tan rivayet edilmiş olup tefsircilerin tercih ettiği görüştür. (Elmalılı)

فِي الْحَافِرَةِ  car mecruru, haber  مَرْدُودُونَ ’ye mütealliktir.  مَرْدُودُونَ , sülasisi  ردد  olan fiilin ismi mef’ûlüdür.

Ayet, yeniden dirilmeyi ve olmayan bir şeyin tekrar canlanmasını inkâr için bir tekiddir. Halbuki Allah'ın bütün mümkinata (olması caiz olan şeylere) gücü yeter, elementlerin parçalarını toplayıp onlara hayat verebilir. Çünkü o parçalar, Yaratıcı'nın ilminde vardır, bellidir. Tıpkı sütle karışık su gibi. Zira onlar her ne kadar karışmış iseler de her biri Allah'ın ilminde ayrıdırlar. Her ne kadar insan aklı bunu idrak etmekten aciz ise de.  (Rûhu’l Beyân)