Nâziât Sûresi 11. Ayet

ءَاِذَا كُنَّا عِظَاماً نَخِرَةًۜ  ...

“Bizler çürümüş kemiklere döndükten sonra mı?”
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 أَإِذَا sonra ha?
2 كُنَّا biz olduktan ك و ن
3 عِظَامًا kemikler ع ظ م
4 نَخِرَةً çürümüş ن خ ر
 
 

Arapça’da “geldiği yola geri dönme” mânasındaki deyim 10. âyette “öldükten sonra tekrar dirilip önceki hale dönme” anlamında kullanılmıştır. Müşrikler kemikleri bile çürümüş insanların tekrar dirilmesini imkânsız buluyor, dolayısıyla öldükten sonra dirilmeyi inkâr ediyorlardı. 10-12. âyetler onların öldükten sonra dirilme konusundaki düşünce ve tutumlarını dile getirmektedir. “Mahşer” diye çevirdiğimiz 14. âyetteki sâhire kelimesi “geceyi uykusuz geçiren, sahra, düz alan” anlamlarına gelir. Mahşerde korkudan kimsenin gözüne uyku girmeyeceği için ona da sâhire denilmiştir. 

Kaynak :  Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 547
 

ءَاِذَا كُنَّا عِظَاماً نَخِرَةًۜ


Hemze istifham harfidir.  اِذَا  zaman zarfı, cevaba mütealliktir.  كَانَ ‘nin dahil olduğu cümle muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.

إِذَا  şart manası taşıyan, cezmetmeyen zaman zarfıdır. Cümleye muzâf olur. Vuku bulma ihtimali kuvvetli veya kesin olan durumlar için gelir.

إِذَا : Cümleye muzâf olan zarflardandır. Kendisinden sonra gelen muzâfun ileyh cümlesi aynı zamanda şart cümlesidir. 

إِذَا ‘dan sonraki şart cümlesinin fiili, mazi veya muzari manalı olur. Cevabı ise umumiyetle muzari olur, mazi de olsa muzari manası verilir: 

a)  إِذَا  fiil cümlesinden önce gelirse, zarf (zaman ismi); isim cümlesinden önce gelirse (mufâcee=sürpriz) harfi olur.

b)  إِذَا ‘nın cevap cümlesi, iki muzari fiili cezm edenlerin cevap cümleleri gibi mazi, muzari, emir, istikbal, isim cümlesi... şeklinde gelir. Cevabın başına  ف ‘nın gelip gelmeme durumu, iki muzari fiili cezm edenlerle aynıdır.

c)  Sükun üzere mebnîdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

كَانَ  nakıs, mebni mazi fiildir. İsim cümlesinin önüne geldiğinde, ismini ref haberini nasb eder.  نَّا  mütekellim zamiri  كان ’nin ismi olarak mahallen merfûdur. 

عِظَاماً  kelimesi  كَانَ ‘nin haberi olup lafzen mansubdur.  نَخِرَةًۜ  kelimesi  عِظَاماً ‘nin sıfatı olup fetha ile mansubdur. Şartın cevabı mahzuftur. Takdiri, فهل نبعث من جديد (Yeniden diriltirmiyiz?) şeklindedir. 

Varlıkları niteleyen kelimelere sıfat denir. Arapça’da sıfatın asıl adı na’t ( النَّعَتُ )dır. Sıfatın nitelediği isme de men’ut ( المَنْعُوتُ ) denir. Bir ismi doğrudan niteleyen sıfata hakiki sıfat, dolaylı olarak niteleyen sıfata da sebebi sıfat denir.

Sıfat ile mevsuftan oluşan tamlamaya sıfat tamlaması denir. Sıfat tek kelime (isim), cümle ve şibh-i cümle olabilir. Ve sıfat birden fazla gelebilir.

Sıfat mevsûfuna: cinsiyet, adet, marifelik - nekrelik ve îrab bakımından uyar.

Sıfat iki kısma ayrılır: 1. Hakiki sıfat  2. Sebebi sıfat. Bir ismi doğrudan niteleyen sıfata “hakiki sıfat”, dolaylı olarak niteleyen sıfata da “sebebi sıfat” denir.(Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

نَخِرَةًۜ  sıfat-ı müşebbehe kalıbındandır.

Sıfat-ı müşebbehe; “Benzeyen sıfat” demektir. İsm-i faile benzediği için bu adı almıştır. İsm-i failin ifade ettiği anlam geçici olduğu halde, sıfat-ı müşebbehenin ifade ettiği anlam kalıcıdır. İsm-i fail değişen ve yenileşen vasfa delalet eder. Sıfat-ı müşebbehe sürekli ve sabit vasfa delalet eder. Bu süreklilik ve sabitlik az veya çok, bazen de sonsuza kadar devam eder. Geniş zamana delalet eder. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

 

ءَاِذَا كُنَّا عِظَاماً نَخِرَةًۜ


Mekulü’l-kavle dahil olan ayet fasılla gelmiştir. Fasıl sebebi kemâl-i ittisâldir. Şart üslubunda gelmiştir.

Şart manalı müstakbel zaman zarfı  اِذَا ’nın dahil olduğu  ءَاِذَا كُنَّا عِظَاماً نَخِرَةًۜ  cümlesi, istifham üslubunda talebî inşâî isnaddır. Hemze inkarî manadadır.

Şart cümlesi olan  كُنَّا عِظَاماً نَخِرَةً , müstakbel şart manalı zaman zarfı  إِذَا ’nın muzâfun ileyhi konumundadır.  كَان ’nin dahil olduğu isim cümlesi faide-i haber ibtidaî kelamdır.   

كَان ’nin haberi isminin içine karışır ve adeta onun mahiyetinden bir cüz olur. (Muhammed Ebu Musa, Hâ-Mîm Sureleri Belâgî Tefsiri 5, Duhan s.124) 

İstifham üslubunda gelmiş olmasına rağmen inkâr ve taaccüp amacı taşıyan cümle mecaz-ı mürsel mürekkebdir. Ayrıca mütekellimin cevap bekleme kastı olmadığı soruda tecâhül-i ârif sanatı vardır. 

Takdiri  فهل نبعث من جديد.(Yeniden diriltir miyiz?) olan cevap cümlesinin hazfi, îcâz-ı hazif sanatıdır.

Bu takdire göre mahzuf cevap ve mezkûr şart cümlelerinden müteşekkil terkip, şart üslubunda talebi inşai kelamdır.

نَخِرَةً  kelimesi  عِظَاماً için sıfattır. Sıfat, tabi olduğu kelimenin sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için yapılan ıtnâb sanatıdır. Mübalağalı ism-i fail kalıbı olan sıfat-ı müşebbehe vezninde gelerek mübalağa ifade etmiştir. Bu kalıp bu vasfın mevsûfta sürekli varlığına, sıfatın mevsûfun bir parçası gibi ondan ayrılmayan bir özelliği olduğuna işaret eder.

نَخِرَةً  çürümüş, ufalanmış, rüzgarla savrulan, yahut delik deşik, göz göz olmuş, rüzgar estikçe ses veren, vızıldayan kemik demektir. Evvelkine  نَخِرَةً , ikinciye  نَاخِرَةً  denilerek aralarında fark da gözetilmiştir. Böyle çürümüş kemiklerin hayattan uzaklığına bakıp bundan bir netice çıkarmaya çalışarak Yâsîn Suresi'nde geçen ["Bu çürümüş kemiklere kim can verecek miş?"] (Yâsin, 36/78) demeleri gibi, bunu uzak ve imkansız görüp inkâr ettiler. (Elmalılı)